Toplum yaşamında yüzümüzü kızartan olaylar o kadar
yoğunlaştı ki, hangi birine değinsem bilmiyorum. Aklım
bir türlü almıyor. İzmir’de on yedi aylık bir
bebeğe annesinin gözü önünde -onun da göz yummasıyla-
tecavüz edilmesinden mi bahsetsem; yoksa Tunceli’de
bir yatılı okulda yaşları altı ile dokuz arasında
değişen dört çocuğa aynı okulun öğrencilerinin
tecavüzünü mü söylesem!
Yeni fanteziler arasında çocuk pornosunun
yaygınlaştığını, internet sitelerinden bu tür
programları indirenlerin bir hayli fazlalaştığını ve
sapıklar listesinde dünya klasmanında İstanbul’ un
ilk sırada yer aldığını, yani birinciliği kimseye
kaptırmadığını da ilave edelim.
Daha bitmedi!
Son zamanlarda uyuşturucu ve uyarıcı madde satışının,
haliyle kullanımının önemli ölçüde artış gösterdiğini,
bağımlılık yapan bu tür maddelerin artık ulu orta
satıldığını ve ilkokul çağındaki çocuklara bile
ulaştığını söylersek abartmış olmayız. Bu bağlamda sanat
dünyası çok dertli gibi görünüyor. Çünkü medya, bazı
ünlü sanatçıların çocuklarının gözaltına alındığını ilan
ediyor. Birinin NTV’de yaptığı konuşmada ‘şöhretin
bedelini ödüyoruz’ dediğini, diğerinin ise ‘neden
sadece benim çocuklarım ilan ediliyor’ diye
haykırdığını izledik. Tabi bunlar gözümüzün önündeki
somut olaylar. Ardında neler var bilemiyoruz.
Temel işlevi ulusa iyi bir çocuk yetiştirmek olan bir
insanın dünya yaşamına, zevke, sefaya bu denli dalması,
çocuğuna gereken önemi vermemesi sonucu oluşan bu
açıklamalar, tam bir acziyetin göstergesi olmuyor mu
dersiniz?
Devam ediyorum.
En çok, en sık ve üzerinde durulması gereken bir konu da
rüşvet, yolsuzluk, cinsel hastalıkların yaygınlaşması,
AIDS virüsü taşıyan hasta sayısının ülkemizde iki
binlere ulaşması bir tesadüf gibi kabul edilebilir mi?
Kolayca kazanılan paralar, helal-haram gibi
kavramlara dikkat edilmemesi, kapkaç, hırsızlık, gasp ve
cinayetleri peş peşe getiriyor.
Çok önemli, iç içe iki konu var: Biri töre sorunu.
İkincisi şiddet.
Töre;
güç ve kural anlamına geliyor ve hata affetmiyor.
Burada “duygu, duyumsama, duyarlık, hoşgörü, duygulanma,
duygulu, duygusal…” gibi sözcüklere yer bulunmuyor.
Yapılan bir yanlışlık, töre kanunlarına göre esas
alınıyor ve infazı gerçekleştiriliyor. Töreden kaçış
yok. Önüne hangi engel çıkarılırsa çıkarılsın, birçok
insan yaşamını kaybediyor. Kökeni şartlanma ve değer
yargılarına bağlı bu kavram, doğal olarak şiddeti de
beraberinde getiriyor. Töre olayları, oluşumları
dışardan bakan ve seyirci olan kitleleri şaşırtıyor,
ürpertiyor.
Özetle ifade etmek gerekirse; ‘toplumun çivisi
çıkmış’ demek mümkün.
Nedeni hiç kuşkusuz, gittikçe rotasını kaybeden,
maneviyatla bağlarını koparan toplumun önemli bir
bölümünün, ilahi hükümlere, öte yaşama itibar etmemesi,
gününü gün etme, yaşam sevdasına düşmesidir.
Anlayacağınız, amaçsız, geleceklerini düşünmeyen
insanlar ortalıkta cirit atıyorken ve süratle bu
sorunların üzerlerine gidilmesi gerekirken, kafa
yorulacak başka sorun yokmuş gibi ‘türban’
konusuna sarılmak/saldırmak durumunda kalıyoruz.
Olup bitenlere dikkatle bakıldığında çıkış yollarını
aramak yerine, sadece ‘başörtüsü ile yatıp kalkmak’
topluma hiç de zararlı olmayan bu insanlarla uğraşmak ve
asıl sorunların yanı sıra bir türlü önü alınamayan
sefalet ve yoksulluğun nedenleri üzerinde durmamak,
tedbirlerini almamak insana gerçekten üzüntü veriyor.
Kimse kusura bakmasın, ama her türlü davranışın olağan
hale geldiği, çürümeye yüz tutmakta olan cemiyet
hayatımızdaki son tablo böyle.
Ancak unutmayalım, Hak Teala şöyle buyuruyor: “
Hâfuni- yani benden korkun ve çekinin.”
Sevgi ile kalın, Allah’a emanet olun. |