Eksiklerimizi fark edersek
Ahmed F. Yüksel
 

Geçirdiği trafik kazasında bir kolunu kaybeden on yaşındaki Japon çocuk, adeta yıkılmış. Çünkü en büyük ideali, büyüyünce iyi bir judo ustası olmakmış.

Kaybettiği sol koluyla birlikte hayalleri de yıkılan çocuğunun büyük bir depresyona girdiğini gören babası, Japonya'nın en ünlü Judo ustasına gidip yapılacak bir şey olup olmadığını sormuş.

Hoca, çocuğu görmek istemiş. Ertesi gün, baba – oğul, soluğu hocanın yanında almışlar. Çocuğu baştan aşağıya süzen hoca: "Tamam, yarın eşyalarını getir, çalışmalara başlıyoruz" demiş.

Ertesi gün, çocuk derse geldiğinde hoca bir hareket göstermiş ve "bu hareketi çalış bakalım" demiş. Çocuk bir hafta aynı hareketi çalışmış... Sonra hocasının yanına koşmuş. "Bunu öğrendim, başka hareket göstermeyecek misiniz" diye sormuş. Hoca: “sen çalışmaya devam et" diye cevap vermiş.

İki, üç, altı ay… derken, judo okulundaki bir yılını doldurmuş. Çocuk, bu bir yıl boyunca hep o aynı hareketi tekrarlamış. Sonunda dayanamamış ve "Hocam, bir yıldır sadece bir hareket yapıyorum bana başka bir hareket öğretmeyecek misiniz?" diye sormuş. Cevap, “sen aynı hareketi çalış oğlum, zamanı gelince yeni harekete geçeriz” olmuş. İki, üç, beş yıl derken çocuk, judo okulundaki onuncu yılı da geride bıraktığı halde hep aynı hareketi çalışmış.

Derken, günlerden bir gün hoca: "Beklediğim an geldi. Seni büyük turnuvaya yazdırdım. Yarın maça çıkacaksın, hazır ol!" demiş. Delikanlı şok geçirmiş... Hem sol kolu yok hem de judoda bildiği sadece bir tek hareket var. Ünlü judocuların katıldığı turnuvada hiçbir şansının olmayacağını düşünse de hocasına saygısından sesini çıkartamamış.

Turnuvanın ilk müsabakasında, rakibine bildiği tek hareketi yapmış ve maçı kazanmış. İkinci, üçüncü maç, çeyrek, yarı final derken sonunda finale kadar çıkmış. Finalde delikanlının karşısına, ülkenin son on yılın hiç yenilmeyen şampiyonu, tam bir üstadın çıkacağı anlaşılmış.

Delikanlı, dayanamayıp hocasının yanına koşmuş ve şöyle demiş: "Hocam, hasbelkader buraya kadar geldik, ama bir rakibime, bir de bana bakın lütfen... Ben de bir kol eksik ve bildiğim tek bir hareket var... Bu kadarı bana yeter. Bari çıkıp da rezil olmayayım. İzin verin turnuvadan çekileyim..." "Olmaz" demiş hocası, "kendine güven, çık dövüş. Yenilirsen de namusunla yenil."

Delikanlı, çaresiz çıkmış müsabakaya, maç başlamış... Bildiği o tek hareketi yapmış ve rakibini yenmiş, şampiyon olmuş. Kupayı aldıktan sonra sevinçle karışık şaşkınlıkla hocasının yanına koşmuş: "Hocam nasıl oldu bu iş? Benim bir kolum yok ve bildiğim tek bir hareket var. Nasıl oldu da kazandım?” diye sormuş.

“Bak oğlum” demiş hoca, “on yıldır o hareketi çalışıyordun... O kadar çok çalıştın ki  yeryüzünde o hareketi senden daha iyi yapan kimse yok. Bu bir... İkincisi de o hareketin tek bir karşı hareketi vardır, onun için de rakibin sol kolundan tutması gerekir" diye eklemiş.

Bu sıralarda daha çok gençlerle birlikte oluyorum. Yaptığım konuşmalara yaklaşımları, enerjileri beni adeta büyülüyor. Son derece akıllı ve bilinçli bir nesil geliyor.

Gözümüz arkada kalmayacak. Onlar da bu güçlerinin farkındalar. Ve güçlü taraflarını daha da güçlendirerek başarıya ulaşabileceklerini kavramışlar. Ne var ki eksiklerine de dikkât etmeliler. Ancak bu inanılmaz yeteneklerine karşın korkak davranmamaları da söz konusu. Bu şekilde çabaları daha da değişir ve gelişir.

İnsanlar, eksiklerinin en kırılgan yanlarını teşkil edebileceğini bilmeliler ve buna azami derecede dikkât göstermeliler.

Zira, istikrar bu şekilde sağlanabilir.

Sonuç; Eksikler, bazen hikâyede olduğu gibi insana tahmin edilmeyecek derecede bir güç dahi getirebilir. Bunu azmetmek kavramı ile izah edebiliriz.  Ama bu her zaman, her koşul için geçerlilik taşımaz.

Çünkü, mütemadiyen eksiklerinden korkan, sonuçta korkutmak zorunda kalabilir. Bu da hiç hoş bir durum yaratmaz.

 

 
 
İstanbul - 20.02.2009
sufizmveinsan@gmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com