Göründüğün gibi olmak
Ahmet F. Yüksel
 

Tasavvufun temel mottolarından biri ‘Ya göründüğün gibi ol, ya da olduğun gibi görün’ şeklindedir. Toplum fertlerine hitaben söylenen bu söz, temelde riyakârlığın asla kabul edilemeyeceğine işaret ederken, davranışlarda şüphe bırakacak şeyleri ortadan kaldırır.

Toplumu daha ileriye götürmek, daha iyiye çekmek isteyenler ile yerinde tutmak, hatta geriye çekmek isteyenler arasında çekişme sonucu ortaya çıkan karışık tabloyu fark eden Mevlana tarafından dile getirilmiş harika bir deyiş olarak tarihe geçmiştir diyebiliriz.

‘Göründüğün gibi ol’ düsturuna hiçbir çaba göstermeden hayâl ile ulaşmak söz konusu olamaz. Çevrenizdeki insanların yaşamına şöyle bir göz atarsanız, çoğunluğun böyle olmadığını, bu vasıfları taşımadığını görürsünüz.

Nitekim, her insan prensip olarak yaşam tarzının bu kapsamda olmasını düşünür, kendini geliştirerek özü sözü bir insan olmaya itina eder. Yalan söylemez. Verdiği sözde mutlaka durur. Borcu varsa ödememeyi aklının ucundan bile geçirmez. Toplumsal yaşamda ortak paydalar onun için önemlidir. Hakkından fazlasını talep etmez iken, daima karşısındaki insanı gözetir. Kendine muhalif olanı dikkâtle dinler, her türlü eleştirilerine net ve yalın cevaplar verir. Arkasından konuşmaz. İç dünyasında onu sonsuzluğa ulaştıracak merdivenleri ağır ve kendinden emin bir şekilde çıkar. Tavrındaki, duruşundaki, rengindeki, sesindeki mana bileşkesini her zaman gözetir.

Kim ki tepkisizliği, suskunluğu sürdürüp, rahat ve keskin hükümler vermeye yatkındır; işte o kişi aradığınız insandır. Birçok tespitleri vicdanına ayna olmuştur. Diğerleri işinden, gidişinden, revişinden belli olur.

Büyük ustanın dediği gibi ‘göründüğün gibi olmak’ kolay değil. Hele uçuk varsayımlara dayalı bir hayatı benimseyenlere hiç uymaz. Bütün bu anlatılanlar, yalnız bizde değil, bütün toplumlarda yaşanmaktadır.

Özetle, insanın içli dışlı yapısına karşı verdiği mücadelenin tutarlı, dayanışmalı ve geleceğe ilişkin bir şekilde yürütülmesi gerekir ki söz konusu şablona uysun.

Bizler ister öyle ister böyle bu tanımı benimserken, aynı şeyleri bir veli için düşünmek imkânsız gibidir. Dolayısıyla, şimdi söyleyeceklerim daha öncekilerden çok farklı olacaktır. Bir veli benzer görüşleri de taşısa, olduğu gibi görünemez.

Zira böylesine açık bir duruş, ‘Veliler benim örtüm altındadır, onları tanımanız asla mümkün olamaz’ hükmüne aykırı olur.

Şartlanmalardan, değer yargılarından ve bunlara bağlı yorumlardan kopmuş bir mahal ne kadar zahir olursa olsun, eninde sonunda kendini örtecek, toplumun gözü önünde olmaktan sıyrılmasını bilecek, ak iken kara olabilecektir. Unutulmamalı bu onun örtüsüdür.

Bir veliye iman söz konusu olamaz. Çünkü, gizli olan açıkta olsa, ona yapıla gelen aleni bir saldırı, kısa zamanda, yapanı hiç beğenmeyeceği durumlara sürükleyebilir, içinden çıkılmaz kuyulara atabilir.

Büyük olasılıkla bu bataklıktan kurtulabilmek için uzun yıllar didinmek, ağır bedeller ödemek zorunda kalınabilir.

Ona karşı uyanık durma, karşı çıkma, direnme de beyhudedir. Korkunç bir akıbete itilmek olasıdır. Hatta zihinlerden geçirilmesi dahi hoş karşılanmayan bir ayıba dönüşür.

Nedeni budur.

Şaşırtıcı olan şey; bir velinin böylesine bir yıkım fırsatına mahal vermeden kendisini örtmeyi bilmesidir. O’ nun en büyük özelliği kendi dünyasında olanları sessiz ve tepkisiz şekilde seyrediyor olmasıdır. Allah’ ın kendine seçtiği bu mahallerde mevcut olan tüm meziyetler, bütün bu donanım, ve bütün bunlara karşın örtülü olmaları, perdeli yaşayanları korumak gayesine matuftur.

İşte dostlarım ‘Velilik’ böylesine bir kavram.

Onlar, açlarla tokların, güçlülerle zayıfların arasında sanki bir denge unsuru gibi duruyorlar.

Ve güçlerini gizlice yönlendiriyorlar.

Bu halleri ile nasıl olduğu gibi görünebilsinler ki!
 

 

 
 
İstanbul - 28.05.2008
sufizmveinsan@gmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com