Miskin
Yunus,
inanılmaz
güzellikteki
dizelerinden
birinde;
“Bir ben
var
bende,
benden
içeri..”
derken;
bizde
var
olan,
ancak
hayatın
karmaşası
içinde,
bir
türlü
değerlendirmeye
alamadığımız
bir
başka
BEN’
e işaret
etmiyor
muydu?
Ya da,
“İlim
ilim
bilmektir,
ilim
kendin
bilmektir.”
sözleriyle
değinmek
istediği
ne ola
ki
acaba!..
Hz.
Muhammed
(s.a.v),
buna
eşdeğer
bir
biçimde
ve
değişik
uyarılarıyla
“Ben
ilim
şehriyim.
Ali de
bu
şehrin
kapısıdır
”derken,
birçok
anlam
içeren
veciz
sözleriyle,
İlim’le
Ben’ i
özdeşleştirip,
Ben’in
ne
olduğu
konusunda
bizleri
tefekküre
davet
etmiyor
muydu?
Ya da,
“Adem
suyla
çamur
halinde
karılı
iken,
ben
Nebi’ydim”
ifadesiyle
bize
neyi
anlatmak
istiyordu
dersiniz?
Dünyevî
işlerden
veya
zevklerden
başını
bile
kaşıyacak
vakti
olmayan
bir
insanın,
“BEN’le”
dertlenecek
vakti
herhâlde
olamaz.
Ben’ in
üstüne
düşecek;
Ben’in
anlamı
üzerine,
Gerçeğin
üstüne(?)...
Bu yönde
bir
fikre,
felsefeye
sahip
olmasını
bir
kenara
bırakın,
Ben’e
dair en
küçük
bir
bilgisi
bile
yok,
aynada
gördüğü
suretinin
dışında!..
Birilerini
düzeltme
hayalleriyle
birbirini
çekiştire
çekiştire
yaşayan
sürüngenler
ordusu
içinde
Ben’i
tanımak
kimin
haddine...
Elbette
günlük
hay huy
içinde
hayatın
belli
dakikalarını
kendisine
ayıramayanların
bulabileceği
bir şey
değil.
“Ben”böylesi
bir
vurdumduymazlığı,
yaşama
olan
bağımlılığı
asla
kabullenemez.
Ben’i
tanımak
oldukça
zahmetli
bir
iş...
Ben,
paranoya
ile
hayal
arasında
asla yer
alamaz,
kimlik
bulamaz.
Senin
öz be öz
malın,
Ben’ini
bilebilmen;
ortama
uymayıp,
onun
bunun
demesinden
kendini
sıyırmanla
mümkün
olur.
Ben
“Birlik
ruhunu”
şart
koşar.
Dayanışmayı
ve
paylaşmayı
öngören,
haset
olmayan
bir
işbirliğini
gerektirir.
Şayet
toplum
belli
bir
duyarlılık
noktasına
gelse,
yaşamla
değil
sadece
ilgiyle
bile
katılsa,
kendi
Ben’i
üzerindeki
sorunu
çözecektir.
Bu
konunun,
bütün
fertlerin
yaşamında
temel
mesele
olması
gerekirken,
insanların
bu kadar
ilgisiz
kalması,
Ben’inin
bu hale
gelmesinin
tek
nedenidir...
Mevcut
durum
düpedüz
Ben’in
ihmal
edilmesi
anlamına
gelir.
Ben’ini
yani
kendini
tanımayanın
ise
hareket
alanı
daraldıkça
daralır,
eli kolu
bağlanır.
Dünyadaki
edinimlerin
hepsi
izafî;
bunu
biliyoruz.
Böyle
olunca
bireylerin,
Mutlak’a
yönelmeleri
kaçınılmaz
oluyor.
Ama
güncel
yaşamdaki
matlaşma,
sınırları
aşmayı
engelliyor.
Böyle
bir
hayatın
içine
girip
onun
türlü
türlü
sıkıntılarıyla
uğraşanları,
rutinleşmiş
bir
hayata
sahip
olanları
kınamak
haddim
değil.
Amacım;
insana
kendi
Ben’ini,
hedefinin
bu
olduğunu
hatırlatabilmek
ve O’nun
hafife
alınmamasını
temin
etmek.
Zira, O
Ben; en
küçük
bir
birimde,
ayrı
yaşantılara
sahip
bulunduğumuz
güneş
sistemlerinde,
yıldız
kümelerinde,
evrenin
en ücra
köşesinde
bile
var.
Sen
bunun
neden
farkına
varmayasın
ki!..
Kim ne
derse
desin,
ortalık
toz
duman
olmadan,
dolaylı
ya da
doğrudan;
daha
tavırlı
hareket
edilerek,
Ben’ in
bütün
boyutlarıyla
hayata
geçirilmesi
ilk
görevimiz
kabul
edilmeli...
Ve sonra
amaç, bu
görevin
yaşantıya
dönüştürülmesi
olmalı... |