Ülkeler
ne kadar
medeniyetin
öngördüğü
seviyeye
gelirse,
çağdaş-lık
ne kadar
artarsa,
o kadar
mem-nuniyet
verici
bir
durum
yaratır.
Re-fah
durumunun
yükselişini
kim
istemez
ki?
Tamam
biliyoruz.
Ancak bu
her şey
demek
değil.
Zaten
böylesi
bir
mantık
içine
hapsolması
nedeniyle
“dünya
kıyamet
alametleri”
veriyor.
Ve bu
zihniyet
içinde
kalındığında,
bireyin
kentle-doğayla
ilişkisi
bozuluyor.
Şayet
bugün
insanın
yaşadığı
makul
koşullar
varsa,
bu
kesinlikle
gelişimsel
gecikme,
yani
Neonteny
ile
sağlanabiliyor.
Noentny
sayesi-ndedir
ki eski
kuşaklar
yaşlanırken
daha
genç
kalmayı
becerebiliyorlar.
İnsan
denen
mahlûkat
çok
kar-maşık
bir
yapı.
Hâlâ tam
olarak
bil-mediğimiz,
iyi
bilmediğimiz
şeyler
var. Çok
geniş
toplum
kesimleri
hâlâ çok
ciddi
bilgi
eksikliği
ve
kirliliğinden
muzdarip.
Değişimden
bahsediyo-rum!
Bu olgu
ne kadar
erken
olursa,
doğayı
da o
denli
kirletiyor.
Dengeleri
değiştiriyor.
Şöyle
etrafınıza
bir
ba-kın,
“tamamen
betonlaşmış
bir
şehir”
görüyorsunuz.
Bu
yapılanma-dan
ötürü
önünüzü
görmeniz
bile
imkânsız
oluyor.
Metropolü
otobanlar,
iş
merkezleri,
değerli
sayı-labilecek
araziler
kuşatmış.
Bunları
fırsatlar
bütünü
olarak
gördüğümüz-de
“bir
alana
hapsolmaya”
mec-bur
kalıyoruz.
Yeşillikten
pek eser
kaldığı
söylenemez.
Yağmurun
şehir-deki
tahribatı,
kasaba
ve
köylere
ol-andan
fazla.
Ama
vahşice
sömürülmeyen,
“geri
kalmış
gibi
kabullendiğimiz
yöreler”
daha
farklı.
Doğa
kendini
korumaya
özen
göstermiş,
ormanlar
yerinde
kalmış,
tarlalara
dönüştürül-memiş,
hayvanlar
üretimine
devam
etmiş,
insanlar
daha
mutlu,
daha
duyarlı
ve en
önemlisi
genç
kalabil-miştir.
Bugün
okumuş,
kültürlü
bir
insan
dahi
“folluktan
yeni
çıkmış
tapta-ze
yumurtanın
özlemini,
yoğur-dun
kaymaklısını,
gözünün
alabil-diği
ufku
görebilmeyi,
ağaçların
oluşturduğu
gölgeyi,
nefes
ala-bilmeyi,
kuşların
cıvıltısını,
horo-zun
ötüşünü”
hayal
ediyor.
Çoğu
kimsenin
“kalabalık
kentleri
terk
edip,
sahil
kasaba-sında
oturabilmeye”
(mevcut
kısıtlılığa
rağmen)
duyduğu
özlem,
aslında
yaşlanmayı
durdurabilme,
Noenteny
sürecini
emekli
olma
durumunda
dahi
yaşayabilme
isteğiyle
alakalı.
Bugün
Akdeniz’de
özellikle
Bodrum
veya
Fethiye’de,
İngiliz
ve Alman
vatandaşlarının,
söz
konusu
beldelere
akın
ederek
mülk
satın
almaya
uğraşması,
yaşadıkları
son
derece
gelişmiş
kentleri
terk
ederek
basit
kasabalara
yerleşme
sevdası
ve
bundan
duydukları
memnuniyeti
Vesson R
Beyond
Natural
Selection
Cambiride
Cumhuriyet,
Bilim
Teknoloji
2009.
|
|
dile
getirmeleri,
bahsettiğimiz
şeylerin
göstergesi
oluyor.
