Eğer
insanlar az su içerlerse, vücutlarının sıhhat ve
afiyetini aynı istikamet üzerinde devam ettirebilir...
(Hadis)
Bilimsel verilere göre, erişkin erkeklerin
vücutlarındaki toplam su miktarı şişmanlarda %55,
zayıflarda %65 civarlarında; kadınlarda ise bu
değerlerden %10 daha düşüktür.
Az su içmek ancak az yemek ile mümkün!...
Çünkü az yemekle tuzun içindeki sodyum miktarı da az
olarak alınacağından su içme ihtiyacı da azalır.
Böylece çok yağ, glikoz, karbonhidrat gibi fazlası
sağlık için son derece zararlı olan gıdaların da
girdisi az olur. Bu da sağlıklı bir kan biyokimyasına
sahip olan vücudu oluşturur.
Ayrıca; suyun aşırı miktarlarda alımı, asit-baz
dengesini bozarak, “su
zehirlenmesi”
ne neden olup hayati tehlike yaratabilmektedir...
Su
içerken içtiğiniz kabın içine üfürmeyin, nefes
vermeyiniz... ( Hadis )
Bedenimizden, sürekli oluşan kimyasal tepkimeler sonucu
atık maddeler çıkar. Bunların çeşitli atılım yolları
vardır: İdrar, gaita, ter ve nefes gibi... Bu maddeler
karbondioksit, karbon monoksit, çeşitli mineraller, üre
v.s dir. Akciğerler yoluyla atılanlar genellikle gaz
halindedir ve vücut için çok zararlı bileşiklerdir.
Bunların aldığımız gıdalara yeniden geçişi, üflenerek
sağlandığından bu eylem son derece zararlı olmaktadır.
Ahadiyet hiçlik ise,
kesretin başlangıcı hangi mertebedir?
Şayet bu soru; “Mutlak benlik esma ise, kesretin
başlangıcı hangi mertebedir?” şeklinde olsaydı; kesretin
başlangıcı için tereddütsüz, müşahhas meleki boyut
ifadesini kullanmak doğru olurdu.
Kanaatime göre;
Ahadiyyetin
önemi vurgulanmak için özellikle bu şekilde sorulmasına
gerek görülmüş. Bu haliyle hiçlikle başlayan ve devam
eden her şey de hiç olacaktır.
Matematiksel bir örnek ile izah etmeye çalışalım:
6x7x4x9x3x7x5x0’ ın sıfır oluşu gibi !...
Bir saat ilim öğrenmek, bir gece ibadet etmekten; bir
gün ilim öğrenmek, üç ay oruç tutmaktan hayırlıdır.
(Hadis)
İlmin ne kadar önemli olduğunu vurgulamak için
yapılmış bir açıklama... Belirtilen oranlama mecazidir.
Konuya yaklaşım getirebilmek için söylenmiştir. İlim,
esas ibadet aracıdır. Bu noktayı teyid eden bir başka
hadis ise şöyledir:
“
İlim talep etmek; Allah katında namaz, oruç, hac ve
Allah yolunda savaşmaktan efdaldir. ”
Şükür
ve
Hamd kavramı !..
Bu sözcükler nasıl kullanılmalı ?
Din mensupları, bu iki kelimeyi alelade kullanmayı
pek de güzel beceriyorlar. Mesela, trafik kazasında bir
ayağı kopmuş olan kişi, haline bakıp “ Ya
Rabbi çok şükür! ” dediğinde öbür ayağının da
kopmasına neden olacak duayı ettiğinin farkında bile
değil !..
Keza, nimetlerle dolu iftar sofrasında misafirlerini
ağırlamakta olan bir ev sahibi, kendini mahcup etmeyen
Mutlak Varlık’a şükranlık duygusunu “ Çok şükür ya
Rabbi! ” sözleriyle dile getirmek yerine, “ Sana,
verdiğin nimetlerden ötürü hamd olsun ” derse,
bilmeli ki; bu ekonomik şartlarda nadiren bulduğu o
tabloyu belki bir daha göremeyecek, sofradaki nimetlerde
artma olmayacak hatta azalma olacaktır...
Özetlersek; Şükr’ü arttırıcı bir faktör, Hamd’ı ise
durdurucu bir unsur olarak düşünmeliyiz.
Sevgiyle
kalın
Bu yazı Akşam gazetesinde 22.09.2007 tarihinde
yayınlanmıştır. |