"Bu da geçer",
gerçek anlamını yıllarla birlikte daha da iyi deneyimleyebildiğim bir yaşam sözü oldu bana.
Mutlu anımda, her şeyin
gelip geçici olduğunu bilip hayatın tadını çıkarmayı,
anı yaşamayı öğretti. Mutsuz anımda ise bu istenmeyen
anların da bir sonu olduğunu ve değişeceğini hatırlattı
bana. Ancak hatırladığım sadece bu değildi, bir de
hikâye vardı şimdi sizinle paylaşmak istediğim.
Dervişin biri, uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra bir
köye ulaşır. Karşısına çıkanlara kendisine yardım
edecek, yemek ve yatak verebilecek birisi olup
olmadığını sorar. Köylüler, kendilerinin de fakir
olduklarını, evlerinin küçük olduğunu söyleyip ona Suphi
beyin çiftliğini tarif edip oraya gitmesini salık
verirler. Derviş, onların anlattıklarından Suphi'nin
bölgenin en zengin kişilerinden birisi olduğunu anlar.
Bölgedeki ikinci zenginin ise Hasan adında bir başka
çiftlik sahibi olduğunu da öğrenir anlatılanlardan.
Derviş, Suphi'nin çiftliğine varır. Çok iyi karşılanıp
çok iyi misafir edilir. Suphi de, ailesi de hem
misafirperver hem de sevgi dolu insanlardır... Yola
koyulma zamanı gelip Derviş, Suphi'ye teşekkür ederken,
"Böyle zengin olduğun için hep şükret" der. Suphi
ise şöyle cevap verir: "Hiçbir şey olduğu gibi
kalmaz. Bu da geçer..." Derviş, Suphi'nin
çiftliğinden ayrıldıktan sonra bu söz üzerine uzun uzun
düşünür. Birkaç yıl sonra Derviş'in yolu yine aynı
bölgeye düşer. Suphi'yi hatırlar ve ona uğramaya karar
verir. Yolda rastladığı köylülere sorunca onun artık
fakir bir kişi olduğunu ve Hasan'ın yanında çalıştığını
öğrenir. Derviş hemen Hasan'ın çiftliğine gider,
Suphi'yi bulur. Eski dostu yaşlanmıştır, üzerinde eski
püskü giysiler vardır. Üç yıl önceki bir sel felaketinde
bütün sığırları telef olmuş, evi yıkılmıştır. Toprakları
da işlenemez hale geldiği için, selden hiç zarar
görmemiş ve daha da zengin olmuş Hasan'ın yanında
çalışmak zorunda kalmıştır. Suphi ve ailesi üç yıldır
Hasan'ın hizmetindedir. Suphi, bu kez Derviş'i son
derece mütevazı olan evinde misafir eder. Kıt kanaat
yemeğini onunla paylaşır... Derviş, vedalaşırken
Suphi'ye olup bitenlerden ötürü ne kadar üzgün olduğunu
söyler ve şu cevabı alır: "Üzülme... Bu da geçer..."
Dervişin yedi yıl sonra yolu yine o bölgeye düşer.
Şaşkınlık içinde olan biteni öğrenir. Hasan birkaç yıl
önce ölmüş, ailesi olmadığı için de bütün varını yoğunu
en sadık hizmetkarı ve eski dostu Suphi'ye bırakmıştır.
Suphi, Hasan'ın konağında oturmaktadır, kocaman
arazileri ve binlerce sığırı ile yine yörenin en zengin
insanıdır. Derviş eski dostunu iyi gördüğü için ne kadar
sevindiğini söylerken yine aynı cevabı alır: "Bu da
geçer..." Yıllar sonra Derviş yine Suphi'yi arar. Ona
bir tepeyi işaret ederler. Tepede Suphi'nin mezarı
vardır ve taşında şu yazılıdır: "Bu da geçer".
Derviş, "Ölümün nesi geçecek?" diye düşünür ve
gider. Ertesi yıl Suphi'nin mezarını ziyaret etmek için
geri döner; ama ortada ne tepe vardır ne de mezar. Büyük
bir sel gelmiş, tepeyi yok etmiş, Suphi'den geriye bir
iz dahi kalmamıştır...
Kıssadan hisse,
Bilinir ki
yaşam inişli çıkışlıdır. ‘O her an yeni bir şandadır’
ayeti gereğince, hemen her şeyin değişebileceğini,
hesaplayarak yaşamamız gerekmektedir. Bazılarını
beğenmeyenler, yaptıklarından rahatsızlık duyabilir,
suçlamak yerine bunları yaratan sebeplerin üzerinde
durup, nasıl değiştirebileceğini düşünebilir. Bu yanlı
davranışlar oldukça başarılı olur.
Hiç şüphe yok ki günümüzde umudumuzu ve sabrımızı
kaybetmeden yaşamaya her zamankinden daha çok
ihtiyacımız var sevgili dostlarım.
Unutmayalım ve
"Bu da geçer"
diyelim. |