Bırakabilmek...
Ahmed F. Yüksel
 

Yeni bir yıla yaklaşıyoruz. Ben iki haftadır yurt dışında olduğum için sizinle olamadım. Dolayısıyla bayram için size güzel temennilerde bulunamadım. Önce, hepinize sağlık dolu bayramlar dilerim.
Sağlıklı olmanın önemini çok daha iyi anladığım bugünlerde, bunun gerçekten bir lütuf olduğuna ve sadece sağlık sorunu ile uğraşan insanların onu gözlemleyebildiklerine şahit oldum. O nedenle, devamlı olarak Hamd edelim diyorum.
Bir de, bu yıla daha aktif, daha üretici olarak girmenizi dilerim. Her türlü fazlalıklarınızdan/beşeriyetten arınıp tüm yüklerinizi, safralarınızı, özellikle kıskançlıklarınızı, kötülüklerinizi, kininizi, nefretinizi geçmişte bırakmanızı tavsiye ederim. Yeni yıla tüy gibi hafif, sevecen, sıcacık, affeden, kin tutmayan, pozitif bir bakış ve yaklaşımla başlayabilmenizi dilerim.
Bu ara okuduğum bir hikâyeyi sizinle paylaşmak istiyorum; Konfüçyüs, bazı insanlara bir şey öğretmenin en iyi yolunun bunu paradigmalarla göstermek olduğunu biliyordu. Bu yüzden, eline bir vazo alıp, öğrencilerinin karşısına geçti.
Tüm öğrencilerin görebileceği şekilde vazoyu havada tuttu. Diğer elinde ise bir elma vardı.
Öğrencilerin meraklı bakışları arasında, elmayı vazonun içine bıraktıktan sonra, vazoyu yere koydu ve şöyle dedi: "Elmayı vazodan çıkarmayı başaran öğrenci, elmayı yiyebilir." Çocuklardan biri çok acıkmıştı, ilk davranan o oldu ve elini vazonun dar ağzından içeri soktu.
Elmayı hemen yakaladı, çıkarmaya çalıştı, ama başaramadı. "Elim sıkıştı, çıkaramıyorum!" diye bağırdı öfkeyle. Konfüçyüs, "Elmayı sıkı sıkı tutmaktan vazgeçmediğin sürece, elini çıkarman mümkün olmayacaktır" dedi. Çocuk elmayı elinden bırakmak istemiyordu; ama sonunda istemeyerek de olsa bıraktı.
Elini vazodan çıkardığında, yüzünden şaşkınlık okunuyordu. "Ya sizin, bu elmanın o vazodan nasıl çıkabileceği konusunda bir fikriniz var mı?" diye sordu.
Konfüçyüs, vazoyu yerden alıp ters çevirdi. Elma vazonun içinden yuvarlanıp avucunun içine düştü. Çocukların hepsi birden gülmeye başladı.
Aslında o kadar basit bir şeydi ki bu! Konfüçyüs, "Fakat bu, göründüğü kadar basit değil" dedi. Elmayı havada tutarken bir taraftan da anlatıyordu. "Bazen bir şeyi gerektiğinde bırakabilmek, zor bir iştir. Onu bırakabilmekte bir beceridir. Eğer bir şeyi zorla tuttuğunuzda, ulaşmak istediğiniz hedefi engellediğini görüyorsanız, o zaman onu özgür bırakmalısınız.''
Eğer yanlış bir şey yapıyorsanız, o zaman buna son vermelisiniz. Eğer kendinize ve başkalarına karşı dürüst davranmıyorsanız, bu hilekârlığı hemen durdurmalısınız. İşte, ancak o zaman hedefinize ulaşabilirsiniz…

Kıssadan hisse; bir şeye sahip olmayı bilmek kadar, sahip olduğumuz şeyden vazgeçmeyi de bilmemiz gerekir. Yaşam ve mutluluk bunun göstergesidir. İnsanoğlu elindekileri bırakmanın zamanı geldiğinde kolayca bunu başarabilmeli, içi dışı bir olmalı, egoyu bırakıp yanındakilere yer açmayı, dostlarının daha yukarılara uçmasına izin vermeyi bilmeli, sevdiğini sahiplenip onu adeta bir robot yerine koymaktansa, hayata atılmasına izin vermek için serbest bırakmayı düşünmeli. İnsan fark ettirmeden sevdiği için, kendi yüküne aldırış etmeden, sevdiğinin yükünü taşımayı sürdürmeli, kızmamalı, sinirlerine hâkim olmayı bilmeli, yanlış olduğu anlaşıldığı an ‘her şeyi bırakıp gitme cesareti’ göstermeyi, almak kadar vermeyi de aklına getirmeli. Başkasını düşünerek yaşamalı, duygularına tabi olmamalı. Tüm alınmak istenenleri, zamanı geldiğinde, olduğu gibi bırakıp gitmeyi de becerebilmeli.
Ve Allah Rasulu’nun şu düsturuna mutlaka uymalı: ”Başınızda, başı üzüm tanesi gibi kuru Habeşli (kökenli biri) bir köle olsa dahi, Allah’a ve Elçisi’ne uyduğu müddetçe siz de ona itaat edin!”.

Ufkunuz açık, ışığınız bol olsun.

 

 

 
 
İstanbul - 15.12.2008
sufizmveinsan@gmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com