“Hatasız
kul
olmaz”
derler.
Bu söz
çok
doğrudur.
Bunu
görüyoruz
ve
yaşıyoruz.
Özetlemek
gerekirse
‘hata,
falso’
beşerin
dünyasında
bulunur
diyebiliriz.
Bizler,
hatanın
da en az
olanını
arıyoruz,
hatasızın
peşinde
koşup
duruyoruz.
Örneğin,
“bir
insanı;
dünyayı
ateşe,
kana
boğan ve
beş yüz
milyona
yakın
insanın
yok
olmasına
yol açan
bir
insana
benzetmenin”
hiçbir
açıklayıcı
yanı
yok.
Buradan
çıkan
sonuç şu:
Duygularına
sahip
olamayan,
hatayı
davet
ediyordur.
Hatanın
olduğu
anı
düşünün.
İnsanı
ne kadar
zor
durumda
bırakır,
herhalde
tahmin
ediyorsunuzdur.
Hele
fahiş
hataya
sebebiyet
vermek
hiç hoş
karşılanmaz.
Kimi
zaman
hatanın-falsonun
su
kaldırır
tarafı
vardır.
Ama
cezayı
gerektirecek
yanı da
mutlaka
olur,
olmalıdır.
Her hata
yapan
affedilirse,
insanlar
suç
işlemeye
teşvik
edilmiş
olurlar.
‘İşlenen
suç ne
kadar
ağır
olursa
olsun’,
bir
topluma
veya
kişiye,
suçlarından
ötürü
verilecek
cezadan
daha
çok, o
cezanın
kaynağını
düşünüp
nerden
geldiğinin
bilinci
ile
davranmak
ve ona
göre
hatasını
fark
ettirici
bir
uygulamada
bulunmak
daha
uygun
düşer.
Bu iş
neden
yapılıyordur?
Üzerine
gitmek
ve
gereken
eğitimi
vermek
için.
Yeter ki
alışkanlık
haline
getirilmesin.
Ama bazı
kimseler
bu
anlatılanların
dışında
kalır.
Zira
onlar
hata
yapmaz.
Falsolu
işe
girişme
gibi bir
lükse
sahip
değillerdir.
Olumsuzluklarla
yaşamazlar.
Mutlak
kulluk
halindeki
melekler
misali.
Çünkü
yaşadıkları
boyut-idrak
düzeyinde
bu
kavrama
yer
yoktur.
Çok
titiz
davranırlar.
Bir
karar
almadan
önce
“kılı
kırk
yaracak”
şekilde
uzun
uzun
düşünürler.
Ve engin
bakış
açılarıyla,
tutarlılıkla,
acabalara
yer
vermeden
hareket
ederler.
Kendi
çıkarlarını
ön
plânda
tutmazlar.
Dostlarını
satmazlar.
Onlar
öğrenen
değil,
öğreten
safında
yer
alırlar.
KENDİ
KENDİLERİNİ
EĞİTİRLER.
Bu
bilinçle,
varlıkla
bütünleşirler.
Normal,
“sıradan
insanların
aksine”,
suçlamaları
göğüsleme
cesaretine
sahiptirler.
Gelecek
belaya
razı
olup,
savunulması
gereken
yeri
bilirler.
Bazı
değerler,
hayatlarından
önemlidir.
Ölmüş
kişilerdir
bunlar.
Fikir ve
değerleri,
farklı
nedenleri
dikkate
almadan
yargılamanın
doğru
olmayacağını
düşünürler.
Bazen
çok
basit
konularda
falso
yapmış
gibi bir
görüntü
vermeleri
anlaşılmaz.
Bu
husus,
kemalatlarının
eseridir.
Sebebi
şu:
Basit
görünmek.
Zira
büyük
veliler,
çok
basit
insanlardır.
Aslında
onlarda
hemen
herkesin
beklediği
keramet
türü
işlevlere
rastlayamazsınız.
Nedeni,
bahsettiğimiz
şekilde
“marjinal
bir
hayata
sahip”
oluşlarıdır.
Beklenmeyen
tavırlar
içine
girişi;
bir
başkasının
kusurlarını
gidermeye
yetecek
kadar
kapsamlı
olmadığını
göstermez.
Aksine
bunlar,
hatayı
önlemek
için
yapılan
girişimlerdir.
Ancak iş
işten
geçtikten
sonra
anlaşılır
hale
gelir.
Bizim bu
koşullardan
gerekli
dersleri
çıkarmamız
şarttır.
Bir
aldanmışlığa
kapılıp,
bu
zümrenin
üzerine
eleştiri
oklarını
“yönlendirmek”
belki de
insan
suretinde
yaşayan
hayvanın
yapacağı
en büyük
ahmaklık
olur.
Falsosuz
yaşayan,
bir
anlamda
Allah’ın
ahlâkına
erişmiştir.
Hatadan
müstağni
olarak,
herhangi
bir
zıtlaşma
ya da
husumet
havasına
girmeksizin
kurallarını
koyar.
Buna
uymayan
veya
değerlendirmemekte
direnen,
bilmeli
ki
yaşadığı
dünyasından,
hayallerinden
veya onu
iyi
tanıyamamışlığından
ötürü
böylesi
davranışları
sergilemektedir.
Falsosuz-hatasız
olan,
hemen
herkesi
memnun
etmek,
kusurlarını
gidermek
gibi bir
vaatle,
topluma
yol
gösterme
görevini
üstlenmemiştir.
Yerine
ve
ileriye
dönük
şekilde
evrensel
şuurla
‘settar’
olur.
Dilerse,
azıtanın
defterini
dürer,
onu
halka
teşhir
edebilir.
Unutulmamalı
ki;
O,
“dilediğini
yapmakta”
serbesttir.
Yakışıksız
sual
eden,
apışıp
kalır.
Ettiğine-edeceğine
pişman
olur.
İşin
ilginç
yanı,
insanları
yıpratmadan,
söz
konusu
değişimleri
yapabilmek,
göz
önünde
tutulması
gerekli
teknik
incelikleri
topluma
yansıtabilmektir.
Bahsini
ettiğim,
sırtını
kimseye
yaslamayan
mahaller
bunu
başarabilir,
toplumu
dileği
şekilde
inşa
edebilir.
Belki
yadırganacak,
ama
söylemek
zorundayım.
Bir
aydının,
örneğin
bir
profesörün
hata
yapması
söz
konusu
olamaz,
diyenler
yanılır.
“Cahil”
vasfıyla
tanımlayabileceğimiz
birçok
kişi
vardır,
bunlar
sistemi
okuyamayanlardır.
Bu
halleri
ile de
hata
yapmaları
kaçınılmaz
olur. |