Neden
insanlar
medeniyeti
terk
etmek
zorunda
kalmak
istesinler
ki?
İşte bu
koşulları
daima
aklının
bir
köşesinde
tutanlar,
hayatın
gailesinden
fırsatını
bulup
bunu
tahakkuk
safhasına
koyamamıştır.
Aslında
bu
dediklerim,
gençlik
dönemine
ait
özlemlerdir.
Ayrıca
erişkinlerde
tabii
olarak
görülmeye
devam
ediyor.
Evet,
Neonteny
değişimdir.
Ancak
geç
gelen bu
değişim;
dö-lütsel
karakterin
yetişkin
çağda
ortaya
çıkışından
başka
bir şey
değildir.
Erken “neontenistlere”
göre,
insanı
diğerlerinden
ayıran
önemli
nedenlerden
biri,
bedenin
“cenin”
karakteristiğini
taşıma-sıdır.
Gerçekten de insanın bitmek bilmeyen agresifliği, açgözlülüğü, erişkin
yaşta
dahi bir
beden,
“cenin”
kalmayı
yeğlediğini
gös-terir.
Ancak
Neonteny
sayesinde,
organizma
her
dönemde
yeni bir
başlangıç
yapma,
bir
back up
(yedekleme)
şansını
yakaladığı
gibi,
çevreye
yeni bir
uyum
gösterme
imkânına
da
kavuşur.(*)
Neonteny,
sadece
insanda
değil,
diğer
bazı
canlılarda
örneğin,
semenderlerde
vardır.
Bu
hayvan-ların
bir
kısmı
suda
kalarak
larva
halinde
yaşarlarken
daima
ürer.
Diğerleri
“akciğer
solunumu
ile
larvalığı
terk”
ederler.
İleri
bir
olgunluğa
sahip
olurlar.
Ancak
an-neleri
yaşam
boyu
genç
kalırken
yavruları
yaşlanırlar.
(*)
Şimdi
şunu
söylemek
mümkün:
Bilimsellik
var
oldukça
insan
yaşamına
yardımcı
olacak
ve yol
gösterecektir.
Ancak
bütün bu
hususların
yeteri
kadar
mutluluk
getirmediği
de
ortadadır.
Geri
kalmışlık
belki
çok acı
ve zor
bir
tercih,
ama her
şeyin en
tabii
olanı ve
insana
kendinden
daha bir
emin,
daha bir
rahat-akılcı
yaşamayı
benimsetiyor.
Teknoloji
ise
insanlığı
bir yere
geti-rirken,
türlü
hastalıkları
da
peşin-den
sürüklüyor.
Kalabalık
metro-pollerin
“dayanılmaz
stresi,
kalp
rahatsızlığına
yol
açmakta,
ko-lesterole
neden
olmakta,
şeker
hastalığı
ise
sadece
yetişkinler-de
değil,
çocuklarda”
dahi
görü-lüyor.
Örneğin,
bilim
arabayı-uçağı
getirmiş,
yolculuk
hızlı ve
daha
konforlu
hale
gelmiş,
traktör
kağnının
yerini
almış,
ancak
bunu
kabullenmek
tembelliği
alabildiğine
arttırmıştır.
Buna
bağlantılı
şekilde
kiloların
fazlalaştığı,
çeşitli
hastalıkların
insanların
her
yanını
sardığı
görülmüş
ve
insanlık
adeta
bir
çöküntü
konumuna
girmiştir.
Geç
gelen
gelişim
(Noentny)
ise
bütün bu
sayılan
faktörlere
dur
demeyi
başarıyor.
|