Çok olun, aç olun, ama cahil olmayın.
Ahmet F. Yüksel
 

“Çok olun, üreyin” dendikçe Allah Rasulü Hz. Muhammed (s.a.v)’ in meşhur bir hadisinde "Evlenin, üreyin ve çoğalın..."  dediğini, bir başka hadisinde ise “ Evlenin, çoğalın ben kıyamet günü sizin çokluğunuzla övüneceğim.” şeklindeki uyarısını ve şair A.Kadir’in şu dizelerini hatırlıyorum:

“Çok olun çocuklar, çok olun,

Yüzlerce olun, binlerce olun, on binlerce.

Daha çok olun, daha çok olun,

Yapraklar kadar, balıklar kadar çok olun.”

Efendimiz, “evlenin, üreyin ve çoğalın” derken hiç şüphesiz, sayısal olmakla birlikte, özellikle fikrin üretilmesinden dem vuruyor. Herhalde, çok nüfuslu olmanın getirdiği sorunları geleneksel nedenlerle bir türlü aşamayıp yoksulluğun pençesinden kurtulamayan toplumları kastetmiyor.

Önce bu mantıkla düşünmek şart.

“Üreyin!” sözünden fena halde telaşlananlar, şimdiye kadarki hatalarının üstüne tüy dikmek üzeredirler. Onlar, bu sözlerde yanlışlık aramaktalar. Aklın, mantığın ve sistemin neresine sokulabileceği kestirilemeyecek bir yanlış…

Çünkü Efendimiz; çoğalma faktörünün bireylerdeki rızkın daha az olması şeklinde düşünülmesinin büyük bir hata olacağını ifade ederken, takdir edersiniz ki ‘kader denilen olguyu’ çok iyi bir şekilde biliyor ve yaşıyordu.

Ne var ki, avam topluluk aynı şekilde düşünmüyor. Rızkın dahi insanların kendi elinde olduğu açılımı ile hayata atılıyor. Algılayamadığı bazı şeyler, elini ayağını bağlıyor. Beklentiler boşa çıkıyor, sonuç hüsran oluyor.

Diğer yandan, bebeklerde ölüm oranının yüksek oluşu, bakımlarının zorluğu diğer ayrıntılar arasında yerini alıyor. Özetle, çok çocuk istenmemesinin nedenlerinden bir kısmı da bu.

Nüfusun az olmasını isteyen bir başka zümre ise, insanın doğayı tahrip etmesinden korkuyor. Onlar, az nüfuslu toplumların, mutlu insanları var edeceğine inanmış. Kalabalıklar olmadığında ne sahilleri dolmuş yağmalanmış araziler, ne yüksek yapılar olacak. Dünya kurulduğundan beri değişmemeye özen gösteren doğa parçaları istenilen düzeyde korunacak…

Bir anlamda çok olmak, mutlu  olmak için yeterli bir sebep değil. Bu nokta  önemli.  Aksi için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Tanıdığım birçok kişi yalnızlıktan yakınıyor. Kendine göre bir arkadaş bulamadığını söylüyor.

Ancak, sayısal çokluğa sahip toplumlara gerekli eğitimi verebilmek, kaos yaratmamak, maddeden olabildiğince kopuk oluşu yaşatabilmek, öte hayatın, sonsuzluğun farkına vardırabilmek ve kendi aslını bilerek yaşamaları için destek vermek, oradan oraya savrulup durmasını önlemek de bir hayli güç.

Bu koşullar temin edilmeden çoğalmanın da haliyle bir faydası olmuyor. O açıdan bunu da kabul etmek lazım.

Şu halde, emin olmalıyız ki çoğalmanın/üremenin esprisi; yukarıda da belirttiğimiz üzere, belki aç olabilir ama daha bilgili, daha üretici ve paylaşmaya dayanan toplum anlamına geliyor.

Şairin güzel dizelerindeki dileği ise; çocukların dünyayı güzelleştirecek, mutluluğu getirecek vasfı ile alakalı. Nitekim, tüm aileler bir, en fazla iki çocuk yapmak, bu yolla sıradan yaşamlarına renk katmak istemiyorlar mı?

Bu arada, akla şöyle bir soru geliyor: Bebekler/çocuklar neden çok seviliyor? ‘Vedud’ ismi onlarda niçin bu kadar açık bir şekilde ortaya çıkıyor?

Bu hususta düşünmeyi ve sonuca ulaşmayı sizlere bırakıyorum..

 

 
 
İstanbul - 02.04.2008
sufizmveinsan@gmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com