Ben
bu yazımda daha çok RUH’ tan söz etmek istiyorum; çünkü
bugüne kadar onun hakkında bildiklerimiz bir hayli az ve
düşündürücü.
Halk arasında düşünmeden
dile getirilen
'ruhlar
ezelde yaratılmıştır'
şeklindeki tartışmalar, sistem dikkâte alınmadan, daha
açık söylenecek olursa okunmadan kullanıldığı için
hiçbir anlam ifade etmez ve var oluş kategorisinde
yerini alamaz. Zira, insan ruhu -yani bireysel anlamdaki
ruh- beyin tarafından 120. günde canlılığa kavuşmakta,
bir anlamda üretilmektedir. O halde, ruhların ezelde
yaratıldığı gerçeği de safsata olur. Benim asıl değinmek
istediğim de bu tür Ruh değildir. Söylemek istediğim,
yaratılmışlıktan münezzeh bir RUH ve onun
boyutsal olan tenezzülüdür.
İşin ilginç yanı onun
çoook uzaklardan değil, insanın özünden
gelmesidir.
Din bu teşrifi “Kadir gecesi” olarak tanımlar.
Aslında senede bir gün değil, her an insanın hissetmesi
gereken bir durumdur bu. Hz.
Muhammed,
yılın bütün gecelerinde KADR'i arayın demesiyle
bu önemli olguyu vurgulamaktadır.
O, gecenin KADR' inde tüm evreni/âlemleri ve
insanlığı aydınlatacak!
Umarız, son ayları büyük acılar içinde geçiren İslâm
âlemi, Ramazan ayı içinde, onun mekânsallıkla hiç
alâkası olmayan, boyutsal inişi ile bir nebze olsun
soluk alır ve rahatlama imkânına kavuşur.
Bu gecede insan,
Nietzsche'nin
;
"İnsan nasıl kendisi olur?"
sorusunun cevabını alır. Bu, ortalıkta gayesiz bir
şekilde dolaşan bireyin her zaman kendine yöneltmesi
gereken bir sorudur. Aksini iddia etmek, düşünen
yapılardan yoksun bir evrende yaşamak anlamına gelir.
Ne var ki
'birey olma
tutkusu',
'benlik davası'
gibi duygu yoğunluğu, söz konusu hedefe mani olmaktadır.
Ezbere dayanan mistik öğreti, genetik kalıntılar,
biyokimyanın insanın iliklerine kadar işleyen varlığı,
bu soruları/nedenleri örten, kendi şartları
içinde olayları çözümleyemeyen, akıllara perde olan
unsurlardır. Ne denli değişiklik olursa olsun, insanın
bu tür çıkmazlardan yakasını kurtarması pek olası
değildir.
İnsan, çevresinden, evrenselliği yansıtmayan
kültüründen, düşünce ve duygularından kurtulmayı
bilmedikçe, sistemi okuyup sonuçta hiç olmayı kabul
etmedikçe nasıl mümkün olabilsin ki?
Kur’an bizlere bu gecenin
faziletlerini açık bir biçimde bildiriyor. Bu görkemli
gecenin yanında dünyevi değerleri bir kenara bırakın,
inanın mübalağa etmiyorum, İlahi anlamda olanlar dahi
çok amatörce
kalır.
Gerçek olanı budur.
Evet, lafla değil,
manasıyla, şekliyle kendine yakışır bir şovla, dört yüz
milyar yıldızdan oluşan sistemin
sahibi/ruhu
bu gece
bizlerle beraberdir.
Tıka basa dolu, boşluğu bulunmayan yeryüzü; günler,
haftalar, aylar boyu unutulmayacak, muhteşem bir törenle
onu karşılıyor.
Uzaktan
bakıldığında Samanyolu’nda varlığı ile yokluğu belli
olmayan, mavi soluk bir nokta gibi nitelenen dünyamız
da, mütevazılığı,
anlam yüklü, duygulu, pırıl pırıl kalbi ile ona
ev sahipliği görevini üstlenmenin heyecanını yaşıyor.
Bu gecede kimsenin kimseyi töhmet altında bırakması söz
konusu bile olamaz. Şimdi O; senin, benim,
Hıristiyan’ın, Yahudi’nin, Mecusi’nin arasındaki farkı
kaldırmak, inançlarını birleştirmek için geliyor!.
Dikkât ederseniz, kadir gecesi ile ilgili olarak
sıraladığım şartlar, beyan ettiğim bilgiler arasında
'Kur'an’ın
inzal olmasına'
değinmiyorum. Esasen, böyle bir tarif RUH’u hiç
tanımamak anlamına gelir.
Zira Kur’an, onun vasıflarını anlatan bilgileri içerir.
Mesajların, sahibinden üstün olduğunu kabullenmek ne
derece mantıklı olur?
İnanın; insanlık tarihi, başlangıcından bu yana
böylesine muhteşem bir olayı yaşamamıştır. Bu, yalnız
insanların değil, şuurlu tüm canlıların durumunu
değiştirecek bir konumdur. Bu gece, bin bir gece masalı
değil,
'Gerçeğin, RUH'un, Rabbımızın aramızda oluşunu'
kutlayacağız.
Biraz daha ileri giderek
şunları söyleyebilirim:
İnsanlar, bu
gecenin hatırına, kâinatın yaratıcısıyla bütünleşerek
TEK olacaktır.
Aslında bu bütünlük, O'nun dilemesiyle, göklerden
değil, insanoğlunun özünden gelmektedir.
Umarım, anlatılanların farkına varır, RUH’ un
bizlere ulaştırdığı tecellileri yaşama ve paylaşma
olgunluğunu gösterebiliriz.
RUH'a
ne kadar şükretsek azdır diyor, tüm İslam aleminin KADR
gecesini en içten dileklerimle kutluyorum.
Bu yazı Akşam gazetesinde 07.10.2007 tarihinde
yayınlanmıştır. |