“İnsanlar, hiç
konuşmadan ya da telefonun ve telsizin icadından önce
acaba aralarında nasıl iletişim kuruyorlardı?”
sorusunun yanıtını, bir evliyanın
verdiği cevapta bulmak herhalde yerinde
olacaktır.
Bakın ne diyor;
“Biz hasırdan
Mısır’ı göremeseydik, siz Avrupa’da olanları buradan zor
seyrederdiniz”
(Ruh-İnsan-Cin)
Yani insanın
beyninde bu özellik vardır demeye getiriyor Allahın
velisi.
Avam takımının
veli insan diye tarif ettiği kimselerin; kendi halinde,
mazbut, elinde bastonu, vakit namazları için camiye
gidip gelen ve aksakallı salih insan niteliğinde kişiler
olarak kabullenilmesi hiç de aslına uygun bir tanımlama
değildir. Gerçi adı ha Ali, ha Veli olsun
hiç fark etmez; önemli olanı sıfatlarıdır. Böylesine
görüşler ona –orijinine- doğru yaklaşım yapılmadığının
kanıtıdır.
Evliya,
mesafe koyan biridir. Görevi, halka bir başka dünyanın
olduğunu ve buna ulaşılabileceğini göstermektir.
Farkındaysanız gelişen teknoloji insanı buna
zorlamaktadır. Ona ehli dışında “herkesin
yabancısıdır” demek mümkündür.
Yani bu
ifade, o istemedikçe kimse yanına yaklaşamaz manasına
gelir. Anlayacağınız kapıyı aralayıp onun dünyasına
girmeniz söz konusu olamaz.
Bugün etrafta
üzülecek çok şey olduğu halde bu mahallerde yine de bir
hüzün bulamazsınız. Karamsarlık ve iyimserlik gibi
duygulardan da yoksundur. Bir veli bizden farklı
şekilde bilinçlidir. Yeniliğe açıktır. Su misali,
bulunduğu kabın şeklini alır. Hayatı bir maraton
yarışına benzer. Dur durak bilmeden çalışır. Yapılması
gereken şey, onu fark edebilmek, takip edebilmektir.
Ne düşünülürse düşünülsün,
hakkında tam bir isabet sağlanamaz. Ancak, küçük
kesitlerle de olsa “mutlaka bir yerlerde bilinçli
olarak açık
verir.”
İşte o anı
yakalamaya çalışmak gerekiyor. Akabinde kendini öylesine
örter ki, ‘Bu adam sanki o değil’ dedirtir.
Evliya –şeriat düzeyindekiler haricinde- kesin olarak
kendinin farkında olan kimsedir.
Beşeri tüm
atılımları gerçekleştirirken, yüksek değerleri
ucuzlaştıranlar, ikiyüzlü davranışlarının kendilerine
zarar verdiğini geç de olsa anlayınca, bu
zümrenin peşinden koşmaya çaba gösterirler. Bir şekilde
bencilliklerinden arındıklarını düşünürler. Özetle şunu
söyleyebilirim; insanlar çıkmazlarla karşılaştığında, bu
zümreden medet ummaya başlar. Açgözlü insanlarla
evliyaların işi olamaz, olsa olsa en fazla ‘kabir
ziyaretleri’ ile avunurlar. Şayet bir kişi şu veya
bu nedenle bir veli ile çatışmaya girmiyorsa, bilinmeli
ki Allah o kişiyi korumuştur.
Evliya,
benliğini ve bedenini kadınların hışmından uzak
tutmasını bilir. Bıçak sırtı hayat, bir velinin yaşam
modelidir. Örtünme ise, en önemli vasıfları
arasında yer alır.
Allah’ın veli
kulları mutlaka birilerini yetiştirir. Sosyal biri
olarak görünmemesi doğaldır. Genelde yalnızlığı
seçerler. Her halükarda ve daima karşısındakini düşünür,
gereği neyse onu yaparlar. Genellikle, yanlış
anlaşılırlarsa da bu olay kendileri için hiçbir şey
ifade etmez.
