Five o'clock tea

    

Otel lobisinde five o’clock tea için buluşmuşlardı. Puslu bir akşamın hüznü çöküyordu. Dalgın deniz, kendini bir taraftan geceye hazırlarken, diğer taraftan seyredenlerin solgun bakışlarındaki yükü de taşımaya çalışıyordu.
Yaklaşık yedi - sekiz kişiydiler...
Biri hariç, hepsi de sıkı dosttu.
Misafir olan, birinin yakınıydı.
Sağdan soldan, ülkenin gidişinden, spordan konuştular. Yeni bir deprem olasılığı gündem içinde yer aldı. Koyu sohbetlerinde futboldaki zaferden bahsedildi.
Bir ara sessizlikten istifade; orta yaşlı, alnı açık misafir arkadaşına:
“Bahsettiğin bu mu?” diye sordu.
“ Evet ! o...” dedi. Bayağı iyidir. Soruların varsa sor. Yanıtlamak için elinden geleni yapar.
“Fotoğrafına da pek benzemiyor. Biraz daha genç duruyor, oldukça da bakımlı, onu biraz sıkıştırmalıyım!..”diye mırıldandı.
 “Affedersiniz...” diyerek söze girişti:
- Sizin uğraş verdiğiniz konuları biliyorum. Bazı sorularım olacak. Bunlar toplumu ilgilendiren şeyler ayrıca benim de merak ettiğim konular. Yanıtlarsanız mutlu hissederim kendimi ..dedi ve
ardından ilk soruyu yapıştırdı..

Ülkemizde yaşanan irticai olaylar, halkı, insanlarımızı  mistik havadan epeyce uzaklaştırdı. Sebeplerini söyler misiniz? Görüşünüzü almak isterim.
İnsanların dine yakın olmaları veya uzak kalmaları bence bir olayla bağlantılı olamaz. Din bir hobi değildir.

Yani dine yön veren insanların, karanlık emeller peşinde koşmasını bir masumiyet altında gizlemek mi istiyorsunuz?
Böyle bir niyetim yok. Sadece “ Din ” den kasıt ve amacın ne olduğunun bilinmesi ve iyi değerlendirilmesi gerektiğini anlatmak istedim. Bunun örneklerini Hz. Resûlullah vermiştir...

Belli ki sosyo/mistik noktalara pek karışmak istemiyorsunuz!
Karışmamayı yeğlerim. Tabularımın yıkık olması bile farklı bir yerde olmamı sağlamaz.

Tabulardan sıyrılmak... Anlamadım, bu neyi ifade ediyor? Mistisizmle bağlantısı ne olabilir ki?
Anladığım kadarı ile, siz bu konuda pek hazırlıklı değilsiniz. Daha doğrusu mistisizmi pek derin bir anlayış içinde inceleme gereğini duymamışınız. Bu anlamda düşündüklerinize saygı duymam gerekir. Tabuların mistik alanda yerinin olmadığını savunanlardanım.

Tabu, Mistisizm... Pek bir şey ifade etmiyordu, yabancı geliyordu misafire... Ama biraz farklı cevaplar hoşuna gitmiş olacak ki, devam etti.

