İslam’ın Fenomolojisi
Ahmet F. Yüksel
 

İslam dininde Kur’an’ın bir tanrının değil de Allah'ın kelamı olması, ebedi doğrular ve hükümler içerdiğine ilişkin güçlü bir saptama olacaktır. Hz. Âdem’ den Hz Muhammed’e (s.a.v) kadar devam eden toplumsal değişimler veya içtihadi farklılık, yine Nebi ve Rasuller tarafından, Hz Muhammed’den bu yana oluşan değişimler de “zamanın müceddidi” tarafından uygulamaya konulur.

İlk Nebi ve Rasul konumunda bulunan Hz. Âdem’ den zaman üstü boyutlara geçildiğin de onun; bildiğimiz anlamda cennetten dışarı çıkarılmadığı saptanmış, cennet, gelecek şeklinde tasvir edilmiştir.

Yani bu ve benzeri örneklerden anlaşılacağı üzere Kur’an’da temel işlevler, mecazlar/kıssalar/ sembollerle anlatılmıştır. Kur'anı değerlendirebilmek için tasavvufun içinden/dilinden ve terminolojisinden az da olsa anlamak gerekir.      Anlatılan özelliklerle Kur’an’ı tefsir edebilen, avam boyutundan sıyrılabilmekte, tevil edebilen yani yorumlayan ise havas niteliğine ulaşabilmektedir. Bugün Kur’an’ı iyice değerlendirebilmek için -yukarıda da belirttiğimiz özelliklerin yanı sıra- batı metafiziği ile de okumak gerekiyor. Zira, bilim çağı bunu öngörmektedir.

Kuşkusuz hemen herkesin Din'den idrak açılarına göre farklı beklentileri olmuştur. Örneğin çok az sayıda insan hakikatın peşindedir. Bir Nebi ya da Rasul, vahiy kanalıyla aldığı bilgileri, kendi bakış açılarına göre bir vaaz usulü ile değil, karşısındakini sıkmamaya dikkat göstererek sıcak bir tutumla, meseleleri açmaya, algılamaya yönelik biçimde sunmak, bütün hassas noktaları yaymak suretiyle, kısaca; Allah’ın muradı ilahiyesine göre açıklamak zorundadır. Bu yönde şahsi hiçbir katkıda bulunamaz. Ancak, mutlak yaratıcının hükümleri "her kapasitenin programına uygun" şekilde algılanır. Bu önemli hususu göz ardı etmemek gerekir.

Kur'an temasına göre İslam’da “Allah’ a ve Ruh’a/Melek’ lere cinsiyet izafe” edilemez. Vahyi bize tebliğ eden Nebi ve Rasullerdir. Son nebinin görevi tamamlaması ile birlikte söz konusu nitelik sona ermiştir. Vahiy kavramını bu nedenle bir veli algılaması şeklinde kullanmak yanlış olur. Ancak, “ilham” denen tam kapasiteli alışlar, sistem şartları dâhilinde İmamı Mehdinin ve Hz İsanın vefatına kadar devam edecektir.

Hz Mehdi ve Hz İsa’nın vefatını müteakip velayeti hassa sona erecek ancak velayeti amme ise nesil kıyametine kadar devam edecektir. Velayeti hassanın bitimi, kıyamete yakın zamanda meczupların halkın idaresini ele alması şeklinde tezahür edecektir.

İhtiyacı resmi çizilecek kadar net olan, apayrı bir tat konumunda ki İmamı Mehdi’nin ne zaman zuhur edeceği ise belli değildir. Ancak ortaya çıkmadan önce Suudi Arabistan da krallığın kalkması gerekir. Krallık sürdükçe Mehdi’nin gelişini beklemek hayal olur.

İslam, modernizmin ideolojisine, mevcut modern anlayışa açık bir dindir. İslam’da sıkça kullanılan ‘Müslüman’ kavramı İslâmın tamamını değil ancak bir kesimini yansıtır. Mümin (Muttaki) sınıfı da Müslüman’dır ancak değer olarak bu genel klasmanın üstündedir.

Müslümanlığın gereği olan iman etme ve Allah’a teslim olma edinimleri, bahsi geçen bu sınıfın yanında evliya zümresini de kapsar.

Kur’an muhkem ve müteşabih ayetler olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Muhkem ayetler; insanın aslını bulma hususunda fiillerinden arındırıcı uyarıları içermektedir. Götüreceği nokta öznel benliktir. Müteşabihler ise adı üzerinde benzetme yollu yapılan açıklamalardır.

Evrensel kitap, kadın ve erkek ayrımı yapmaksızın “insanın halife” olduğunu öngörmüştür. Bu açıdan bakıldığında, Arapçanın eril bir dil olmadığı görülecektir. Yani hem eril hem de dişidir. Çünkü ayırt etmeksizin erkeğe ve kadına hitap etmektedir. ‘Ey iman edenler’ hitabı hem erkeklere hem de kadınlara yapılmıştır. Diğer hükümler, verilen mesajlarda aynı niteliktedir.

Özetle hedef, Eşrefi Mahlûkat olan “İnsan”dır. Müteşabihe göre Cenab-ı Hak ete kemiğe bürünmüş ve halk/insan adıyla zahir olmuştur.

Kozmosta -güneş sistemimizde- ayın ve güneşin özellikleri oldukça fazladır. En başta ibadet adı altında yapılan çalışmalar “güneşe ve aya” göre ayarlanır. Ancak, bu konuyu tapınma anlamında değerlendirmek gerçekçi olmaz. İbadetlerin sadece sistemle/enerji ile alakası vardır. Ay, ışığını güneşten, güneş ise ziyasını kendinden alır. Işığını başkasının ziyasından alan nice varlıklar olsa da hepsinin nuru nihayette Allah’ın nurudur.

İslam dinine ilgi duyanların biraz derine daldıklarında sordukları ilk soru çoğunlukla ‘Vahdeti vücut nedir?’ olmaktadır.

Tevhid aşamasını müteakip öngörülen bu teklik yaşamının ayrıca ‘Vahdet-i Şuhud’ ve ‘Şuhud-u zat’ gibi aşamaları, çeşitli renkleri vardır.

Bu farklılık, haliyle olumlu yanlarıyla insanlar arasında değişik modeller/dereceler/mertebeler oluşturmaktadır.

Bizi ilgilendiren husus bu modellerden birini seçip hayatımızı şekillendirmektir.

Çünkü, İslam’ın anayasası birey- bütünlük çelişkisinden kurtulmayı öngörür. 

 

 

 
 

İstanbul - 11.09.2008
sufizmveinsan@gmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com