İnancın Zayıflaması
 
Ahmet F. Yüksel
 

Bazı insanlar küçük yaşlarda üstlendiği inanç misyonunu, sorumluluk bilincini, Allah’a karşı olan aşkını, çevreye yararlı olma hevesini zaman içinde bir şekilde kaybeder gibi oluyor.

Akıllı, yürekli, çalışkan, dürüst, azimli, güzel huylu bireylerdeki bu iman zafiyeti acaba neden/nasıl kaynaklanıyor dersiniz?

Bu konuyu inceleyip araştırdığınız oldu mu hiç?

Sen tut, isyankâr tavrı benimseyenlerin ikiyüzlülüğünü ağır bir biçimde eleştir, sahteci hareketlerini kına, yüzüne vur, zavallılığını, yetersizliğini ortaya koy. Sonra aynı haller senin başına da gelsin ve eski halinden bir eser bile kalmasın.

Olacak şey mi bu?

Ama oluyor işte! 

Bunca uğraşa, emeğe, velhasıl imanla ilgili gereksinim duyulan her konuya bitmez tükenmez bir enerji ile yaklaşım yap; ama basit, ucuz, sudan bahanelerle kendini Hak’tan perdele, ilimden, felsefenden vazgeç, cahil, değerlerini kaybeden şaşkın biri ol.

Kur’an-ı Kerim de bu konuda bizleri uyararak şunları söylüyor: “ Ve men kane fiy hazihi a’ma fehuve filahireti a’ma ve edallu sebiyla ” (Kim bu dünyada kör olursa ahirette de kördür ve daha da şaşkın) İsra–72

Değerli dostlarım!

Neden böyle oluyor, niçin insanlar sahip olduğu en kıymetli hazinesinin değerini bilemiyor?

Herhalde sebepleri olmalı!

Evet, inanç zayıflığına etmen olan çeşitli faktörler var. Şimdi bunların üstünde duralım.

Birincisi, Şiron yıldızının güçlü tesirlerinden o birimin yeterince yararlanamaması. Bildiğiniz gibi birey, Şiron’un güçlü tesirlerini alıyorsa o bireyde iman nuru artar. Zayıflayınca kişide inanca/imana yakın değerlendirmeler azalır. İbadetler aksar, hatta durma noktasına gelir. İşte inanç zayıflığının en etkin işareti budur. Bir diğer önemli koşul, bireyin yaşam yolunda geçinmek, günlük nafakasını çıkarmak için harcadığı çabanın sonuçsuz kalması ve bu durumun yarattığı umutsuzluk içinde sürüklenmesidir.

Nedenlerden biri de maalesef, bazı din adamlarının açıklamaları. Bunların demeçlerini bir araya getirip okuyun. Hiçbiri, diğerinden farklı değil. Çok üzücüdür ki tam bir paradoks ortamı yaratıyorlar. Ne oluyorsa inanç dünyasına oluyor. Esasen, ana noktalar, gaye,  pamuk ipliğine bağlı değerler misali uçup gidiyor. Halk daha bir batağa saplanıyor. Ve bizler bir türlü bu durumun ayırdına varamıyoruz. İnsanlar sanki bunları okumaya mahkûm, mecbur. Dini bilgiler, gerek politika, gerekse asparagas haberlerle beraber anılıyor. Saçma sapan beyanlar, akla ve bilime dayanmayan açıklamalar gerçekten tüyler ürpertici halde. Ortada bu tür akılsızlıkları ortaya koyanların çarşaf gibi resimleri var. İnanın, bir bilim adamının ortaya koyduğu tezler bu kadar yayımlanmıyor ve doğrusu ilgi çekmiyor.

Yepyeni başlangıçlar yapmak isteyen inanç sahiplerinin bir grubu referans olarak kabul etmesi, ama sonunda tarikat adı altında şekillendirilmeye çalışılması da olumsuzluk yaratan bir başka etmen. Bu konum ilk etapta iman sahibi tarafından kabul edilir gibi gözükürse de heyecanı dindiğinde –aldatılma bahanesi ile- dışlanır hale geliyor. Akabinde  kötüleme furyası başlıyor.

Bu husus, sessiz sedasız kalan, kendi halinde yaşamını sürdüren bireylerin psikolojik yönden yıpranmasına, dinden soğumasına vesile oluyor.

İnsanların birbirine güvenememesi de işin farklı bir yanı.    

İşte bu ve benzeri durumların yarattığı olumsuzluklar, bireylerin birbirini sevmemesi, duyarsızlık, umutsuzluk, ilgisizlik gibi belirtiler, bireyi içten içe kemirerek iman noktasını yaşamada bir sendrom içine girmesine  sebep oluyor.

İnanç yolunda ve var oluş-yok oluş boyutunda  tüketilen bir ömür, bu şekilde heba olup gidiyor.

Daha çok kendi çıkarlarını düşünen ve medyatik olmak isteyen militarist görüşlerle paramparça ediliyor. Bu durumda insanoğlu, yeni tehlikelerle karşı karşıya kalıyor ve şeytanın oyuncağı olma yolunda hızla ilerliyor.

Dostlarım!  Dinin temelini sarsacak, tehlikeli ideolojilere sürükleyecek  akımlara son vermek, Allah Rasulünü seven, tanımaya çalışan bir iman ehlinin işidir. Esasen, yılmadan O’ nun sevgisine-sistemine sarılmalıdır. Yapılması gereken budur.

 

Sevgi ile kalın. Allah muininiz olsun.

 

Bu yazı Akşam gazetesinde 29.09.2007 tarihinde yayınlanmıştır.

 

 

 
 
Medine - 29.09.2007
sufizmveinsan@gmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com