Madem ki tabuların yıkılmasından bahsediyorsunuz. Dinsel eğitim için tavsiyeniz ne olabilir?
Bence, Mistisimde  amaç ile aracın çok iyi  analiz edilmesi gerekir. Başlangıçta bu anlayış sizde oturmamışsa veya önemsememişseniz, ortaya çok karışık bir tablo çıkar ki, gerek  Kur'anın,  gerekse Hz Resûlullah’ın anlatmak istediği, bizlere vermek istediği mesajları değerlendiremezsiniz. Örneğin Hz.Muhammedin verdiği sır, namazdaki Ettehiyyatü’de vardır. Bu algılama, bireyi ister istemez kendi hakikâtini bulma aşamasına getirecek, araç/amaç  farkını ortaya koyabilecektir. İki kavramı birbirine karıştırırsanız,  ortaya “anlatılmak istenen din değil, anladığınız din”  çıkar. 
Aslında, mistik boyut için söylediklerimizin Kur’ansal değerlerle, Hadislerle tam bir uyum içinde olması gerekir. Tekrar ifade edeyim, insan mesaj niteliğindeki bu uyarılara mutlaka uymak zorundadır. Din denen şeyin sistem olduğunu ve sistemin şartlarının bireyi mutlaka ilgilendirdiğini algılamayan, bir şey anlamamış demektir.
Benim tavsiyelerim bunlardır. İlave etmem gereken önemli bir husus daha var; sadece tabulardan, değer yargılarından kopmak yeterli değildir. Bilimsellik, olayın ilk aşamasında yerini almalı. İbadet adı altındaki çalışmalar ise, aslını hakikâtini bilme doğrultusu ile uyum içinde olmalıdır. Şayet araç, amacın üstündeyse, siz yaptığınız işin asla farkında değilsiniz demektir. Bu yöndeki düşünceler, kafanızdaki ilaha hizmet anlayışını getirecektir ki, bu da yanılgıdan  başka bir şey değildir. Yapılması gereken, akılcı bir anlayışla;
Kuran’a ve Hadislere yaklaşım yapabilen popüler bilimin  zorunlu olarak eğitim alanına sokulmasıdır. Bizde, nakil yollu bilgilerin benimsenmesi gelenek haline gelmiştir. Bu yanılgıyı hiç fark edemiyoruz. Halkımız işin içyüzünü bilmediği için bu katogoride boy gösterenleri, abartılı bir biçimde, uzman olarak kabul ediyor. Oysa, çoğundan yeterli ve derinlemesine  bilgi alınamıyor. Hata buradan kaynaklanıyor.

Kafası  hiç duymadığı bu cevaplar karşısında iyiden iyiye karışmıştı. Konuyu başka yöne çekmek istedi:

İlerisi için  ne hayal ediyorsunuz?
Hayal, Neptünün işidir. Belki bir aldatmasıdır. Ati için hayal kurmak hatalıdır. Çoğu kez de yanılgı ile biter, tavsiye etmem. Ancak istisna insanlar var ki, onların kurdukları hayaller gerçekleşir. Gerçekleşen  hayalleri ancak evliya kurabilir.

Aldığı yanıt çok abartılıydı. Bildiği duyduğu kadarı ile, gaybı ancak Allah bilebilirdi.
Kendi kendine “herhalde atıyor” dedi. Bababababa Neptün gezegeni de neyin nesiydi!.. Ama, soruları da bitmek bilmiyor, biri diğerini kovalıyordu adeta...

- Dinde zorlama yok iken, baskı unsuru oluşturan hareketler için düşünceniz?
Baskıyı kabul edemem. Baskı yapanı yorumlamak da bir baskı anlayışı doğurabilir.

Teknolojinin çok ileri safhalara ulaşması "gizlilik" gibi bir kavramın  tarihe karışacağını ortaya koyuyor. Örnekleri de var: Londra’da  üç ayrı semti bombalayan suçlu, gizli kameralar  vasıtasıyla yakalanmış. Bu arada, ünlü kişilerin telefonları dinlenebiliyor. Misalleri çoğaltmak mümkün. Gizliliğin çok derin boyutlara uzandığını varsayalım... Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz ?
Manevi değerlerden yoksun kalan dünyamızda, böylesine bir bakışı  kabul etmek mantıklı değil. Bence bireylerin gizliliğe varacak yanlarını izlemeyi ilke olarak değerlendirmek olumsuz bir faktör. Yalnız, sizin de belirttiğiniz gibi, toplumun çıkarları açısından yapılanlar makul karşılanabilir. Halk içinde çok değişik insanlar var. Gizliliğin o mekânlarda takip edilişi  bir hizmet anlayışı ve caydırıcılık nedeni de olabilir. Bu uygulamanın bazı iş yerlerinde, marketlerde gerçekleştirilmesinden yanayım. Şayet kişilere dönükse, o noktaya dokunulmamasını tercih ederim. Bireyin özel yaşamının kendisine ait olacağı görüşüne katılıyorum. Mistisizm bu uyarıyı " başkalarının yaptığı iş seni ilgilendirmez" şeklinde yapmaktadır. Açıklığın, şeffaflığın güzel yanı, özünde var olan gizlilikte yatar.

