Güncelden masallar

  

 

     Bir süre önce bu köşede değişik mesajlar içeren hikâyeler aktarmıştım. İnanın bir hayli ilgi çekti.

     Belki hikâyelerin çoğu biliniyordu... Birçok okurum başka hikâyeler, masallar da istedi.

     Günlük yaşamın ağır etkilerinden bir soluk aldırabilmek amacıyla bazılarını size yansıtıyorum umarım beğenirsiniz.

     Günümüzle bağlantılarını kurmak ise size kalıyor…

     Yol arkadaşlığı eden bir insanla bir aslan, aralarında hangisinin daha cesur, daha güçlü olduğu konusunda tartışmaya başlamışlar. Tartışma tam kavgaya dönüşecekken bir heykel görmüşler. Heykel, bir adamın bir aslanı boğmasını gösteriyormuş.

     "Bak işte!" demiş insan. "İşte bizim daha üstün olduğumuzun kanıtı."

     "Sen öyle san," demiş aslan.

     "Eğer bizler de heykel yapabilseydik, şimdi bir aslanın pençesi altında yirmi insan görecektin."

***

     Jüpiter, Neptün ve Minerva,dünyada en kusursuz varlığı kimin yaratacağı konusunda bir yarışma düzenlemişler.

     Jüpiter bir insan,Minerva bir ev, Neptün de bir boğa yapmış.

     O sıralarda daha tanrılar arasından sürülmeyen Momus'u da hakem seçmişler. Momus, boğada bir kusur bulmuş;      "Boynuzları gözlerinin altında olmalıydı, böylece onları nereye sapladığını görebilirdi."

İnsanda da bir kusur bulmuş. "Bunun göğsünde pencere yok," demiş. "Duyguları görünmüyor."

Tabii, evin de bir kusuru varmış. "Tekerlekleri nerede hani?" demiş Momus. "Tekerlekleri olsaydı, ev sahipleri onu kötü komşulardan uzaklaştırabilirlerdi." Bunları söyleyince, Jüpiter kızıp onu aralarından kovmuş.

 "Böyle her şeyde kusur bulan kişi hiçbir zaman memnun edilemez," demiş. "Her şeyde kusur bulacağına, kendisi bir şeyler yaratsaydı ya!"

***

Fareler, kendilerini sürekli tehdit eden bir kediden nasıl kurtulacaklarını kararlaştırmak için bir toplantı düzenlemişler.

Çeşitli çözümler önerilmiş, tartışılmış. Sonunda minicik bir fare çıkmış ortaya.

"Kedinin boynuna bir çıngırak asalım,"demiş. "Çıngırağın sesini duyunca onun geldiğini anlar, kaçarız."

Bu öneri alkışlarla, oy birliğiyle kabul edilmiş. Sonra yaşlı bir fare ayağa kalkarak söz istemiş. Minik farenin önerisinin çok parlak, çok güzel olduğunu söyledikten sonra, "Yalnız bir sorun var,"
demiş. "Kedinin boynuna çıngırağı kim asacak?"

***

     Farelerle gelincikler arasında savaş çıkmış. Savaş sürdükçe sürmüş. Sonunda, fareler savaşı yitireceklerini anlayınca bir toplantı yapmışlar.

      "Yenilgimizin tek nedeni var: Düzensizlik," demişler.

     Kendilerini yönetecek yeni komutanlar seçmişler. Bu yeni komutanlar, gösterişten başka bir şey düşünmemişler. Tek yaptıkları, komutan olduklarını belirtmek için kafalarına birer çift boynuz taktırmak, ortalıkta caka satarak dolaşmak olmuş.

     Kısa bir süre sonra da savaş gelinciklerin üstünlüğüyle sona ermiş. Fareler kaçışmaya başlamışlar. Fareler, deliklerinden içeri rahatça sıvışmışlar; ama komutanlar, boynuzları deliklerden geçmediği için yakalanıp gelinciklere yem olmuş.

***

     Karganın biri, bir kartalın doruklardan süzülüp bir koyun sürüsüne daldığını, sonra da bir kuzuyu pençeleriyle kaptığı gibi yeniden havalandığını görmüş.

Bu olay kargayı öylesine etkilemiş ki, o da kartalın yaptığını yapmaya karar vermiş.

     Bir koçun sırtına yapışıp onu kaçırmaya çalışmış. Ama koca hayvanı kaldıramamış bile. Bu arada pençeleri koçun postuna düğümlenmiş sanki ne ettiyse kendi de kaçıp kurtulamamış. Onu gören çoban koşarak gelmiş. Yakaladığı gibi, kanatlarını kesip kargayı eve götürmüş.

      Kuşu gören çocuklar, babalarına, "Nedir bu?" diye sormuşlar.

     "Kendisine sorarsanız, kartal," demiş çoban. "Ama bana sorarsanız, zavallı karganın teki."

     Hoş çakalın! Sizlere keyifli bir tatil günü diliyorum sevgili okurlar!

 

 

 

 

 

 

Arkadaşına gönder 

 

 

Paylaş