Beklentilerimiz hangi yönde?
Ahmet F. Yüksel
 

İnsanoğlu alışılagelen şekilde, belirli süreçlerde kendine ait düşüncelerini kontrol eder, beklentilerinin olup olmadığına bakar.

Şayet, yeterli değilse temenniler-dualar-dilekler tekrarlanır. Belleklerde kalır mı bilemiyorum, ama hayat bir şekilde devam eder durur. Ancak, beklentileri, tahminleri tutmayanlar “hatalarını ört bas etme” nedeniyle bunun pek üzerinde durmaz, bir şekilde geçiştirir.

Bu tür yaklaşımları gözlemlemekle birlikte yine de kişi, belki de karşısındakini sınamak için, daha sonraki süreçlerde yeniden tahminlerde bulunur.

Yeterli, sağlıklı nedenlere dayandırılmadan yapılan bu tahminler, öncekinde de olduğu gibi bireyi yanıltır. Bunların bilimsel bir nedeni olmadığı gibi, rastlantılara dayandığı bellidir.

Gerçekçi nedenlere dayanmayan beklentiler, iyimserlik olarak dahi nitelendirilemez. Bu tür tahminler daha ziyade halkı oyalamak, göz boyamak gayesi ile yapılır.

Belirli bir terbiye görmüşler –kemale ermişler- beklentileri, sezgileri çıktığında etrafa hava atmak yerine, bunları kendilerine saklar. Ön plânda olmaktan, lanse edilmekten hoşlanmazlar. Veya bilerek bir konunun üzerini örtmeye çaba gösterirler, bilmiyormuş, konuyla ilgisi yokmuş gibi davranırlar.

İlki, kişiyi zor durumda bıraktığı gibi, toplum içindeki değerini de sıfıra indirmiş olur. Bu şartlarda onun inandırıcılığı kalmaz, samimiyetsizliği diz boyu yükselir.

İkincisi ise, kasten yapılmış olup bireylerin kabullenemeyecekleri durumlarla alakalıdır.

Yani ortada bir yorum farkı vardır. Söylendiği takdirde kişi bunu kabul edemeyecek, belki üzerine alma zahmetine bile girmeyecek veya kabul eder görünse de için için olayı vehmedip, bir gün mutlaka patlama noktasına gelecek ve sonuçta  gümbürdeyecektir.

İşin kötüsü, bu tuhaf olay başka yerlere de sirayet edecek ve tartışmalara tuz biber ekecektir.

Kaldırılamamasının nedeni şudur: Kişinin yapısal sorunları vardır. Kültür seviyesi, “düşünce formatı kısır döngülerle” doludur. Yenilenmelere açık değildir. Ve en önemlisi, huy ve tabiatını kontrol etmekten yoksundur. Özetle nefsi, bir eğitimin varlığına tanık olmamıştır.

Şayet kendi yaşamında “gerekli düzenlemeler söz konusu olmazsa”, birçok konu çözülmemekte devamlılık gösterir ve bu kısır döngü başarıyı yani kabullenmeyi getiren koşulları oluşturamaz.

Evet, insanoğlunun tahminleri, beklentileri tutmayabilir, ama bütün bu eksi faktörler yaşamında umutsuzluğa yer bırakmamalıdır.

İnsan, yukarıda bahsettiğimiz hususları enine boyuna değerlendirdikten sonra analizlerde bulunmanın yolunu seçmeli; girişimcilik, yaratıcılık gibi unsurlar üzerinde durmalıdır.

Zira, yapısını orijin anlamda ele aldığımızda yaratıcı, inisiyatif sahibi olduğu göze çarpar. Bu asli yanlarını ortaya çıkarmak, sistemle arasındaki bağları tesis etmek zorundadır.

Aksi takdirde, beklentileri, tahminleri, hayalleri büyük ölçüde boşa çıkar.

Değerli okurlar!...

Hicri ve Miladi yeni yılı ve Muharrem ayını kutlarken 2009’un kendimize, sevdiklerimize, insanlığa sevgi, dostluk, barış, esenlik, bolluk ve beklentilerimize ışık getirmesini dilerim.

 

 
 
İstanbul - 08.01.2009
sufizmveinsan@gmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com