Gemideki Yabancı
Ahmed F. Yüksel
 

Ku’rân`ın zâhir anlamına göre…

Hz. Yunus, insanlara gerçekleri anlatmış; ama insanlar değerlendiremeyip anlatılanlara riayet etmeyince, o da kızmış, öfkelenmiş, onları bırakıp bir gemi ile yolculuğa çıkmış...

Bir müddet sonra, açık denizde iken gemidekilerden birinin eşyası kaybolmuş... Hikmet bu ya... Aramışlar taramışlar, eşyayı Hz. Yunus’un torbasında bulmuşlar... İfratı, iftirayı, inadı ve ‘dar açı’ ısrarını sürdürerek “bunu sen çaldın” demişler...

Yunus Nebi’nin hiçbir şeyden haberi yokmuş (nasıl oluyorsa)! Ama, gemi yetkilileri, ‘ ÖN YARGIYLA HAREKET EDİP’ suçun cezasına istinaden onu denize atmışlar...

Hz. Yunus’u büyük bir balık yutmuş...

Balığın karnında iken Hz. Yunus, “Ben ne yaptım?... Bir nebi olduğum halde, niçin insanlara tebliğ görevimi terk ettim?...” diye hayıflanmış...

Ve:

“Ya Rabbi, ben nefsime zulmettim, zâlimlerden oldum!" demiş..

Bunun üzerine balık karaya yanaşmış... Hz. Yunus, balığın karnından çıkarak insanları irşâd görevine devam etmiş...

Hikâye ve rivâyet ve zahir/misâl yollu anlatım bu şekilde!

Sadede gelelim. Bir nebiye yaklaşmazsanız, o da sizden uzaklaşır. Bunu peşinen kabullenmek lâzım.

Diğer yandan, yolcunun geminin bünyesinden denize atılacak bir nesne olarak görülmesi, ‘insani’ münasebetlerin yanında ‘daha derin boyutlardaki’ meselelerin varlığına da -insan ve nefis meratipleri ile ilgili- bir şekilde  işaret ediyor.

Ayrıca denizlerin ve gemilerle kastedilenin de ne anlama geldiğini unutmamak lazım. Deniz “”ilim, gemi ise “şeriat”tır.

Bu bilgi de dağarcığımızda bulunsun.

Geminin, içindeki yolcuyu kabul etmemesi, yabancı görmesi ve hırsızlıkla itham etmesi, ne suretle olursa olsun ‘ön yargının’ sistemde mevcudiyetinin her an devam ettiğini gösteriyor.

İş, çarkın dönmesi için birtakım insanların, sistemin bir zorunluluk olduğunu kabullenerek ona daha da hoyrat davranmasına ve Yunus (a.s)’ın denize atılmasına kadar varıyor.

Denize atanların maksadı, ona boyun eğdirmek ve ölümün her türlüsünün doğal olduğunu kabul ettirmektir.

Ve Yunus Nebi güç ilişkilerinde kendini koruyamadığı için, yüzünü bile görmediği, son derece dağınık insanların kaprislerine boyun eğiyor.

‘Şakası olmayan’ deniz ise insanoğluna yaptığını bu kez, bir hikmeti ilahi olarak Yunus Nebi’ye uygulamıyor ve onu bir balık yutuyor. Balığın karnında, böyle bir ortamda, böyle bir atmosferde; çözüm düşüncesi, samimiyet aydınlığı, basiretli bakış açılarının yoğunlaşması sonucu balık, Yunus Nebi’yi getirip karaya bırakıyor ve sözüm ona karaya çıkartıp temizlenmesini, tövbe etmesini sağlıyor, günün birinde yetişecek olanlara örnek teşkil etmesi için.

Çünkü, Yunus a.s’ ın tövbesi, halifelik yolunda uğraş veren insanlarda sürekliliği arttıracaktır.

Ayrıca, burada sistem bütünlüğünü ihlâl edenlerin emellerine, hareketlerine pek itibar edilemeyeceği de vurgulanmaktadır.

Allah’ın elçisi bir nebinin denizde yunus balığının içine girmesi ve namaz kılmasını ise tam bir metafor olarak görerek ona göre yaklaşımda bulunmak gerekir.

Gayesi, bulunduğu konumu, o devrin düşünce dünyasına göre ve ileriye matuf bir şekilde yansıtmak, insanların karşılaştığı envai çeşit sorunlara gelip geçici çözümler bulmak yerine, kalıcı enerjiler üretmelerini sağlamak, umutlarını tüketmemeleri için de, onlara her an bir enerji akıtıp gönüllü olarak yardım etmektir.

O bunu bildirmeyi amaçlamaktadır.

Ne de olsa bir nebidir.

Vahiy ile hareket etmektedir.

Akıl ile değil.

 

 

 
 
İstanbul - 19.12.2008
sufizmveinsan@gmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com