Bedenimizde, hücrelerimiz içinde, daha doğrusu: genetik
yapımızda, bir onarım (tamir) mekanizması olduğunu
biliyor musunuz? Bu mekanizma sayesinde, yaşamımızı, eh
işte mümkün olduğunca, sorunsuz sürdürebiliyoruz.
Yani ana karnındaki ilk genetik biçimlenmemizi,
doğduktan sonraki ve bizi normal koşullarda 70–80
yıl götürecek bedenimizi nitelik ve nicelik yönünden
ayakta tutabilmemizi, bu onarım mekanizmalarına
borçluyuz.
Bu mekanizmalar olmasaydı, kişisel “Genom”
umuz, yani genetik yapımız, çok hızlı bozulur,
bedenimiz dışarıdan, birçok farklı yönden bombardıman
altında kalırdı… Çeşitli organlarımız belki de
işlevlerini çok hızlı kaybederdi… Ya da sırım gibi
bedenler ucubelere dönüşürdü…
Genetik yapısında onarım mekanizması tamamen devre dışı
kalmış bir insan topluluğunun neye benzeyeceğini
kestirmek güç olabilir. Bu mekanizmanın kısmen
çalışmadığı insanlar ve bu nedenle ortaya çıkan çeşitli
hastalıklar var.
Peki, nedir bu onarım mekanizması? Bedenimizin
işlevselliğini ayakta tutan DNA’nın zarara
uğraması durumunda hemen harekete geçer DNA
tamircileri…
Hasara uğrayan DNA bölümlerini derhal kesip
çıkartarak işlevsiz bırakır ve yerlerine, aslına uygun
DNA parçalarının konmasını sağlarlar… Diyor
Cumhuriyet Gazetesi yazarı Orhan Bursalı,
Genetiğinizi Koruyun başlıklı yazısında…
Diğer yandan,
09.01 2000 tarihli Akşam Gazetesinde Cinsellik ve Gen
başlığı ile çıkan yazımda benzer noktalara değinmiş,
yaptığım analizlerle tamirat işine bir nebze olsun
açıklık getirmiştim.
Bu olay ile
ilgili görüşlerimi belirtirken Orhan Bursalı gibi
ben de en azından bir tuğla koyduğumu düşünüyorum.
Yazımın çatısı
cinselliğin inşası için gerekli olan şey
üzerine kurulu idi. Önemli kısımlarından alıntıları
aktarıyorum:
DNA'larda
meydana gelen bozuklukların düzeltilmesinde cinsellik
çok önemli yer tutar; çünkü hatalı DNA oluşumuna yol
açan mutasyonları kısıtlar. Bu kısıtlama işlemi, hatalı
kodun, kadınla erkeğin birleşmesi sırasında, tamir
enzimlerince uzaklaştırılması ile gerçekleşir.
Yaklaşık dört
milyar yıl önce başlayan insan neslinin sağlıklı bir
şekilde devamı, her türlü değişikliğe rağmen, cinsellik
sayesinde olmuş, anne ve babadan aktarılan genetik
veriler harmanlanıp onların sahip olduğu özelliklerin
dışındaki bilgilerin de yeni kuşaklarda ortaya çıkmasına
zemin hazırlanmıştır. Kısaca belirtmek gerekirse,
cinsellik; varlık ile ilgili tüm bilgileri içeren
genleri tamir eden, mutasyonları, bozulmaları kontrol
altında tutarak, onları (genleri) sağlıklı tutan çok
gelişmiş bir sistemdir. Böylece o tür, her türlü mikro
ve makro değişime rağmen, yaşamını devam ettirir, ortak
özellikler havuzundan her an yeni oluşumlarla kendini
tamir etmeye devam eder…
Bu arada
değinmeden geçemeyeceğim bir konu Gen tamiratının sadece
içteki mekanizmayla düzenlenmediği hususuydu.
Cinsellik olayı
bunun kanıtıdır. Bu faktör, dıştan bir etkiyle içteki
tamiratçıların yapamadıklarını başarmıştır.
Demek ki dıştan
yapılan müdahaleler dahi oldukça önemli. En belirgin
örneği Mistisizmde zikir bahsinde göze çarpıyor. Birey,
belirli kelime tekrarı ile programlanmamış hücreleri
programlayabiliyor ya da daha az programlı olanları
yeterli seviyeye ulaştırabiliyor. Veya bozuk hücre
grubunu tamir ederek eski haline dönüştürebiliyor.
Ben
konuşmalarımda, bu işlevin dıştan yapılan bir baskı ile
bir hücrenin diğerini programladığı yolunda görüş
bildiriyordum, ama öyle değilmiş. Öğrendim ki;
programlanan hücre bir daha programlanamıyormuş. Boş
olanlar ancak doldurulabiliyormuş. Ne var ki, bu
düşünce pek mantığıma uymadı.
Yani ‘boş
hücre’ hususu!
Böyle bir şey
nasıl olabilir ki? O zaman varlık ‘Her biri kendi
şakülesi doğrultusunda hareket eder’ buyruğuna pek
uymuyordu. Ne yalan söyleyeyim, bunu düşünmekten kendimi
alıkoyamadım. Göz ardı edilmemesi gereken zorlu bir
eleştiriydi bu, ama Ben de anlamak zorundayım.
Zira bu tarz bir
yaklaşım, halifelik niteliğine halel getirebilir, her
zerrede zatı-sıfatı-esması ile var olanı perdeler
diye düşünüyorum.
Ama yine de
üzerinde çakılı kalmıyor, “illa ki böyledir”
demiyorum.
Madem söylenmiş,
‘denmişse denmiştir’ deyip sonuçta iman ediyorum,
geçip gidiyorum.
Sevgi ile kalın. Allah’a emanet olun. |