Bu kelimenin lügat manası; “sorma, anlama, sorup
anlama, öğrenmek için sorma” şeklindedir.
İstifham duyan insan ‘değer yargıları’ güçlü,
üretime açık, duygularıyla yaşamayan biridir.
Tam anlamıyla sağlam karakterlidir. Koşullara
kolaylıkla boyun eğmez, anlamadığı şeyleri anlar
havasına girip garip davranışlarda asla bulunmaz.
Herhangi birinin kafasında istifham uyanırsa bilinmeli
ki bu, anlatılan konuya yapılan olumlu yaklaşımın,
öğrenmenin neticesidir, ‘kuşkunun’ değil.
Ayrıca, sorup ikna olmuş bir kişinin karşısındakinden
kuşku duyması, mümkün olabilir mi? Söylediklerine
inanmak, onun istediği gibi davranmaktan başka yapacak
bir şey kalıyor mu geriye? Eğer kuşkuya kapılan,
gerçekten samimi ise her şeyden önce doğruyu –dolaylı
yollardan da olsa- öğrenmek zorundadır. Birey bir an
önce bunu yapmalı ve yaşayan beyinlerde yeşil ışık
yaktırmalıdır. Aksi halde, kendi kendine bir kaos ortamı
yaratacak ve sonuçta yalnız kalmış olacaktır.
Bir örnek vermek istiyorum. Otobüs durağındayım.
Önümdeki manzaraya bakıyorum. İtişme kakışma yok. Kimse
sırasını ihlal etmiyor. Kadınlara ve çocuklara öncelik
tanınıyor. Elinde yükü olan birisi, kartını
gösteremeyecek durumda olduğundan şoföre selam verip
yerine geçiyor. Şoförde öyle bir güven yaratmış ki,
kartını göstermesini istemiyor. Bu konuda içine kuşku
düşmüyor. Yolcu da kartı olmadığı halde serbestçe
geçmenin büyük bir suç olduğunu biliyor. Kart talebi
sürücüye kalmış, isterse kural icabı sorabilir.
Evet, bu durum aleni şekilde, şüphe duymamayı ifade
eder. Yani halk arasında bilinen kuşkuya dayalı bir soru
işareti anlamına gelen yani istifham ile uzaktan
yakından alakası yoktur.
Bir noktaya daha açıklık getirmek zorundayım. Ben bugüne
değin kavramlara hiç karşı olmadım. ‘ Neyse
odur’ der, geçer giderim.
Fakat, bazı kelimelerin kullanılış şekline karşıyım.
Çünkü zayıf karakterli kişiler, tutarsız davranışları
içinde onları farklı anlamlara dönüştürebiliyor.
Bilinçli bilinçsiz, istedikleri yerde kullandıkları
sözcüklerle işin cılkını çıkartıyorlar. Ve yanlış
kullanımlar, değişik şekilde anlaşıldığı için insanı
çileden çıkartıyor. İşte o zaman içimde fırtınalar
kopuyor, kasırgalar esiyor.
Ve
aklımda şu sorular oluşuyor:
Acaba duruma, kişiye göre değişen, bize uzaklığına göre
farklılaşan kavramlarla mı yaşıyoruz?
Konuştuklarımız, sormak istediklerimiz öğrenme amaçlı
mı, yoksa şüpheci yaklaşımlara mı dayanıyor?
İnsanları gerçek yanları ile mi değerlendiriyoruz, yoksa
duygu dünyamızın getirileri ile mi yaklaşım yapıyoruz?
Değerli okurlarım! Gerçekten her şeyi yeni baştan
düşünmek, bütün bu hususları analiz etmek,
zorundayız.
Kavram
deyip geçmeyelim. Bir çürüyüş içine geçmemek, olası bir
çıkmazdan sıyrılmak için üzerinde titizlikle duralım.
Çünkü ‘Yapıcılık’ ihtimalini peşinen iptal eden,
hiçleştiren bakış açısı, muazzam bir acz duygusu, ona
bağlı olarak da bir öfke ve negatif enerji oluşturuyor
da.
Sevgi ile kalın. Allah’a emanet olun. |