İnsan gibi düşünmemek

Ahmet F. Yüksel
 

Hz.İsa’nın muhteşem bir sözü var, “Kaya” diye tanımladığı Petrus’u şöyle azarlar; ‘Sen insan gibi düşünüyorsun’.

Bu deyiş üzerinde epeyce düşünülmüş, yorumlarda bulunulmuştur. Ben bugün konuya farklı bir perspektiften bakarak kimlerin insanca düşünmediği hususuna değinmek ve görüşlerimi size gücüm yettiğince aktarmak/paylaşmak istedim.

Bakalım memnun kalacak mısınız?

İnsan gibi düşünmeyenlerin büyük bir çoğunluğunu Muhammediler teşkil eder. Evet peşin söylemeliyim,  Muhammedi inancında olan mahaller insan gibi düşünmezler.  Yanlış yapmazlar, günah işlemezler. Onlar ilimden cehil olmuş, nefissiz kalmış kimselerdir. Bu sebeple de, 'Ben yanlış bir şey söyledim, o yüzden özür dilerim' demezler, yaptıkları hareketlerden ötürü 'çok üzgün, pişman' olduklarını asla dile getirmezler. Özürle örtüşen  ‘keşke’ kavramının ‘şirke’ davetiye çıkaracağı, dolayısıyla hiçbir işe yaramayacağı düşüncesiyle yaşarlar. Sadece 'sözlerinin yanlış anlaşıldığını' beyan eden açıklamalarda bulunabilirler.

Pişman olmazlar. Bilirler ki pişmanlık, küfre giden yoldur. Tanrıya inanmazlar. Yerine göre akla ve mantığa uygun işlevlerle yaşamlarını sürdürürler. Aklın, ilmin somut bir yönü olduğu düşüncesi ile her anlarında dolu, düzgün, bilgili ve akıcı konuşmalarıyla görüşlerini desteklerler.

Onlar için iki uç söz konusudur:

‘Hiç’lik ve ‘Sistem’.

Bu açıdan bakıldığında hem bir beden olarak var olduklarının farkında olur; ama aynı zamanda bu bedenle hiç ilgilenmezler. Bedensel düşünceler umurlarında bile değildir. Kısaca bedensiz yaşarlar. Onların enerjetik bedenleri/siretleri de yoktur. Değer yargıları, beşeri anlamda değildir. Ama, suyun her kabın şeklini ve rengini alışı gibi renk ve şekil alırlar. Ortamını bulduklarında çözülürler.

İslam dünyasında giderek yükselen ve hiç kimsenin üretmediği şeyleri ortaya koyarlar. Geçerliliğini hiçbir zaman yitirmeyen, bütün insanlığa ışık tutan görüşleri ile kalpleri fethederler. Bir tür yenilik anlamına gelen bu akımın önünü kesmek asla mümkün değildir. Yaptıkları her iş meleke haline gelmiştir. Bu nedenle bir işlev üzerinde uzun uzun düşünme zahmetine katlanmazlar. Sevginin en alâsını yaşatır, zulmetmezler ama bireylere,  yaptıkları işin sonucuna katlanacaklarını hissettirirler.

B’nin sırrına en iyi şekilde vakıftırlar. Bilinmeli ki; Fatiha suresinin en önemli ayeti, Muhammedilerde,  ‘insan gibi düşünmeyenlerde’ tecelli etmiştir.

Hz. İsa ‘İnsanoğlunun günahları affetme yetkisi vardır’ der. İşte bu söz; bahsini ettiğimiz mahallerle, insanca yaşamaktan uzak bu zatlarla alakalıdır. Bilgi ve tecrübe, insan gibi düşünmeyenler için çok önemlidir. Onlar vehim duygusu taşımazlar. Olmayanı sadece var gibi kabul ederler. Kerametlerle dolu bir yaşama itibar etmezler. Pek suya sabuna dokunmaz gibi görünürler ama, sahip oldukları güç ile neticelere tesir eden, devrim yapan, koruyan, zafere ulaştıran hadiseleri var edebilirler. Bu gizli güç, onların en önemli silahıdır. Dilediklerini yaşatır, hayat verebilirler. Ayrıca, insan seçmesini çok iyi bilirler. Taviz vermezler, mecbur bırakılamazlar. Uygun adayları seçerek yollarına devam ederler. Bünyesinde çalışacak kişiler, oldukça dikkatli davranmak, sorumluluk almayı bilmek, yeri geldiğinde elini taşın altına sokabilmek, habersiz iş yapmamak ve kendini bütünüyle Allah yoluna vakfetmek zorundadır.

Sorumluluk almaya hazır olanı ise kendisi seçer. Ondan habersiz hiçbir iş yapılamaz. Çıbanbaşı olacak, kriz çıkaracak kimseleri zahire uygun bir olayla/şekilde saf dışı bırakabilir.

Değerli dostlarım! Benim gibi düşük-orta zekâ karışımı biri için bu tür yorumlar sizi yanıltmasın. Eminim, sizler daha derli toplu ve derin boyutlarda bilgilere sahipsiniz.

Sevgi ile kalın. Allaha emanet olun.

 

 
 
İstanbul - 08.02.2007
sufizmveinsan@gmail.com
afyuksel@hotmail.com
sufafy@hotmail.com

http://sufizmveinsan.com