Bir velinin yanında yaşama şansına
sahipseniz, mutlak farklılaşma özelliği
gösterirsiniz. Bu durum ondan size
yansıyanların bir neticesidir.
Örneğin, zaman
zaman bir köşede düşünmek, elindeki kitabı bir yana
bırakıp kendinizi, hayallerinizi ayrıştırarak bir sonuca
varmak istersiniz. Artık, yılları, hatıraları terk
ederek bir başka insan olmuşunuzdur. Kendinizi
gözlemlemeye devam edersiniz. İnsanlarla ortak
paydalarınız olur. Sevmediklerinizi sever hale
gelirsiniz. İnancınız artarken dünyaya bakış açınız
değişir, maddeden koptuğunuzu fark edersiniz.
Değerlendirmelerinizde dünya malı size bir şey ifade
etmez. Sürekli olarak ağzınızdan doğrular çıkar. Yalana
asla teşebbüs etmediğinizi, hatta hiç yalan
söylemediğinizi hissedersiniz. Korkularınız
takıntılarınız azalır, yok denecek düzeye erişir.
Başınıza gelebilecek belâları nasıl çözebileceğinizi
daha soğukkanlı düşünürsünüz.
Bir velinin
yanında insanları ayırt etmeden sever, nifaktan-
dedikodudan kesinlikle uzaklaşır, çevrenize
müthiş bir sıcaklık duymaya başlarsınız.
Önyargılarınız kaybolur. Kendini yaşama açar
olanaklarınızı paylaşmaya çalışırsınız. Bu arada
perdenin aralandığını fark edersiniz. İşte Allah
dostu ile dostluk kurmak böylesine harika bir
şeydir. Kısaca yanınızda her şeye ayna olan biri vardır.
Ve nerede yanlış yaptığınızın bilinciyle hareket
ediyorsunuzdur.
Demek ki insan
beşeri kusurlarını görerek ve üzerinde durarak evliyanın
yürüdüğü yolda adımlarını atmalıdır.
Sizin yeni
öğrenmekte olduğunuz şeyleri çoktan yutmuş, tecrübe
edinmişlerdir. Bu bakımdan bir ‘veli’ ile
yaşamak, insanın en önemli avantajıdır. Hayatın
çemberinden geçmiş ve her türlü yaptırıma karşın
halinden bir şey kaybetmemiş insanlardır.
Onlar, kişileri
değiştirmeye çalışmaz. Sadece yanlışlarını gösterir.
Bazen net, bazen de kapalı şekilde. Her veliyi olduğu
gibi kabullenmek yapılacak en makul, doğru bir iştir.
Kimi zaman insan
hırsıyla aptalca bir yaşama sürüklenebilir. Ne ki onunla
özdeşleşmeye gayret edenlerin bu zaafı pasifize olur.
En azından duygularına yenik düşmez.
Velileri
algılamada ayrı bir tat ve her birine has sevdikleri bir
koku vardır.
Genelde gül
kokusunu seçerler.
Bugün tanınan ve
mezar ziyaretlerinde bulunduğunuz çoğu veliler
Esmaiyyundur. İstisnaları Sıfatiyyun, çok azı
da Zatiyyun. Son iki grup kolay kolay
algılanamaz. Kabir ziyaretine gittiğiniz bir veli
kabirde değildir. Sizi karşılamak için isterse kabre
gelir, isterse gelmez.
Ancak yüksek düzeyde bir
veli ise, mertebe olarak daha düşük olanı mutlaka
kabrinde bulunur. Ziyaretçisini saygıyla karşılar ve
aralarında konuşurlar.
İnsanca bir
yaşam, onlardan uzak kalmak manasına gelir. Aileye,
sevgiye, saygıya, dayanışmaya, beşeri paylaşıma hazır
olanlar, babalar-oğullar, kardeşler, ortaklar bir
velinin varlığından haberdar olamayanların dünyasını
oluştururlar.
Değerli okurlar!
Umarım, sizlere
kitaplarda olmayan bazı şeyleri anlattım.
Bir başka günde, beraber olmak ümidiyle… |