Beşeri değer yargıları, şartlanmalar ve buna bağlı
yorumlar kültüründen bir refleks olarak sıyrılan,
farklı olan, başkalaşan insanlar başarılıdır.
Fakat bu atak, bazen toplumda tepkiyi de beraberinde
getirir. Hele bu kopma mutlak/belirginleşmiş-kati
bir başarı ile birlikte gelmişse, karşı olanlarda hasede
dönüşmesi kaçınılmaz olur.
Ayrıca beklenmedik “bir
ihanet” olarak dahi algılanabilir.
Başarılı olana duyulan
öfke diğerlerine benzemez, uzun vadeli ve içtendir.
Çünkü parametrenin dışına çıkılması hiç de hoş
karşılanmaz.
“Her ilim sahibinin üstünde bir ilim sahibi vardır”
hükmünden yola çıkarsak, şu soruları kendimize
yönlendirmemiz kaçınılmaz olacaktır:
“Neye göre başarı, kime göre başarı, hangi koşullarda
kazanılmış bir başarı?”.
Bu şekilde ki tartışmaların yapılması, yine konunun amaç
dışına çıkmasına neden olabilir.
Hal böyle olunca kişi, kendi başarısızlığını kendinde
aramak yerine, karşısındakinin başarısının yetmezliği
ile uğraşıp durur.
Kirli oyunlar, komplolar, satılmışlıklar, “dedikodu
ve nifak tohumu” serpmeler ve benzeri kara
çalmalarla uğraşır.
Böyleleri, toplum ve din dışı hareketlere tevessül
ederken, kendilerini rahatlatacaklarını düşünürler,
ama yanılırlar.
Çünkü onların gerçek bilgilere ihtiyacı yoktur. Bu tür
olaylara yaklaşım nedenleri, daha ziyade, bozuk olan
kişiliklerini rahatlatmak, sakinleştirmek, parazitlerini
geçiştirmektir.
Bu açıkça bir kimlik zaafıdır. Tasavvuf, böyle
kimliklere itibar etmez.
Kimlik tanımına meşruiyet kazandırmak için çaba
gösterilmesi de sakıncalıdır. Böyle bir yaklaşım, ispat
makamını oluşturur ki, kişinin yazıda bahsi geçen gözü
kararmış insanlardan pek farkı kalmaz.
Başarıyı engelleyen en önemli faktör, kıskançlıktır.
Bildiğimiz kadarı ile Habil ile Kabil arasında
başlayan gerginlik, bir kardeşin diğerini öldürmesine
kadar uzanmış, söz konusu olay, genler kanalı ile
günümüze kadar devam etmiştir. Hatta kıyamete değin
süreceği ortadadır.
Kişisellik batağına dalındığında bu ve benzeri olayları
yaşamak olasıdır.
Başarının fiziki ve ruhi olanı mevcuttur.
Örneğin; bir kurulda, toplumda bir nedenle baş olarak
seçilmek, zengin olmak, bir müsabakayı kazanmak şeklinde
ifade edilse de bunlar dar kapsamlı ve maddeye dönük
başarıyı teşkil eder.
Asıl başarı Ruhta, manevi alanlarda görülendir.
İlim sahibi olmak, tevazu ile bakmak, paylaşmak, hatta
farklı bakış açılarına dahi hak vermek bir başarıdır. Bu
açıdan olaya bakılırsa ‘başarılı’ olmak,
bireylerin varacağı bir olgu haline gelebilir.
Oysa, başarı kazanarak bulunduğu gruptan kopma
düşüncesiyle yaşayanlar, belki bazı şeyleri hak
edebilirler, ama kayıpları kazançlarından çok daha fazla
olur.
Oysa başarılı olan, bünyesindeki kıskançlığı eritir.
İçindeki beşeri ateşi bitirir. Çünkü söz konusu atılım,
ileriye yönlenmenin “kendin olmanın” bir işareti
olmaktadır.
Yazımı Allah Rasulü’nün söylediği bir hadisle
noktalamak istiyorum:
"İki günü birbirine eşit olan zarardadır."
Herhalde kişisellikten uzak, aktif olmayı öngören bundan
daha güzel bir söz olmasa gerek. |