Yeni bir yıla yaklaşıyoruz. Ben iki haftadır yurt
dışında olduğum için sizinle olamadım. Dolayısıyla
bayram için size güzel temennilerde bulunamadım. Önce,
hepinize sağlık dolu bayramlar dilerim.
Sağlıklı olmanın önemini çok daha iyi anladığım
bugünlerde, bunun gerçekten bir lütuf olduğuna ve
sadece sağlık sorunu ile uğraşan insanların onu
gözlemleyebildiklerine şahit oldum. O nedenle,
devamlı olarak Hamd edelim diyorum.
Bir de, bu yıla daha aktif, daha üretici olarak
girmenizi dilerim. Her türlü
fazlalıklarınızdan/beşeriyetten arınıp tüm
yüklerinizi, safralarınızı, özellikle
kıskançlıklarınızı, kötülüklerinizi, kininizi,
nefretinizi geçmişte bırakmanızı tavsiye ederim. Yeni
yıla tüy gibi hafif, sevecen, sıcacık, affeden, kin
tutmayan, pozitif bir bakış ve yaklaşımla
başlayabilmenizi dilerim.
Bu ara okuduğum bir hikâyeyi sizinle paylaşmak
istiyorum; Konfüçyüs, bazı insanlara bir şey
öğretmenin en iyi yolunun bunu paradigmalarla
göstermek olduğunu biliyordu. Bu yüzden, eline bir vazo
alıp, öğrencilerinin karşısına geçti.
Tüm öğrencilerin görebileceği şekilde vazoyu havada
tuttu. Diğer elinde ise bir elma vardı.
Öğrencilerin meraklı bakışları arasında, elmayı vazonun
içine bıraktıktan sonra, vazoyu yere koydu ve şöyle
dedi: "Elmayı vazodan çıkarmayı başaran öğrenci,
elmayı yiyebilir." Çocuklardan biri çok acıkmıştı,
ilk davranan o oldu ve elini vazonun dar ağzından içeri
soktu.
Elmayı hemen yakaladı, çıkarmaya çalıştı, ama
başaramadı. "Elim sıkıştı, çıkaramıyorum!" diye
bağırdı öfkeyle. Konfüçyüs, "Elmayı sıkı sıkı
tutmaktan vazgeçmediğin sürece, elini çıkarman mümkün
olmayacaktır" dedi. Çocuk elmayı elinden bırakmak
istemiyordu; ama sonunda istemeyerek de olsa bıraktı.
Elini vazodan çıkardığında, yüzünden şaşkınlık
okunuyordu. "Ya sizin, bu elmanın o vazodan nasıl
çıkabileceği konusunda bir fikriniz var mı?" diye
sordu.
Konfüçyüs, vazoyu yerden alıp ters çevirdi. Elma vazonun
içinden yuvarlanıp avucunun içine düştü. Çocukların
hepsi birden gülmeye başladı.
Aslında o kadar basit bir şeydi ki bu! Konfüçyüs,
"Fakat bu, göründüğü kadar basit değil" dedi.
Elmayı havada tutarken bir taraftan da anlatıyordu.
"Bazen bir şeyi gerektiğinde bırakabilmek, zor bir
iştir. Onu bırakabilmekte bir beceridir. Eğer bir şeyi
zorla tuttuğunuzda, ulaşmak istediğiniz hedefi
engellediğini görüyorsanız, o zaman onu özgür
bırakmalısınız.''
Eğer yanlış bir şey yapıyorsanız, o zaman buna son
vermelisiniz. Eğer kendinize ve başkalarına karşı dürüst
davranmıyorsanız, bu hilekârlığı hemen durdurmalısınız.
İşte, ancak o zaman hedefinize ulaşabilirsiniz…
Kıssadan hisse;
bir şeye sahip olmayı bilmek kadar, sahip olduğumuz
şeyden vazgeçmeyi de bilmemiz gerekir. Yaşam ve mutluluk
bunun göstergesidir. İnsanoğlu elindekileri bırakmanın
zamanı geldiğinde kolayca bunu başarabilmeli, içi dışı
bir olmalı, egoyu bırakıp yanındakilere yer açmayı,
dostlarının daha yukarılara uçmasına izin vermeyi
bilmeli, sevdiğini sahiplenip onu adeta bir robot yerine
koymaktansa, hayata atılmasına izin vermek için serbest
bırakmayı düşünmeli. İnsan fark ettirmeden sevdiği için,
kendi yüküne aldırış etmeden, sevdiğinin yükünü taşımayı
sürdürmeli, kızmamalı, sinirlerine hâkim olmayı bilmeli,
yanlış olduğu anlaşıldığı an ‘her şeyi bırakıp gitme
cesareti’ göstermeyi, almak kadar vermeyi de aklına
getirmeli. Başkasını düşünerek yaşamalı, duygularına
tabi olmamalı. Tüm alınmak istenenleri, zamanı
geldiğinde, olduğu gibi bırakıp gitmeyi de
becerebilmeli.
Ve Allah Rasulu’nun şu düsturuna mutlaka uymalı:
”Başınızda, başı üzüm tanesi gibi kuru Habeşli (kökenli
biri) bir köle olsa dahi, Allah’a ve Elçisi’ne uyduğu
müddetçe siz de ona itaat edin!”.
Ufkunuz açık, ışığınız bol olsun. |