Evliya neyin yabancısı!
Ahmet F. Yüksel
 
“İnsanlar, hiç konuşmadan ya da telefonun ve telsizin icadından önce acaba aralarında nasıl iletişim kuruyorlardı?” sorusunun yanıtını, bir evliyanın verdiği cevapta bulmak herhalde yerinde olacaktır.
Bakın ne diyor;

“Biz hasırdan Mısır’ı göremeseydik, siz Avrupa’da olanları buradan zor seyrederdiniz” (Ruh-İnsan-Cin)

Yani insanın beyninde bu özellik vardır demeye getiriyor Allahın velisi.

Avam takımının veli insan diye tarif ettiği kimselerin; kendi halinde, mazbut, elinde bastonu, vakit namazları için camiye gidip gelen ve aksakallı salih insan niteliğinde kişiler olarak kabullenilmesi hiç de aslına uygun bir tanımlama değildir. Gerçi adı ha Ali, ha Veli olsun hiç fark etmez; önemli olanı sıfatlarıdır. Böylesine görüşler ona –orijinine- doğru yaklaşım yapılmadığının kanıtıdır.

Evliya, mesafe koyan biridir. Görevi, halka bir başka dünyanın olduğunu ve buna ulaşılabileceğini göstermektir. Farkındaysanız gelişen teknoloji insanı buna zorlamaktadır. Ona ehli dışında “herkesin yabancısıdır” demek mümkündür.

Yani bu ifade, o istemedikçe kimse yanına yaklaşamaz manasına gelir. Anlayacağınız kapıyı aralayıp onun dünyasına girmeniz söz konusu olamaz.

Bugün etrafta üzülecek çok şey olduğu halde bu mahallerde yine de bir hüzün bulamazsınız. Karamsarlık ve iyimserlik gibi duygulardan da yoksundur.  Bir veli bizden farklı şekilde bilinçlidir. Yeniliğe açıktır. Su misali, bulunduğu kabın şeklini alır. Hayatı bir maraton yarışına benzer. Dur durak bilmeden çalışır. Yapılması gereken şey, onu fark edebilmek, takip edebilmektir.

Ne düşünülürse düşünülsün, hakkında tam bir isabet sağlanamaz. Ancak, küçük kesitlerle de olsa “mutlaka bir yerlerde bilinçli olarak açık verir.”

İşte o anı yakalamaya çalışmak gerekiyor. Akabinde kendini öylesine örter ki,  ‘Bu adam sanki o değil’ dedirtir. Evliya –şeriat düzeyindekiler haricinde- kesin olarak kendinin farkında olan kimsedir.

Beşeri tüm atılımları gerçekleştirirken, yüksek değerleri ucuzlaştıranlar, ikiyüzlü davranışlarının kendilerine zarar verdiğini geç de olsa anlayınca, bu zümrenin peşinden koşmaya çaba gösterirler. Bir şekilde bencilliklerinden arındıklarını düşünürler. Özetle şunu söyleyebilirim; insanlar çıkmazlarla karşılaştığında, bu zümreden medet ummaya başlar. Açgözlü insanlarla evliyaların işi olamaz, olsa olsa en fazla ‘kabir ziyaretleri’ ile avunurlar. Şayet bir kişi şu veya bu nedenle bir veli ile çatışmaya girmiyorsa, bilinmeli ki Allah o kişiyi korumuştur.

Evliya, benliğini ve bedenini kadınların hışmından uzak tutmasını bilir. Bıçak sırtı hayat, bir velinin yaşam modelidir. Örtünme ise, en önemli vasıfları arasında yer alır.

Allah’ın veli kulları mutlaka birilerini yetiştirir. Sosyal biri olarak görünmemesi doğaldır. Genelde yalnızlığı seçerler. Her halükarda ve daima karşısındakini düşünür, gereği neyse onu yaparlar. Genellikle, yanlış anlaşılırlarsa da bu olay kendileri için hiçbir şey ifade etmez.

