Neden
farkında
olmayı
beceremiyoruz?
Niçin
hiç kimse
“farkına
varalım,
ezbercilikten
kurtulalım” diyemiyor?
Bunu
söyleyememek,
cehalettir,
hatta
daha da
kötüsüdür.
Uzun
yıllar
insanların
üstünde
süren
baskı, “farkında
olmak,
değerlendirmekle”
sona
erer.
Farkında
olmak
isteyen
birilerinin
uyumasını engellemek,
o
insanları
cehennem
hayatından
kurtarmak
anlamına
gelir.
Haberdar
olmayan
insan,
bedeninde
boğulur.
Ana
rahminde
tohumları
atılan
ikinci
beyne
mahkûm
kalır. Bu
öyle bir
bilgisizlik
kapısıdır
ki,
insana
asli
yapısını
unutturur.
Doğduğuna
doğacağına
pişman
ederken,
sonunda
en
duyarsız
birini
dahi
“yandım
Allah”
demek
zorunda
bırakır.
Hâlbuki
“farkındalıklı”
olarak
fikirleri
paylaşmak
veya
savunmak
mümkün
olsa ve
“kaynağına” ulaşmak
söz
konusu
olsa ne
kadar
mantıklı
olur.
Bu hal,
ancak
gerçeklerle
anlatılır.
Belirsiz
“bilgilere” ulaşma
korkusu
ortadan
kalkar,
bilgisizlik-cahillik
düzeyi
alabildiğine
azalır.
Bu
itibarla
bütünlüğü
yaşamak
isteyen
insanların “farkında”
olması
gerekliliği
vardır.
Hatta
hiçbir
şeyden
haberi
olmayan
uyurgezerlere
nazaran,
ezberi
ön
plânda
tutarak
yaşama
durumunda
bulunan
insanların
dahi,
yepyeni,
fark
ettirici
bu
bilgilere
istinaden,
alışılmış
özelliklerini
terk
etmesi
beklenir.
Zira
bilinçli
olarak
az şeyi
algılamak,
ezbere
çok şeyi
bilmekten
evladır.
Ancak
insanları
zorla
uyanıklığa
davet
etmek,
bu
maksatla
bir
arada
tutmaya
çalışmak,
ya da
“toplumdan
kopacaklar”
korkusuyla
onlara
mütemadiyen
baskı
yapmak,
beyhude
bir
çabadır.
Aynı
zamanda,
kaçınılmaz
sorunlar
yaratır.
Çünkü
onlar öyle
–eskiye
dönük
şekilde-
daha
mutlu
yaşayacaklarına
inanırlar.
Programları,
DNA’
ları
öyledir.
Gelişim
formatını
böylelerine
uygulamak
imkânsızdır.
Bahsini
ettiğimiz
olaylara,
yenilikçi
insanlara
[farkına
varanlara]
neler
yapıldığına
geçtiğimiz
yüzyıllarda
tanık
olduk.
Ama
artık
öyle
değil.
Bazı
oluşumlar
kökten
değişime
girdi.
Aslında
bu bir
mucize.
Değişim
mucizesi.
Bu
değişime
start
veren
Mücedditin
işi.
Şimdi
insanların
“farkında”
olması
her
şeyden
daha
önemli
hale
geldi.
İnsanlar
bunu
başaramayacaklarsa,
‘Ot’
gibi
yaşamanın
ne
anlamı
var?
Kuşkusuz
bunu
algılamak
gerekiyor.
İnsanların asıl
mutluğu
işte
burada
başlıyor.
Zira
bizler,
nefislerinden
daha
önemli
olduğuna
inanan
bir
‘Din’e’
yönleniyoruz,
onun
mensuplarıyız.
Bu
bakımdan
bizim
için
“bilgi
ile
birlikte”,
“yaşamak
da”
önemli.
İnsanların mutsuz
olup
olmadığına
aldırmak
bir
yana,
her
şeyden
önce
ilke
olarak,
farkında
olmayı
yeğlemeliyiz.
Paylaşım
içinde
olanların
çoğu da,
kendi
çıkarlarından
daha
fazla
önemser
“farkında”
olmayı.
Oysa
insanları perdeleyen
her
olayda
mutlaka
bir hata
vardır.
O
hatayı düzeltmenin
yolu,
ancak
tartışılarak,
muhakeme
edilerek
bulunur.
Bir
araya
gelenler,
“biz
bahsi
edilen
şeyleri
değerlendireceğiz” diyorlarsa
ve
“bunu
söyleyenler
çoğunluktaysa”
her şey
daha net
bir
şekilde
algılanıyor,
fark
ediliyor
hale
gelmiş
demektir.
Bakın,
toplumda
“fark
edenler” son
zamanlarda
diğerlerine
nazaran
daha çok
dikkat
çekmeye
başladı.
Ayılmak
istemeyenler
ise,
toplumun
cahil
kesimi
olarak
temayüz
etti.
Öyle
kabul
edildi.
Öyle ki
yaptıkları
hiçbir
hareket
gözlemlenmedi.
Şimdi
onlarla
bir
arada
olmak
yani pek
yaşanmak
istenmiyor.
Daha
değişik,
atılgan
“fikir
üreten”
yeniliğe
açık
olanlar
tercih
ediliyor.
Bilgilerini
“eskiye
dayanarak
yaşamak
isteyenlerle” paylaşmak
istemeyen
kimseler,
bunu
bencilliklerine
dayanarak
yapmıyor.
Aksine
gerçeğe
uygun,
objektif
yaklaşımlarla;
“Hakikati
bu
şekilde
yakalama
imkânı
varken”,
onlara
kapılıp
kendilerini
harcamak
yoluna
gitmiyorlar.
Bir
anlamda,
bunca
uğraşıyı
bozuk
para
gibi
harcamak
istemiyorlar.
Kimileri
ise aynı
tas aynı
hamam,
bildikleri
yolda
devam
ederlerken,
çok
şeyleri
kaçırdıklarının
farkında
olamıyorlar.
Yenilikçi
olacakları
için ve
yandaşlarının
kendilerinden
“ayrılacağı” korkusuyla
onlara
baskı yapıyorlar.
Baskı yapılıyor,
ama
inanın,
ne
isteyip
ne
istemediklerini
bile
bilmiyorlar.
Bu
şartlarda,
yenilikçi
olmayanlar
azınlıkta
kalıyor
demektir.
Bir
yerde
önemli
olan,
insanların
kendilerini
güvende,
özgür ve
mutlu
hissetmeleridir.
Ama
“ayılmak”
isteyen
bir kişi
bile
olsa,
bunu
söyleme
ve
fikirlerine
taraftar
arama
hakkına
sahip
olmalı.
İşte
esas
farkındalık
da
burada
yatıyor. |