İslamın Tanımı
Ahmet F. Yüksel
 

Allah Rasulü Hz. Muhammed (s.a.v.)’ in söylediği bir söz, İslâm’ı değerlendirmek, anlamak isteyenlere bir durum tespitidir. Benim bugün üzerinde durmak istediğim konu budur.

O, İslâm’ın bütünlüğünü anlatmak ve tevhit kuralını yansıtmak babında “Allah var, onunla beraber hiçbir şey yok.” demiştir.

“Bu sözün ayrıcalığı nedir? Ne var bu sözde? ”  denebilir.

Çok şey var.

Bu, her şeyden önce İslâm’ın adının konması, tanımlanmasıdır. Bunun böyle olduğunu bilen biliyordu

Bu ifadenin bir hayli açıklanabilir oluşu onun ümmeti içinde yetiştirdiği seçkin kimselere düşer, ama benim tanık olduğum, uzun süredir, yaklaşık otuz yıl, bunun böyle olmadığıydı.

Söylenen şuydu: İslâm dini, yaptıklarının neticesiyle karşı karşıya kalma, sonuçta cezalandırma prensibidir. Buna göre tanrıya tapılacak, yardım dilenecek, dilendiği zaman hiç kısıtlama olmaksızın asılıp kesilecek ve günü kurtarma amacına matuf olacak şekilde yaratıcıya karşı bir sorumluluk duyulacaktı.

Halk arasında kimi hinliğinden, kimi saflığından/cehaletinden olsa gerek, en olmadık zamanlarda asıl olanı değil, bu görüşü savunuyordu. Tapınma adına konuşmalar, haberler, yorumlar, öyküler, uysa da uymasa da birbirini izliyordu.

İşte Hz. Muhammed’in (s.a.v.) sözü bu yüzden çok önemlidir. Gerçek tanım bu hadisle açığa çıkmıştır. Soruna ışık tutacak açıklama budur. Bu ifade; yaşanan olayların, gerçekte birbirinden kopuk olmadığını, etle tırnak gibi iç içe geçmiş, kaynaşmış olduğunu gözler önüne sermiştir.

Artık İslam’a gönül veren kimi kişiler, bu söze istinaden kararlarını vermek, benliklerini-bedenlerinin kimyasını değiştirmek zorunda kalacaklardır.

Ya yapay bir anlayışla tanrıdan medet ummaya devam edecekler ya da olaylara evrensellikle bakıp mutlak varlığı dışarıda değil, özde bulma ve yaşama gayreti içinde olacaklardır.

Bu ayrım-tespit yapılmadığı zaman, İslâm’ın gerçek manası kaybedilmiş demektir ve birey için ‘beşeriyet batağına saplandı’ denen durum budur. Bu idrak, insanları karşı karşıya getirme, halkı kendine benzetme, anlayışlarında kendine eş arama çabasıdır.

Haliyle, yaşam onlar için sorun olmakta devam eder. ‘Neden’ ve ‘Niçin’ li sorular, her konuda veya sohbette yanıt ararken uyumsuzluklar göze batar. Aslında, bugün de tartışılan uyumsuzluk sorunu, konuya iyi yaklaşım yapılmadığından tarih boyunca karşımıza çıkmaktadır.

Belki bana öyle geliyor, ama insanımızın Efendimizi (s.a.v) değerlendirememesi, boş işlerle uğraşmasından, kafasını çalıştırmamasından ve çıkarcı yaklaşımlarından kaynaklanıyor diye düşünüyorum. Kopukluğun nedenleri böyle olmalı.

Şayet bu irtibat temin edilemezse ve çoğunluk, dini anlamayı rölantiye almış durumda ise, yukarı-üst boyutlara çıkılamayacağı ortadadır.

Halinden memnun olmayıp paniğe kapılmak da yanlış bir tutum olur. Üstelik bu tip hareketler ruhsal huzursuzluğu düzeltmez, aksine insanı bunalıma sokar.

Önemli ve doğru olan ise Allah Rasulü’nü ve ortaya koyduğu tanımlamaları anlamaktan geçer.

Sevgi ile kalın. Allah’a emanet olun.

 

 
 
Medine - 18.10.2006
sufizmveinsan@gmail.com
afyuksel@hotmail.com
sufafy@hotmail.com

http://sufizmveinsan.com