Bedensiz
yaşam denince örnek olarak akla, hayatı meşakkâtle geçen
evliyayı, bedenli yaşam denince de sıradan insanları
getirebiliriz.
Hep
düşünmüşümdür, neden hemen her şeye, bütün yasaklara
riayet eden, sistemin koyduğu şartlarla duygu bağı olan,
uyarılara dikkat eden, eğriyi doğruyu tespit eden bir
zümre, yani “muttakiler”, “velayet kapsamı”
dışında kalıyor?
Niçin
bedensel istek ve arzularına set çektikleri, adeta bir
duvar ördükleri halde, namazı “ikame etmelerine
rağmen” ateşin ardındaki ilme ulaşıp Cenab-ı Hak
ile bir ünsiyet peyda edemiyorlar?
Gerekçesi gayet açık!
Daha önce belirttiğim gibi, yanlış yapmaktan
kaçındıkları için. Belki en büyük hatayı “Allah’tan
perdelenmeye” neden olan korkuyu, bütün hücrelerinde
hissediyorlar. Bu
idrak düzeyi, varlığın bir bütün olduğu sürecine
başlaması için yeterli değil. Ne yazık ki mutlak
vücudun bölünmesine yol açıyor.
Evet, bütün
bu düşüncelerinin altında yatan gerçek, “vehmi
benliklerinin bir türlü” yok olmamasıdır.
Ayeti
Kerime diyor ki: “Sizin Veli’niz Allah’tır,
HÛ’nun Rasulüdür ve (şu) iman edenlerdir ki, onlar
salâtı ikame ederler ve rükû halinde zekâtı verirler.
(Maide/55)
Ayetin,
‘…(şu) iman edenlerdir ki ’ ile başlayan
bölümü, tümüyle muttaki sınıfına ayrılmış, iman
ehli oldukları halde varoluşu, bütünden kopuk düzeyde,
maalesef ikilik yönüyle değerlendirdikleri için söz
konusu şartlar ortaya çıkmıştır.
Herhalde,
fıtratlarının gereğini yaşıyorlar veya hissedemiyorlar
demek mümkün.
Bu ifadeyi
kullanmamın nedeni; beyinde mevcut olan bilincin,
bedende var olan ve sinirler vasıtasıyla dolaşan
nöronların oluşturduğu şuurun etkisinde kalıp bedenden
bir türlü kopamamasıdır.
Bu kadarla
kalmıyor tabi ki. Daha birçok yönü vardır. Sisteme uyma
zorunluluğunu oluşturan keskin emirler/hükümler
de diğer önemli noktaları oluşturuyor dersem, bana
kızmayın.
Bu yazıda
benim açmak istediğim mesele, bu saygın zümreyi
muhatap almak, eleştirmek değil; bariz bir şekilde
gerçekleri yakalayabilmek, korkularımızı bastırmak, ya
da tümden yok etmekle ilgili.
Niyetim,
insanları umarsız bir boşluğa düşürmek ya da
zevki sefa içine daldırmak değil tabi. |