Değişmezin değişimi

 

     Bilmem dikkât ediyor musunuz?

     Hemen herkes, Allah Rasulü Hz. Muhammed (s.a.v)’in,  ‘Eğer bir dağın yer değiştirdiğini duyarsanız inanınız; fakat bir insanın huyunu değiştirdiğini duyarsanız inanmayınız. Çünkü o, yaratıldığı hal üzere olur’ kelâmına takılı kalmış, adeta anlamamış durumda.

     Deniyor ki; “O halde neden huy ve karakter değişimi üzerinde çalışmalar yapılsın, ‘arınma’ yoluna gidilsin?”

     Bu sapma nasıl izah edilebilir!

     Orada bir köy var uzakta misali, orada bir şey varsa uzakta, gitmesek de görmesek de diyemeyiz, mutlaka gidebilmeliyiz yani algılamalı ve ona erişebilmenin yolunu bulabilmeliyiz. 

     Özetlemek gerekiyorsa, bu anlamlı sözü bir an evvel değerlendirebilmek, üzerine eğilip bağlantı noktalarını yakalayabilmek, sonrasında doğru şekilde okumak gerekiyor.

     Okumaktan bahsettik.

     Bu arada aklımıza takılan şu soruları sormak zorundayız: Bir toplumun sistemi okuması, hiç okumaması ya da az okumasından çok farklı değil midir?

     ‘İstisnaları’ dışında, okuyabilen kaç kişidir?

     Herhalde sayıca çok az. O halde, böylesi bir yaşam biçiminde olan insanın değişimi mümkün olur mu?

     Aklıselim sahibi bir insanın vereceği cevap “elbette ki hayır” olacaktır.

     İşte Efendimiz (s.a.v.), çoğunluğun bulunduğu şartlara istinaden böyle bir kelâm etmiş, açıklama gereğinde bulunmuştur.

     Görüldüğü gibi yazımızın temelini bu nokta teşkil ediyor.

     Aksi takdirde, Kur’an- ı Kerîm’deki başta  ‘Leyse lil insani illa me se’a (insana kendi çalışmalarının getirisinden başka bir şey yoktur)’ (Necm-39) ayetinin ve benzeri ayetlerin-hadislerin hiçbir hükmü, özellikle Hz. Muhammed (s.a.v.)’in ümmeti için – Malum; içselliğe geçebilme gayesine matuf olarak- talep ettiği ‘Büyük Cihat’ çağrısının bir değeri-anlamı olmazdı.

     Çünkü değişmeyeceğini bildiği şeyi, değişmeye davet etmenin hiçbir anlamı yoktu.

     Evet, bu çok hassas konum itibariyle değişime inananlar, büyük bir arzu ile çalışmalarını yapmalı, namazını kılıp, orucunu tutmalı, hacca gitmenin yanı sıra, özellikle kapsamlı bir nefs mücadelesi içine girmelidir. Bugüne değin buna engel olan bir görüş olmadığı gibi, bundan sonra da yoktur.

 

 

     Efendimizin (s.a.v) sözleri, insanları kış uykusundan uyandırır mı bilemeyiz, ama her şeye, her ayak bağına rağmen bunun üzerinde hassasiyetle durmak gerekir diye düşünüyorum.

     Tezat teşkil edici yaklaşımlar, İslam’ın felsefesinin, ideolojisinin ve amacının hiç anlaşılmadığını ortaya koyar. Bundan böyle, insanoğlunun yenilenme formatına uyması, hem kendisi, hem etrafı, aynı zamanda mensubu olduğu din için yararlı olacaktır.

     Dolayısıyla, “Efendimiz bunu söylediğine göre, değişmek mümkün değildir” diyerek, tüm çalışmalara yan çizmek ve sırt üstü yatmak hiç uygun olmaz.

     Bu şekilde düşünenlerin, akıl yürütenlerin geldiği durum, yaptıkları hareketlerin kendilerini ne boyuta getirdiğinin bir göstergesidir.

     Ancak, ne kadar kritik bir durumda olduğumuzu fark edemediğimiz için, galiba değişimin olmadığı konusunda ısrar ediyoruz.

     İslâm dünyasının büyük çoğunluğunu oluşturan böylesi topluluklar, “değişen ve değişmeyen” kavramların arasındaki ilişkiye aldırmadan giriştikleri abuk sabuk eylemler sonucunda bazı insanların sapmalarına, kafalarının karışmasına sebep oluyor.

     Olacak şey mi bu!

     Bir bakıma inat edip değişmemekte direnerek, hiçbir kurala uymadan sefa sürmekle, Allah Rasulü’nün sözlerini birbirinden ayıramayız. Anlamadan incelemeye, analiz etmeye kalkarsak da, olan bitenden hiçbir sonuç çıkmaz, bilmiş olun.

     Geçmişten bugüne, sizleri ve bizleri buralara taşıyanlar, bize değişimin varlığından söz ettiler.

     Örneğin Socrates diyor ki: “Bir şeyleri değiştirmek isteyen, önce kendinden başlamalı.”

     Bilgin, bu uyarıyı çok uzaklardan M.Ö. yıllarda, ortalık daha önderlerle dolmamışken söylemiş. Bunun sonucunda bireyler, değişimin bayraktarlığını yapan önderlerin peşine takılmış “değişmişlik” niteliğini yakalamayı başarmıştır.

     İnsanlar kendilerini farklılaştırmaya, bulundukları çevreye faydalı olmaya işte bu benzeri bilgiler ve çalışmalar sayesinde ulaşabilir. Doğru olmayan, yanlışlığı tescil edilen şeylerden ise süratle uzaklaşmak gerekir.

     Zira kimlik değişimi gerekçesiyle bazı temel kuralların yok sayılması değişimi değil, insanları iyiden iyiye dışsallığa itmekten başka bir işe yaramaz.

 

Please select a language

 
 

 

 
 
| More
İstanbul - 03.02.2010
sufizmveinsan@gmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com