Çivisi çıkan toplum

Ahmet F. Yüksel
 

Toplum yaşamında yüzümüzü kızartan olaylar o kadar yoğunlaştı ki, hangi birine değinsem bilmiyorum. Aklım bir türlü almıyor. İzmir’de on yedi aylık bir bebeğe annesinin gözü önünde -onun da göz yummasıyla- tecavüz edilmesinden mi bahsetsem; yoksa Tunceli’de bir yatılı okulda yaşları altı ile dokuz arasında değişen dört çocuğa aynı okulun öğrencilerinin tecavüzünü mü söylesem!

Yeni fanteziler arasında çocuk pornosunun yaygınlaştığını, internet sitelerinden bu tür programları indirenlerin bir hayli fazlalaştığını ve sapıklar listesinde dünya klasmanında İstanbul’ un ilk sırada yer aldığını,  yani birinciliği kimseye kaptırmadığını da ilave edelim.

Daha bitmedi!

Son zamanlarda uyuşturucu ve uyarıcı madde satışının, haliyle kullanımının önemli ölçüde artış gösterdiğini, bağımlılık yapan bu tür maddelerin artık ulu orta satıldığını ve ilkokul çağındaki çocuklara bile ulaştığını söylersek abartmış olmayız. Bu bağlamda sanat dünyası çok dertli gibi görünüyor. Çünkü medya, bazı ünlü sanatçıların çocuklarının gözaltına alındığını ilan ediyor. Birinin NTV’de yaptığı konuşmada ‘şöhretin bedelini ödüyoruz’ dediğini, diğerinin ise ‘neden sadece benim çocuklarım ilan ediliyor’ diye haykırdığını izledik. Tabi bunlar gözümüzün önündeki somut olaylar. Ardında neler var bilemiyoruz.

Temel işlevi ulusa iyi bir çocuk yetiştirmek olan bir insanın dünya yaşamına, zevke, sefaya bu denli dalması, çocuğuna gereken önemi vermemesi sonucu oluşan bu açıklamalar, tam bir acziyetin göstergesi olmuyor mu dersiniz?

Devam ediyorum.

En çok, en sık ve üzerinde durulması gereken bir konu da rüşvet, yolsuzluk, cinsel hastalıkların yaygınlaşması, AIDS virüsü taşıyan hasta sayısının ülkemizde iki binlere ulaşması bir tesadüf gibi kabul edilebilir mi?

Kolayca kazanılan paralar, helal-haram gibi kavramlara dikkat edilmemesi, kapkaç, hırsızlık, gasp ve cinayetleri peş peşe getiriyor.

Çok önemli, iç içe iki konu var: Biri töre sorunu. İkincisi şiddet.

Töre; güç ve kural anlamına geliyor ve hata affetmiyor. Burada “duygu, duyumsama, duyarlık, hoşgörü, duygulanma, duygulu, duygusal…” gibi sözcüklere yer bulunmuyor. Yapılan bir yanlışlık, töre kanunlarına göre esas alınıyor ve infazı gerçekleştiriliyor. Töreden kaçış yok. Önüne hangi engel çıkarılırsa çıkarılsın, birçok insan yaşamını kaybediyor. Kökeni şartlanma ve değer yargılarına bağlı bu kavram, doğal olarak şiddeti de beraberinde getiriyor. Töre olayları, oluşumları dışardan bakan ve seyirci olan kitleleri şaşırtıyor, ürpertiyor.

Özetle ifade etmek gerekirse; ‘toplumun çivisi çıkmış’ demek mümkün.

Nedeni hiç kuşkusuz, gittikçe rotasını kaybeden, maneviyatla bağlarını koparan toplumun önemli bir bölümünün, ilahi hükümlere, öte yaşama itibar etmemesi, gününü gün etme, yaşam sevdasına düşmesidir.

Anlayacağınız, amaçsız, geleceklerini düşünmeyen insanlar ortalıkta cirit atıyorken ve süratle bu sorunların üzerlerine gidilmesi gerekirken, kafa yorulacak başka sorun yokmuş gibi  ‘türban’ konusuna sarılmak/saldırmak durumunda kalıyoruz.

Olup bitenlere dikkatle bakıldığında çıkış yollarını aramak yerine, sadece ‘başörtüsü ile yatıp kalkmak’ topluma hiç de zararlı olmayan bu insanlarla uğraşmak ve asıl sorunların yanı sıra bir türlü önü alınamayan sefalet ve yoksulluğun nedenleri üzerinde durmamak, tedbirlerini almamak insana gerçekten üzüntü veriyor. Kimse kusura bakmasın, ama her türlü davranışın olağan hale geldiği, çürümeye yüz tutmakta olan cemiyet hayatımızdaki son tablo böyle.

Ancak unutmayalım, Hak Teala şöyle buyuruyor: “ Hâfuni- yani benden korkun ve çekinin.”

Sevgi ile kalın, Allah’a emanet olun.

 

 
 
İstanbul - 01.02.2007
sufizmveinsan@gmail.com
afyuksel@hotmail.com
sufafy@hotmail.com

http://sufizmveinsan.com