Peki size güncel bir konu hakkında  soru soracağım. Mehdi diye biri var mı? Bu Zât, dünya üzerinde arz-ı endam edecek mi?
Mehdilik ile ilgili işler benim ilgi alanımda değil. Alakadar olduğum şey özümdekini tanıyabilmek.

Cevaplarınızda kinaye mi var,  doğrusu pek kestiremedim? Ben size “Mehdi diye biri var mı?” diye bir soru yönelttim, siz  konuyu başka yerlere çektiniz!
Mehdi diye bir zatın varlığından Hadisler bahsediyor. Çıkarsa, hep beraber görürüz. Bu konuda müracaat edeceğiniz yer, sanırım Hadis kitapları olmalı. Kinaye ve benzeri diğer vasıfların karşılığı kelimelerin ise beyin veri datamda bulunmadığını söyleyebilirim.

- Öldükten sonra ne olacak?
Olacakları göreceğiz.

Açıklama yapar mısınız?.. Ateist görüşlü insanlar madde dünyasının ötesini, bir anlamda öbür alemden yansımaları kabul etmiyor. Onlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ahiret yaşantısı ile ilgili görüşler mistik kitaplarda mevcut. Her kesimin görüşü kendine aittir.
Ateizm nedir? Önce bu kavramı incelemekte yarar var; sonra onların kabul etmedikleri aleme, ilgisiz kalma nedenlerine geçebiliriz..
Ateizm, felsefî bir kavram olup Tanrı inancı karşısında tepkisel bir düşünceyi dile getiren dünya görüşünün ismidir.
Tarihte çok yaygın olmasa da eski dönemlerden itibaren günümüze kadar var olan ve bazı filozoflarca da dile getirilen önemli bir kavrama verilen isimdir. Dikkât edin lütfen, Tanrı inancına karşı bir değerlendirme sonucu sahip olunan düzey dedim. Bugün gerçek mistik anlayış da tanrı kavramını reddeder.
Kelime-i Tevhidin mânâsı budur. Bu ortak noktadan sonra ateizm ile mistisizmin yolları ayrılmaktadır. Ateist görüşte orada olayın bitişi, Mistisizmde ise tanrının yokluğu yanı sıra, varlığın, sistemin tanınması yolunda adımların atılması ve bu konuda derinleşme söz konusudur. Ateizmde bu olmayınca kolay yol seçilerek ahiret yaşamını kabullenmeme gibi düşünceler ortaya çıkıyor ve inkâr başlıyor..
Aslında her inkârın altında mutlak bir gerçek yatar, bunun bilincine varmak da çok zor bir iştir
 

Yaşam gayeniz nedir?
İnançlarım, imanım doğrultusunda yaşamak... Kendimi bu paralelde geliştirmek.

Son güne yaklaşırken hangi kitabı okumak isterdiniz?
Kur’anı Kerim,
Bilimsel kitaplar,
Hadisler .
Üçünü de eşit düzeyde okumayı arzularım.

Mistisizmde favori gördüğünüz isimler var mı?
Benim için hepsi cennet bahçelerinden bir çiçektir.

Peki kendini favori gören var mı?
Favori olan, asla “ben favoriyim” demez; kemâlâtı ile ortaya koyar. Ancak siz bunu algılayabilirsiniz.

Tekrar dönüşe, reenkarnasyona katılıyor musunuz?
Bence yok...

Misafir, bu yanıtı hiç ama hiç beğenmemişti.

Anlaşılan reenkarnasyona inanıyordu. Kendine göre bir adalet anlayışı ile yaşıyordu.
Gizli olanı açığa çıkartmakta tereddüt etmedi
Tebessüm ederek ilave etti.

Azizim siz !, Ayşe Arman’ın yerine yazsanız daha isabetli bir iş yapmış olursunuz...

 Hava kararmak üzereydi. Vaktin nasıl geçtiğini anlamadılar. 
 Dışarıda soğuk bir hava ve çiseleyen yağmur onları bekliyordu....

 

[Bu yazı, Kasım 2000 Tarihinde Yeni Dünya Dergisi’nde yayımlanmıştır.]

 

 

Arkadaşına gönder 

 

 

Paylaş