Baltalar elimizde, uzun ip belimizde
Ahmed F. Yüksel
 

Bir ormanda iki kişi ağaç kesiyormuş. Birinci adam sabahları erkenden kalkıyor, ağaç kesmeye başlıyormuş. Kestiği bir ağaç tam devrilirken hemen bir diğerine geçiyormuş. Gün boyunca, ne dinleniyor ne de öğle yemeğini yemek için kendine vakit ayırıyormuş. Akşam olunca da arkadaşından birkaç saat sonra ağaç kesmeyi bırakıp evine dönüyormuş.

İkinci adam ise arada bir dinleniyor ve hava kararmaya başladığında evinin yolunu tutuyormuş. Bir hafta boyunca bu tempoda çalıştıktan sonra ne kadar ağaç kestiklerini saymaya başlamışlar.

Sonuçta, ikinci adamın çok daha fazla ağaç kestiğine şahit olmuşlar.
Birinci, çok öfkelenmiş: “Bu nasıl olabilir? Ben daha çok çalıştım. Senden daha erken işe başladım ve daha geç paydos ettim. Ama sen benden daha fazla ağaç kestin. Bu nasıl olabilir, bu işin sırrı ne?"İkinci adam tebessümle cevap vermiş: "Ortada sır diye bir şey yok. Sen her gün hiç durmaksızın çalışırken, ben arada bir dinlenip baltamı biliyordum. Sen de çok iyi bilirsin, keskin baltayla, daha az çaba harcayıp daha çok ağaç kesilir."
Kıssadan hisse:Kendimize zaman ayırıp geliştirmek, yaşamımızı objektif bir bakışla gözden geçirmek, yapılacak işlerin başında gelmelidir. Zayıf bulduğumuz alanlarımızı güçlendirmek için yoğun çaba gösterelim. Böylesi aktif hareketler, zihnimizin, ruhumuzun, karakterimizin gelişmesi için bir gereksinim/ön koşuldur.
Bizler bazen en basit bir olayda sevinir, kimi zaman da üzülürüz. Bu durum, süreklilik kazanıyorsa, yani yaşam biçimimizi etkileyecek hale dönüşüyorsa tehlike çanları iyiden iyiye çalıyordur. Bu bağlamda yapılacak yegane şey, kendimizi sorgulamak ve bir an önce bu kısır döngüden çıkmaktır. Unutulmaması gereken bir önemli ayrıntı da şu; Çalışmak ile üretim yapmak. İkiside birbirinden ayrı kavramlardır. Çalışabilmek her şeyin üstündedir, toplum ve birey olarak da çalışma biçimine odaklanmalıyız.

Ancak, üretebilmek farklıdır. Hemen herkesin üstesinden geleceği bir şey değildir. Çalışmak ve üretmek… Bunu başardığımız zaman verimli oluyoruz demektir. Zira bu iki kavram tümüyle birbirinden kopuk, birbiriyle “uyumsuz öğelerden yapılmış” sentetik bir alaşım değildir.                                                                        Günümüzde kendimizi savunabilmek ve hayatta kalabilmek için bence hikaye örneğinde olduğu gibi baltalarımızın bilenmiş olmasına dikkât etmek ve Kant’ın ifade ettiği gibi çalışmayı ‘amaçsız bir amaç’ şeklinde tanımlamanın dışına çıkartmak gerekiyor.
İşte o zaman üretim başlıyordur.  
Başarılı, mutlu ve doyumlu olmak istiyorsak, kendimize de zaman ayırmayı unutmamalıyız.                                                         Değerli okurlar bu arada bütün İslam aleminin hac bayramını kutlar, hayırlara vesile olması dilerim.

 

 

 
 
London - 05.12.2008
sufizmveinsan@gmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com