“Çok olun,
üreyin” dendikçe Allah Rasulü Hz. Muhammed
(s.a.v)’ in meşhur bir hadisinde
"Evlenin,
üreyin ve çoğalın..."
dediğini,
bir başka
hadisinde ise “ Evlenin, çoğalın ben kıyamet günü
sizin çokluğunuzla övüneceğim.” şeklindeki uyarısını
ve şair A.Kadir’in şu dizelerini hatırlıyorum:
“Çok olun
çocuklar, çok olun,
Yüzlerce olun,
binlerce olun, on binlerce.
Daha çok olun,
daha çok olun,
Yapraklar kadar,
balıklar kadar çok olun.”
Efendimiz,
“evlenin, üreyin ve çoğalın” derken hiç şüphesiz,
sayısal olmakla birlikte, özellikle fikrin
üretilmesinden dem vuruyor.
Herhalde, çok
nüfuslu olmanın getirdiği sorunları geleneksel
nedenlerle bir türlü aşamayıp yoksulluğun pençesinden
kurtulamayan toplumları kastetmiyor.
Önce bu mantıkla
düşünmek şart.
“Üreyin!”
sözünden
fena halde telaşlananlar, şimdiye kadarki hatalarının
üstüne tüy dikmek üzeredirler. Onlar, bu sözlerde
yanlışlık aramaktalar. Aklın, mantığın ve sistemin
neresine sokulabileceği kestirilemeyecek bir yanlış…
Çünkü Efendimiz;
çoğalma faktörünün bireylerdeki rızkın daha az olması
şeklinde düşünülmesinin büyük bir hata olacağını ifade
ederken, takdir edersiniz ki ‘kader denilen olguyu’
çok iyi bir şekilde biliyor ve yaşıyordu.
Ne var ki, avam
topluluk aynı şekilde düşünmüyor. Rızkın dahi insanların
kendi elinde olduğu açılımı ile hayata atılıyor.
Algılayamadığı bazı şeyler, elini ayağını bağlıyor.
Beklentiler boşa çıkıyor, sonuç hüsran oluyor.
Diğer yandan,
bebeklerde ölüm oranının yüksek oluşu, bakımlarının
zorluğu diğer ayrıntılar arasında yerini alıyor. Özetle,
çok çocuk istenmemesinin nedenlerinden bir kısmı da bu.
Nüfusun az
olmasını isteyen bir başka zümre ise, insanın doğayı
tahrip etmesinden korkuyor. Onlar, az nüfuslu
toplumların, mutlu insanları var edeceğine inanmış.
Kalabalıklar olmadığında ne sahilleri dolmuş yağmalanmış
araziler, ne yüksek yapılar olacak. Dünya kurulduğundan
beri değişmemeye özen gösteren doğa parçaları istenilen
düzeyde korunacak…
Bir anlamda çok
olmak, mutlu olmak için yeterli bir sebep değil. Bu
nokta önemli. Aksi için de aynı şeyi söyleyebiliriz.
Tanıdığım birçok kişi yalnızlıktan yakınıyor. Kendine
göre bir arkadaş bulamadığını söylüyor.
Ancak, sayısal çokluğa sahip toplumlara gerekli eğitimi
verebilmek, kaos yaratmamak, maddeden olabildiğince
kopuk oluşu yaşatabilmek, öte hayatın, sonsuzluğun
farkına vardırabilmek ve kendi aslını bilerek yaşamaları
için destek vermek, oradan oraya savrulup durmasını
önlemek de bir hayli güç.
Bu koşullar
temin edilmeden çoğalmanın da haliyle bir faydası
olmuyor. O açıdan bunu da kabul etmek lazım.
Şu halde, emin
olmalıyız ki çoğalmanın/üremenin esprisi; yukarıda da
belirttiğimiz üzere, belki aç olabilir ama daha bilgili,
daha üretici ve paylaşmaya dayanan toplum anlamına
geliyor.
Şairin güzel
dizelerindeki dileği ise;
çocukların dünyayı güzelleştirecek, mutluluğu getirecek
vasfı ile alakalı. Nitekim, tüm aileler bir, en fazla
iki çocuk yapmak, bu yolla sıradan yaşamlarına renk
katmak istemiyorlar mı?
Bu arada, akla
şöyle bir soru geliyor: Bebekler/çocuklar neden çok
seviliyor? ‘Vedud’ ismi onlarda niçin bu kadar
açık bir şekilde ortaya çıkıyor?
Bu hususta düşünmeyi ve sonuca ulaşmayı sizlere
bırakıyorum.. |