Göründüğün gibi ol!

     Mevlana’nın bir deyişi vardır:

     “Ya göründüğün gibi ol, ya da olduğun gibi görün” der.

     İlk etapta, acaba “göründüğü gibi olmayanın bir düşündüğü mü var?” diye geliyor insanın aklına.

     Ama iki bölümden oluşmasına rağmen, farklı olmayan, birbirine destek veren bir cümle gibi duruyor.

     Bir kere insana riya yolunu kapatıyor.

     Ciddi tarzda bir hayat yaşamaktan mahrum olanın, asla huzuru bulamayacağını vurguluyor.

     Buna göre, insan ya halinin farkında değil, ya da görmemesi için kör olması gerekiyor.

     Üstelik olduğu gibi görünmeyenler, herkesi kızdırmakla kalmıyor, bir sürü eleştiri okunu üzerine çekip adeta hedef tahtası durumuna geliyor.

     Dolayısı ile gerçeği, doğru olanı seçmeli ve onun dışında başka bir yaşam  biçimi olmamalı derim.

     İşte o gün insan olma saflarına katılmış olabilir, ikiyüzlülüğün hiçbir şeye yaramadığı bilincine varabiliriz.

     Göründüğü gibi olamayıp “kahrolan” çok kimse var bu toplumda.

     Ama aksi bir durumu yaşayan ve yaptığı her basitliğin alkışlanmasını isteyen de.

     Ne yazık ki bizler, alkışlanmayı şiddetle arzulayan bir toplumda yaşıyoruz.

     O nedenle sapkınlıklar gırla gidiyor, menfaat ön plânda tutuluyor, kimse kimsenin hakkına riayet etmiyor, etmeyi aklının ucuna dahi getirmiyor.

     Herhalde bundan daha kötüsü olamaz.

     Demem şu ki; iflah olmaz “vicdansızların” eline bakıyoruz. Onlara teslim olmuş vaziyetteyiz.

     Burada “yetiştirme koşullarının hiç suçu yok mu?” diyor insan, ama bu soru akıllara bile gelmiyor.

     Kişi işin o tarafına girmiyor, canı yansa bile hatırlamıyor.

     Yani bir bakıma tarif edileni tanımlamakta zorlanıyoruz.

     Belki suskun kalan daha iyi bir görüntü verecek, daha net anlaşılmasını sağlayacak.

     Bizler bu görüntü sevdalılarının gövde gösterilerinin, fütursuzca kullanılmasına fazlasıyla aşina oluyoruz ne yazık ki.

     Eğer insanların yaşam gayesi bu koşulları kapsasaydı; herhalde mental hayvan zihniyeti alabildiğine devamlılık sağlar, değişime hiç gerek olmazdı.

     Ne var ki amaç bu değil, günü kurtarmak hiç değil.

     Hedef beşeriyete tutunmanın aksine, öz değerlerini yükseltmek, gerçeğe dönük yapılması gereken ne varsa yapabilmek, ilmin kapılarını açacak yolun taşlarını döşemektir.

     Cehenneme giden yolun taşlarını örmek değil.

     Dostlara naçizane tavsiyem, bu geniş perspektiften bakmalarıdır.

     Göründüğü gibi olmayanlar, bu tıkanıklığı daha da radikalleştirerek yaşamayı sürdürürken, yakın plânda olanlarla dirsek temasında bulunmayı da ihmal etmiyorlar.

     Ne de olsa aynı sürünün kuşları.

     İleriye doğru bir atılım yapmak, böylelikle öz vasıfları ile tahakkuk etmek, onlarla ayakta durmak, farklı frekansları algılar hale gelmek nedense hiç akıllarına gelmiyor.

     Sonuçta derinleşen sorunlar ve bir tükenme devri kendilerini bekliyor.

     Bu başarısızlıkta şaşırtıcı bir şey de yok hani.

     Ya geri adım atıp, sorunlarını çözmeleri, takipçilerini hayal kırıklığına uğratacak şeylerden, yani malum görüntülerden kaçınmaları, ya da beklenen iflası ortaya koymaları gerekiyor.

     Oysa öyleleri var ki onlar da “göründüğü gibi olmayanlar” şeklinde yaşıyorlar, ama ayrıcalıklı bir sınıfı teşkil ediyorlar.

     Nedense herkesin yönlendiği, yöneldiği şeylere hücum etmiyorlar.

     Bir şeye bağımlı ya da bağımsız oldukları pek anlaşılamıyor.

     Kimi zaman şaşırtıcı biçimde, bağımlı olandan daha da bağımlı görünürlerken, bazen oralı bile olmuyorlar.

     Şaşkın bakışlar arasında, aslında olmayan eksik, basit taraflarını gösteriyorlar.

     Benliğini çoğaltan adımlar atarken, diğer yandan ciddi meseleleri kolaylıkla çözebilmeyi başarıyorlar.

     Sanki bazı şeylerin ardına gizlenmiş gibiler.

     Enerjilerinin büyük bir kısmını, toplumun hayal dahi edemeyeceği şeylere yönlendirmişler.

     Onlara karşı duyulan şüphecilik, çoğu kez bilinçli şekilde kendi isteklerince yapılıyor.

     Hırçınlıklarını sergilemek de saydığımız bu faktörlerden biri.

     Kendilerini açığa vurmayan bir davranıştalar bu bahsettiklerim.

     Algılamayanı zorlamamak için yapılan ince hareketler bunlar…

 
 
 

 

 
 
Bodrum - 21.08.2010
sufizmveinsan@gmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com