İslam
dininde Kur’an’ın bir tanrının değil de
Allah'ın kelamı olması, ebedi doğrular ve hükümler
içerdiğine ilişkin güçlü bir saptama olacaktır. Hz.
Âdem’ den Hz Muhammed’e (s.a.v) kadar devam
eden toplumsal değişimler veya içtihadi
farklılık, yine Nebi ve Rasuller tarafından,
Hz Muhammed’den bu yana oluşan değişimler de
“zamanın müceddidi” tarafından uygulamaya konulur.
İlk
Nebi ve Rasul konumunda bulunan Hz. Âdem’ den
zaman üstü boyutlara geçildiğin de onun; bildiğimiz
anlamda cennetten dışarı çıkarılmadığı saptanmış,
cennet, gelecek şeklinde tasvir edilmiştir.
Yani bu ve
benzeri örneklerden anlaşılacağı üzere Kur’an’da
temel işlevler, mecazlar/kıssalar/ sembollerle
anlatılmıştır. Kur'anı değerlendirebilmek için
tasavvufun içinden/dilinden ve terminolojisinden
az da olsa anlamak gerekir.
Anlatılan özelliklerle Kur’an’ı tefsir edebilen,
avam boyutundan sıyrılabilmekte, tevil edebilen yani
yorumlayan ise havas niteliğine ulaşabilmektedir. Bugün
Kur’an’ı iyice değerlendirebilmek için -yukarıda da
belirttiğimiz özelliklerin yanı sıra- batı metafiziği
ile de okumak gerekiyor. Zira, bilim çağı bunu
öngörmektedir.
Kuşkusuz
hemen herkesin Din'den idrak açılarına göre
farklı beklentileri olmuştur. Örneğin çok az sayıda
insan hakikatın peşindedir. Bir Nebi ya da Rasul,
vahiy kanalıyla aldığı bilgileri, kendi bakış açılarına
göre bir vaaz usulü ile değil, karşısındakini
sıkmamaya dikkat göstererek sıcak bir tutumla,
meseleleri açmaya, algılamaya yönelik biçimde sunmak,
bütün hassas noktaları yaymak suretiyle,
kısaca; Allah’ın muradı ilahiyesine göre açıklamak
zorundadır. Bu yönde şahsi hiçbir katkıda bulunamaz.
Ancak, mutlak yaratıcının hükümleri "her kapasitenin
programına uygun" şekilde algılanır. Bu önemli
hususu göz ardı etmemek gerekir.
Kur'an
temasına göre İslam’da “Allah’ a ve Ruh’a/Melek’ lere
cinsiyet izafe” edilemez. Vahyi bize tebliğ
eden Nebi ve Rasullerdir. Son nebinin görevi
tamamlaması ile birlikte söz konusu nitelik sona
ermiştir. Vahiy kavramını bu nedenle bir veli
algılaması şeklinde kullanmak yanlış olur. Ancak,
“ilham” denen tam kapasiteli alışlar, sistem
şartları dâhilinde İmamı Mehdinin ve Hz İsanın
vefatına kadar devam edecektir.
Hz
Mehdi ve Hz İsa’nın vefatını
müteakip velayeti hassa sona erecek ancak
velayeti amme ise nesil kıyametine kadar devam
edecektir. Velayeti hassanın bitimi, kıyamete yakın
zamanda meczupların halkın idaresini ele alması
şeklinde tezahür edecektir.
İhtiyacı
resmi çizilecek kadar net olan, apayrı bir tat konumunda
ki İmamı Mehdi’nin ne zaman zuhur edeceği ise
belli değildir. Ancak ortaya çıkmadan önce Suudi
Arabistan da krallığın kalkması gerekir. Krallık
sürdükçe Mehdi’nin gelişini beklemek hayal olur.
İslam,
modernizmin ideolojisine, mevcut modern anlayışa açık
bir dindir. İslam’da sıkça kullanılan ‘Müslüman’
kavramı İslâmın tamamını değil ancak bir kesimini
yansıtır. Mümin (Muttaki) sınıfı da Müslüman’dır ancak
değer olarak bu genel klasmanın üstündedir.
Müslümanlığın gereği olan iman etme ve Allah’a teslim
olma edinimleri, bahsi geçen bu sınıfın yanında evliya
zümresini de kapsar.
Kur’an
muhkem ve müteşabih ayetler olmak üzere ikiye
ayrılmıştır. Muhkem ayetler; insanın aslını bulma
hususunda fiillerinden arındırıcı uyarıları
içermektedir. Götüreceği nokta öznel benliktir.
Müteşabihler ise adı üzerinde benzetme yollu yapılan
açıklamalardır.
Evrensel
kitap, kadın ve erkek ayrımı yapmaksızın “insanın
halife” olduğunu öngörmüştür. Bu açıdan
bakıldığında, Arapçanın eril bir dil olmadığı
görülecektir. Yani hem eril hem de dişidir. Çünkü
ayırt etmeksizin erkeğe ve kadına hitap
etmektedir. ‘Ey iman edenler’ hitabı hem
erkeklere hem de kadınlara yapılmıştır. Diğer hükümler,
verilen mesajlarda aynı niteliktedir.
Özetle
hedef, Eşrefi Mahlûkat olan “İnsan”dır.
Müteşabihe göre Cenab-ı Hak ete kemiğe
bürünmüş ve halk/insan adıyla zahir olmuştur.
Kozmosta
-güneş sistemimizde- ayın ve güneşin özellikleri
oldukça fazladır. En başta ibadet adı altında yapılan
çalışmalar “güneşe ve aya” göre ayarlanır. Ancak,
bu konuyu tapınma anlamında değerlendirmek gerçekçi
olmaz. İbadetlerin sadece sistemle/enerji ile
alakası vardır. Ay, ışığını güneşten, güneş ise
ziyasını kendinden alır. Işığını başkasının
ziyasından alan nice varlıklar olsa da hepsinin nuru
nihayette Allah’ın nurudur.
İslam
dinine ilgi duyanların biraz derine daldıklarında
sordukları ilk soru çoğunlukla ‘Vahdeti vücut nedir?’
olmaktadır.
Tevhid
aşamasını
müteakip öngörülen bu teklik yaşamının ayrıca
‘Vahdet-i Şuhud’ ve ‘Şuhud-u zat’ gibi
aşamaları, çeşitli renkleri vardır.
Bu
farklılık, haliyle olumlu yanlarıyla insanlar arasında
değişik modeller/dereceler/mertebeler
oluşturmaktadır.
Bizi
ilgilendiren husus bu modellerden birini seçip
hayatımızı şekillendirmektir.
Çünkü,
İslam’ın anayasası birey- bütünlük çelişkisinden
kurtulmayı öngörür. |