Bir Başka Gece
(Ruh’un Gecesi)
 
Ahmet F. Yüksel
 

Ben bu yazımda daha çok RUH’ tan söz etmek istiyorum; çünkü bugüne kadar onun hakkında bildiklerimiz bir hayli az ve düşündürücü.

Halk arasında düşünmeden dile getirilen 'ruhlar ezelde yaratılmıştır' şeklindeki tartışmalar, sistem dikkâte alınmadan,  daha açık söylenecek olursa okunmadan kullanıldığı için hiçbir anlam ifade etmez ve var oluş kategorisinde yerini alamaz. Zira, insan ruhu -yani bireysel anlamdaki ruh- beyin tarafından 120. günde canlılığa kavuşmakta,  bir anlamda üretilmektedir. O halde, ruhların ezelde yaratıldığı gerçeği de safsata olur. Benim asıl değinmek istediğim de bu tür Ruh değildir. Söylemek istediğim, yaratılmışlıktan münezzeh bir RUH ve onun boyutsal olan tenezzülüdür.

İşin ilginç yanı onun çoook uzaklardan değil, insanın özünden gelmesidir.
Din bu teşrifi “Kadir gecesi” olarak tanımlar. Aslında senede bir gün değil, her an insanın hissetmesi gereken bir durumdur bu.  
Hz. Muhammed, yılın bütün gecelerinde KADR'i arayın demesiyle bu önemli olguyu vurgulamaktadır.
O,  gecenin KADR' inde tüm evreni/âlemleri ve insanlığı aydınlatacak!
Umarız, son ayları büyük acılar içinde geçiren İslâm âlemi, Ramazan ayı içinde, onun mekânsallıkla hiç alâkası olmayan, boyutsal inişi ile bir nebze olsun soluk alır ve rahatlama imkânına kavuşur.
Bu gecede insan,
Nietzsche'nin  ; "İnsan nasıl kendisi olur?" sorusunun cevabını alır. Bu, ortalıkta gayesiz bir şekilde dolaşan bireyin her zaman kendine yöneltmesi gereken bir sorudur. Aksini iddia etmek, düşünen yapılardan yoksun bir evrende yaşamak anlamına gelir.

Ne var ki 'birey olma tutkusu', 'benlik davası' gibi duygu yoğunluğu, söz konusu hedefe mani olmaktadır. Ezbere dayanan mistik öğreti, genetik kalıntılar, biyokimyanın insanın iliklerine kadar işleyen varlığı,  bu soruları/nedenleri örten, kendi şartları içinde olayları çözümleyemeyen,  akıllara perde olan unsurlardır. Ne denli değişiklik olursa olsun, insanın bu tür çıkmazlardan yakasını kurtarması pek olası değildir.

İnsan, çevresinden, evrenselliği yansıtmayan kültüründen, düşünce ve duygularından kurtulmayı bilmedikçe, sistemi okuyup sonuçta hiç olmayı kabul etmedikçe nasıl mümkün olabilsin ki?
Kur’an bizlere bu gecenin faziletlerini açık bir biçimde bildiriyor. Bu görkemli gecenin yanında dünyevi değerleri bir kenara bırakın, inanın mübalağa etmiyorum,  İlahi anlamda olanlar dahi çok amatörce kalır.
Gerçek olanı budur.

Evet, lafla değil, manasıyla, şekliyle kendine yakışır bir şovla, dört yüz milyar yıldızdan oluşan sistemin sahibi/ruhu bu gece bizlerle beraberdir.
Tıka basa dolu, boşluğu bulunmayan yeryüzü; günler, haftalar, aylar boyu unutulmayacak, muhteşem bir törenle onu karşılıyor.

Uzaktan bakıldığında Samanyolu’nda varlığı ile yokluğu belli olmayan, mavi soluk bir nokta gibi nitelenen dünyamız da, mütevazılığı, anlam yüklü, duygulu, pırıl pırıl kalbi ile ona ev sahipliği görevini üstlenmenin heyecanını yaşıyor.
Bu gecede kimsenin kimseyi töhmet altında bırakması söz konusu bile olamaz. Şimdi O; senin, benim, Hıristiyan’ın, Yahudi’nin, Mecusi’nin arasındaki farkı kaldırmak, inançlarını birleştirmek için geliyor!.
Dikkât ederseniz, kadir gecesi ile ilgili olarak sıraladığım şartlar, beyan ettiğim bilgiler arasında
'Kur'an’ın inzal olmasına' değinmiyorum. Esasen, böyle bir tarif RUH’u hiç tanımamak anlamına gelir.
Zira Kur’an, onun vasıflarını anlatan bilgileri içerir.
Mesajların, sahibinden üstün olduğunu kabullenmek ne derece mantıklı olur?  İnanın; insanlık tarihi, başlangıcından bu yana böylesine muhteşem bir olayı yaşamamıştır. Bu, yalnız insanların değil, şuurlu tüm canlıların durumunu değiştirecek bir konumdur. Bu gece, bin bir gece masalı değil, 'Gerçeğin, RUH'un, Rabbımızın aramızda oluşunu' kutlayacağız.

Biraz daha ileri giderek şunları söyleyebilirim:  İnsanlar, bu gecenin hatırına, kâinatın yaratıcısıyla bütünleşerek TEK olacaktır. Aslında bu bütünlük, O'nun dilemesiyle, göklerden değil, insanoğlunun özünden gelmektedir.
Umarım, anlatılanların farkına varır, RUH’ un bizlere ulaştırdığı tecellileri yaşama ve paylaşma olgunluğunu gösterebiliriz.
RUH'a ne kadar şükretsek azdır diyor, tüm İslam aleminin KADR gecesini en içten dileklerimle kutluyorum.

 

Bu yazı Akşam gazetesinde 07.10.2007 tarihinde yayınlanmıştır.

 

 

 
 
Medine - 07.10.2007
sufizmveinsan@gmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com