Tasavvufun temel mottolarından biri ‘Ya göründüğün
gibi ol, ya da olduğun gibi görün’ şeklindedir.
Toplum fertlerine hitaben söylenen bu söz, temelde
riyakârlığın asla kabul edilemeyeceğine işaret ederken,
davranışlarda şüphe bırakacak şeyleri ortadan kaldırır.
Toplumu daha ileriye götürmek, daha iyiye çekmek
isteyenler ile yerinde tutmak, hatta geriye çekmek
isteyenler arasında çekişme sonucu ortaya çıkan karışık
tabloyu fark eden Mevlana tarafından dile
getirilmiş harika bir deyiş olarak tarihe geçmiştir
diyebiliriz.
‘Göründüğün gibi ol’
düsturuna hiçbir çaba göstermeden hayâl ile ulaşmak söz
konusu olamaz. Çevrenizdeki insanların yaşamına şöyle
bir göz atarsanız, çoğunluğun böyle olmadığını, bu
vasıfları taşımadığını görürsünüz.
Nitekim, her insan prensip olarak yaşam tarzının bu
kapsamda olmasını düşünür, kendini geliştirerek özü sözü
bir insan olmaya itina eder. Yalan söylemez. Verdiği
sözde mutlaka durur. Borcu varsa ödememeyi aklının
ucundan bile geçirmez. Toplumsal yaşamda ortak paydalar
onun için önemlidir. Hakkından fazlasını talep etmez
iken, daima karşısındaki insanı gözetir. Kendine muhalif
olanı dikkâtle dinler, her türlü eleştirilerine net ve
yalın cevaplar verir. Arkasından konuşmaz. İç dünyasında
onu sonsuzluğa ulaştıracak merdivenleri ağır ve
kendinden emin bir şekilde çıkar. Tavrındaki,
duruşundaki, rengindeki, sesindeki mana bileşkesini her
zaman gözetir.
Kim ki tepkisizliği, suskunluğu sürdürüp, rahat ve
keskin hükümler vermeye yatkındır; işte o kişi
aradığınız insandır. Birçok tespitleri vicdanına ayna
olmuştur. Diğerleri işinden, gidişinden, revişinden
belli olur.
Büyük ustanın dediği gibi ‘göründüğün gibi olmak’
kolay değil. Hele uçuk varsayımlara dayalı bir hayatı
benimseyenlere hiç uymaz. Bütün bu anlatılanlar, yalnız
bizde değil, bütün toplumlarda yaşanmaktadır.
Özetle, insanın içli dışlı yapısına karşı verdiği
mücadelenin tutarlı, dayanışmalı ve geleceğe ilişkin bir
şekilde yürütülmesi gerekir ki söz konusu şablona
uysun.
Bizler ister öyle ister böyle bu tanımı benimserken,
aynı şeyleri bir veli için düşünmek imkânsız gibidir.
Dolayısıyla, şimdi söyleyeceklerim daha öncekilerden çok
farklı olacaktır. Bir veli benzer görüşleri de taşısa,
olduğu gibi görünemez.
Zira böylesine açık bir duruş, ‘Veliler benim örtüm
altındadır, onları tanımanız asla mümkün olamaz’
hükmüne aykırı olur.
Şartlanmalardan, değer yargılarından ve bunlara bağlı
yorumlardan kopmuş bir mahal ne kadar zahir olursa
olsun, eninde sonunda kendini örtecek, toplumun gözü
önünde olmaktan sıyrılmasını bilecek, ak iken kara
olabilecektir. Unutulmamalı bu onun örtüsüdür.
Bir veliye iman söz konusu olamaz. Çünkü, gizli olan
açıkta olsa, ona yapıla gelen aleni bir saldırı, kısa
zamanda, yapanı hiç beğenmeyeceği durumlara
sürükleyebilir, içinden çıkılmaz kuyulara atabilir.
Büyük olasılıkla bu bataklıktan kurtulabilmek için uzun
yıllar didinmek, ağır bedeller ödemek zorunda
kalınabilir.
Ona karşı uyanık durma, karşı çıkma, direnme de
beyhudedir. Korkunç bir akıbete itilmek olasıdır. Hatta
zihinlerden geçirilmesi dahi hoş karşılanmayan bir ayıba
dönüşür.
Nedeni budur.
Şaşırtıcı olan şey; bir velinin böylesine bir yıkım
fırsatına mahal vermeden kendisini örtmeyi bilmesidir.
O’ nun en büyük özelliği kendi dünyasında olanları
sessiz ve tepkisiz şekilde seyrediyor olmasıdır. Allah’ ın
kendine seçtiği bu mahallerde mevcut olan tüm
meziyetler, bütün bu donanım, ve bütün bunlara karşın
örtülü olmaları, perdeli yaşayanları korumak gayesine
matuftur.
İşte dostlarım ‘Velilik’ böylesine bir kavram.
Onlar, açlarla tokların, güçlülerle zayıfların arasında
sanki bir denge unsuru gibi duruyorlar.
Ve güçlerini gizlice yönlendiriyorlar.
Bu halleri ile nasıl olduğu gibi görünebilsinler ki! |