İllâ ki Yaşam
Ahmed F. Yüksel
 

Çoğu zaman bir yazı, hatırı sayılır bir bilgi, üretilen bir fikir, bir teori mantıklı görülebilir, hatta çok beğenilebilir. Ne var ki bu, her şey demek değildir, o kadarla kalmamalıdır. Zira sıra, bütün bu meziyetlere sahip olanın, ortaya dökenin yaşamına gelir.

Şayet anlatılanlar, tüm boyutlarıyla ya da kısmen yaşama tatbik edilemiyorsa dudak bükülür; yazan, söyleyen, teoriyi açıklayan küçümsenir.

Bu kez olay farklılaşır, dayanaksız görüşler ortaya koyuyor diye yapan ikaz edilir. O kadarı ile de kalınmaz, akıl verilmeye başlanır.

Uygulaması, kendinde test etmesi istenir. Teoride kalmaması tavsiye edilir.

Bunlar, duymazdan gelinecek uyarılar değildir.

Şayet belli ikazlar/yönlenmeler fayda vermiyorsa, artık suçlamaların başlaması an meselesidir. İşler karmakarışık, içinden çıkılmaz hale dönüşür.

Esasen, gözlemlere dayanan bu eleştirilerin faydası da vardır.

İnsanları aydınlatmaya, durumun vahametini kavramaya yeterlidir.

Zira, bir konunun-düşüncenin sadece bilgi düzeyinde kalması, yaşama giden yolu tıkamış ve inanılır olmasını engellemiştir.

Anlaşılacağı üzere, bilginin, teorinin tam olduğu yerde kişiler ‘yaşamı da görmek, gözlemlemek’ istiyor.

Bir şeyi benimseme, sahip çıkma denen şey dahi, insanın söylediklerini, kendinde bulmasına yol açar. Hayat kolaylaşır. Takibi netleşir.

İnsan sözlerini, yazdıklarını kendine mal ederken, en azından bunun bir tesadüf olmadığını vurgular.

Bireyin kendisinden beklenen modeli ortaya koyması, taklitçilikle bir alakasının olmadığının belirtisidir. Bu ayrıntı, yakın planda olan dostlarını, takipçilerini adeta kamçılar.

Hayatı tevil etmeye yönlendirir.

Ne ki bunu bizzat görmek, ona tanık olmak isteyenler, bazen bilinçli şekilde ortaya konan farklı çizgilerden tedirgin olabilir. Çünü sonuçta onlar 'bir örtü' altındadır.

İşte bu noktada hatalar zinciri başlar. Böylesi tuzaklardan kaçınmak doğru bir düşüncedir.

Veya yaşamı gözlemlenen kişinin eksik yönleri vardır. Tam kemal hali ile bir yaşam sergileyememektedir. Ama bütün bunlar “onun hayata gerçekçi şekilde bakışını, asgari düzeydeki yaşamın modunu” engellemez.

Değişik şeyler bekleyenler, başka bir boyut ve farklılık arayanlar elbette haklıdır.

Ancak her türlü formasyonun yapıldığı konuların, taktik gereği üzeri örtülmesi veya yeri geldiğinde açılması söz konusudur. Bütün bu statik hal, değişiklikler, yaşamı gözlemleme yönünde insanı yanıltabilir.

Önemli olan; bu gibi koşullarda erken karar verilmemesi, düşünce dünyasının sağlıklı şekilde devam etmesine çalışılmasıdır.

Zira, karşımıza çıkabilecek risklerin iyi etüt edilmesi şartı vardır.

Toplumsal düzeyde durmaksızın izlenen kişi, bütün bunların farkında olup bir gün “mutlaka bu tablonun ne kadar anlamlı olduğunu” yine yaşamıyla, ikna gücüyle bizlere yansıtacaktır.

Zira inanca adım atmanın canlı bir modeli de bu şekilde oluşur.

Şu husus çok önemli: Söz konusu kesim, malûm bireylerin hayatını çok yoğun bir şekilde takip ettikleri bu dönemde, onlarda ortaya çıkan her şeyin anlattıklarına birebir uygun olmasını bekliyor.

Özellikle, alanında sivrilmiş insanların, kendi yaşamlarına dahi katkıda bulunmalarını arzu ediyor.

Dindar insanlar bu gözlemlemenin farkına varırsa, umarım kendileri adına iyi bir iş yapmış olurlar, yanıltıcı olmazlar.

 

 

 
 
İstanbul - 18.03.2009
sufizmveinsan@gmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com