Bir velinin yanında yaşama şansına sahipseniz, mutlak farklılaşma özelliği gösterirsiniz. Bu durum ondan size yansıyanların bir neticesidir.

Örneğin, zaman zaman bir köşede düşünmek, elindeki kitabı bir yana bırakıp kendinizi, hayallerinizi ayrıştırarak bir sonuca varmak istersiniz. Artık, yılları, hatıraları terk ederek bir başka insan olmuşunuzdur. Kendinizi gözlemlemeye devam edersiniz. İnsanlarla ortak paydalarınız olur. Sevmediklerinizi sever hale gelirsiniz. İnancınız artarken dünyaya bakış açınız değişir, maddeden koptuğunuzu fark edersiniz. Değerlendirmelerinizde dünya malı size bir şey ifade etmez. Sürekli olarak ağzınızdan doğrular çıkar. Yalana asla teşebbüs etmediğinizi, hatta hiç yalan söylemediğinizi hissedersiniz. Korkularınız takıntılarınız azalır, yok denecek düzeye erişir. Başınıza gelebilecek belâları nasıl çözebileceğinizi daha soğukkanlı düşünürsünüz.

Bir velinin yanında insanları ayırt etmeden sever, nifaktan- dedikodudan kesinlikle uzaklaşır, çevrenize müthiş bir sıcaklık duymaya başlarsınız. Önyargılarınız kaybolur. Kendini yaşama açar olanaklarınızı paylaşmaya çalışırsınız. Bu arada perdenin aralandığını fark edersiniz. İşte Allah dostu ile dostluk kurmak böylesine harika bir şeydir. Kısaca yanınızda her şeye ayna olan biri vardır. Ve nerede yanlış yaptığınızın bilinciyle hareket ediyorsunuzdur.

Demek ki insan beşeri kusurlarını görerek ve üzerinde durarak evliyanın yürüdüğü yolda adımlarını atmalıdır.

Sizin yeni öğrenmekte olduğunuz şeyleri çoktan yutmuş, tecrübe edinmişlerdir. Bu bakımdan bir ‘veli’ ile yaşamak, insanın en önemli avantajıdır.  Hayatın çemberinden geçmiş ve her türlü yaptırıma karşın halinden bir şey kaybetmemiş insanlardır.

Onlar, kişileri değiştirmeye çalışmaz. Sadece yanlışlarını gösterir. Bazen net, bazen de kapalı şekilde. Her veliyi olduğu gibi kabullenmek yapılacak en makul, doğru bir iştir.

Kimi zaman insan hırsıyla aptalca bir yaşama sürüklenebilir. Ne ki onunla özdeşleşmeye gayret edenlerin bu zaafı pasifize olur. En azından duygularına yenik düşmez.

Velileri algılamada ayrı bir tat ve her birine has sevdikleri bir koku vardır.

Genelde gül kokusunu seçerler.

Bugün tanınan ve mezar ziyaretlerinde bulunduğunuz çoğu veliler Esmaiyyundur. İstisnaları Sıfatiyyun, çok azı da Zatiyyun. Son iki grup kolay kolay algılanamaz. Kabir ziyaretine gittiğiniz bir veli kabirde değildir. Sizi karşılamak için isterse kabre gelir, isterse gelmez. Ancak yüksek düzeyde bir veli ise, mertebe olarak daha düşük olanı mutlaka kabrinde bulunur. Ziyaretçisini saygıyla karşılar ve aralarında konuşurlar.

İnsanca bir yaşam, onlardan uzak kalmak manasına gelir. Aileye, sevgiye, saygıya, dayanışmaya, beşeri paylaşıma hazır olanlar, babalar-oğullar, kardeşler, ortaklar bir velinin varlığından haberdar olamayanların dünyasını oluştururlar.

Değerli okurlar!

Umarım, sizlere kitaplarda olmayan bazı şeyleri anlattım.

Bir başka günde, beraber olmak ümidiyle…

 

 

 
 
İstanbul - 09.06.2008
sufizmveinsan@gmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com