Gerçek,
çoğu
zaman
yüzleşilemez
derecede
acı ve
oldukça
yakıcıdır.
Hemen
hepimiz,
kimi
zaman
bazı
durumlarla
yüzleşmekten
kaçınırız.
Bu
konular
maddi de
olabilir
manevi
de.
Hatları
kusurlu,
yüzleri
çirkin
olanların
ve
gençlik
yıllarını
kaybeden
insanların,
kadın
olsun
erkek
olsun,
aynaya
bakarken
ne kadar
zorlandıklarını
tahmin
etmek
güç
olmasa
gerek.
Erkeklerin
saçını
başını
tararken
aldıkları
tavır
veya
aynada
kendilerini
çıplak
gördüklerinde
yüzlerinde
beliren
sıkıntılı
ifade,
herhalde
bir
tahammülsüzlüğün
göstergesidir.
Bir
türlü
erimeyen
göbek,
dökülmüş
saçlar,
zayıf
bacaklar,
pörsümüş
etlerin
feryadı,
anlatılanları
teyit
eder
mahiyettedir.
Aynada
bu
şekilde
görünmek,
kadınlara
erkeklerden
daha da
ağır
geliyordur
buna
eminim.
Özellikle
güzel
olmaları
istenen
bayanların,
(şu anda
erkeklerin
de) ayna
karşısında
görülebilecek
çirkinliklerini
kapatabilmek
için
harcadıkları
zamana,
çabaya
ve
paraya
bakmak
bunun
için
yeterli
olur.
Anlaşılan
şu ki;
siz
çirkinlikleri
ile
gösteren
bir
aynada
kendinizi
görmek
zorunda
iseniz
bu, hapı
yuttuğunuzun,
yandığınızın
resmidir.
Ama hiç
umursamayın.
Olduğunuzdan
farklı,
güzel
gösterecek
hileli
aynalar
da var,
onları
seçin.
Ayna
demişken…
Olayın
başka
yönlerini
de
düşünelim.
Şöyle
ki;
insanlar,
nedenini,
niçinini
öğrenmeden
araştırma
yapma
zahmetine
bile
katlanmadan,
olur
olmaz
şekilde,
bazı
şeyler
hakkında
önyargıda
bulunabiliyor,
sonra
bunları
uygulama
safhasına
koyuyor.
Üzerlerine
vazife
imiş
gibi,
belleklerini
zorlayarak,
yalan
yanlış
eksik
kalan
bilgilerle
sorunları
çözmeye
ve bir
şeyler
üretmeye
çalışıyorlar.
Doğal
olarak,
istenilen
“objektif
değerler”
yeşeremiyor.
Bu kez
kişi,
nedenini
anlayamadığı
ve
istenilen
düzeyde
olamadığı
için
üzülüyor,
hayıflanıyor.
Aşırı
uçta
yaşamayı
prensip
edinenler
ise
“iletişim”
bahanesiyle,
birilerine
dedikodu
mahiyetinde,
gizli
bilgi,
haber
uçuruyorlar.
Bu
kişiler,
toplumsal
yaşamda
kendinden
emin bir
kimliğe
sahip
olduklarını
düşünüyorlar,
ama
negatif
enerjiyi
mıknatıs |
|
gibi
kendilerine
çektiklerinin
farkında
olamıyorlar.
Gizli
kalması
arzu
edilen
durumlar
da çok
net
şekilde
duyuluyor.
Nedense
her şey
ayan
beyan
ortaya
çıkıyor.
Uçurulan
bilgilerin
sonuçta,
bir
balon
misali
havada
kalmasının
hiç de
önemi
olmadığını
maalesef
kabullenemiyorlar.
Yaşam
açısından
bu
eğilimin
ne kadar
takip
edilip
edilemeyeceği
ya da
ortaya
çıkan
sonucun
ne kadar
bize
özgü
olacağı
merak
konusu.
Ancak
şunu göz
ardı
etmemek
gerekir
ki, bu
kimseler
mevcut
dinamikleri
nedeniyle
bu
trendin
dışına
pek
çıkamayacak
gibi
görünmektedirler.
Bunun
olumsuz
yanlarını
ayrıca
bir
makalede
ele
almak
yerinde
olacaktır.
Oysa
Tasavvuf
ilmi;
toplum
yaşamında
olup
bitenlerin
yanında,
“hor
görme,
suçlama,
nefret
etme”
gibi
duyguların
açıkça
görülmesine
yardımcı
olabilecek,
çarpıklıkları,
haksızlıkları
olduğu
gibi
gösterecek
bir ayna
gibidir.
İnsanı
evrenselleştiren,
temelde
hepimizde
mevcut
olan
aşk,
merhamet,
kin,
öfke,kıskançlık
… vb.
duygularımızı,
mevki,
bulunulan
yer
neresi
olursa
olsun
bize
gösterebilen
bir
yansıtıcıdır..
Bunu
peşinen
böyle
kabul
edelim.
Marifet,
insanın
“böylesine
acımasız
bir
aynada
kendini”
görebilmesidir.
Evet, net-somut,
hileli
olmayan
bir ayna
bu.
Öyle bir
yansıtıcı
ki
insanı
iliklerine
kadar
gösterebiliyor.
Ve kişi,
şişindiği
yerde
sabun
köpüğü
misali,
birden
patlayıp
sönüveriyor.
Ancak,
başta da
söylediğim
gibi,
kimileri
aynanın
net ve
somut
olarak
yansıtmasından
pek
mutlu
değiller!
Bu
nedenle
bağırıp
çağırıyorlar,
örneğin
beğenmediklerini
yok
etmek
için
terör
estiriyorlar.
Bilmedikleri
halde,
bilgiç
havalarına
giriyorlar.
Anlaşılan,
hileli
aynaları
istiyorlar.
Böylece
başkalarına
yaklaşım
yapmada
işlerin
kolaylaştığını
sanıyorlar.
Ve bu
yaklaşım
nedense
daha çok
işlerine
geliyor. |