Bu yazının amacı, istikrar denilen kavramın zaman içinde artık kaybolduğunu vurgulamak değil. Aksine, bu olgunun kökenine inerek analiz yapmaya çalışmak.
Baştan söyleyeyim; kendilerini umutsuzluğa kaptıranlara katılmıyorum.
Zira onların gerçekçi değerlerden haberleri dahi yok.
Kaç kişi farkındadır pek bilmiyorum, ama istikrar sonsuza kadar olacak, hem bireysel hem de toplumsal alanda varlığını idame ettirecektir.
Şimdi, sevindirici bir durum olarak kabul ettiğimiz bu gerçeği ayrıntılarıyla dile getirmeye gayret edeceğim.
İstikrar kelimesi lügat manasıyla “karar bulma, yerleşme, iyice belli olma” anlamlarına gelir. Kendine uygun olmayan ortamlarda, en küçük bir darbede devrilmeye hazır olanların aksine, ağır eleştiriler karşısında dimdik ayakta kalmayı becerebildiği gibi saygısından da bir şey kaybetmeyen ve başkalarınca da fark edilenlerin tutumudur istikrarın tanımı.
Aradan uçup giden zaman, bu hal üzerinde yaşamayı prensip edinene bir şey kaybettirmez. Ama istikrarsızlık, bazen ağır bir ruhsal hastalığın belirtisi, bazen de anlık olarak kendini kontrol etmede yoğunlaşan güçlükler olarak nitelendirilir. Bu eğilimin kalıtsal olduğunu söylemekte yarar var.
Günümüzde olayların getirdiği acı manzaraları hep birlikte görüyoruz.
Olanlar ortada değil mi?
Bu olumsuz koşullar toplumu bir ahtapot gibi kuşatmış, âdeta boğazlamış durumda iken bu batağın içinde yaşam mücadelesi vermek, istikrarlı duruşlar sergilemek hiç de kolay bir şey değil.
Esasen bu aşılması güç olaylar, eğitimsizlikten/güvensizlikten kaynaklanıyor. Ve onlar devam ettikçe bu nitelikten bahsetmek biraz zor gibi görünüyor.
Düşündürücü olan ve örnek alınması gereken şey, söz konusu meseleleri yaşarken dengeli olmak, altını çizerek söylüyorum, kendini bozmamak, gücünü ve maneviyatını yitirmemektir.
Bütün çelişkiler de buradan kaynaklanıyor. Toplumun birliğini bozan ahlaki kirlilik ve pislik dışarıdan apaçık görünüyor.
Bu gibi yıkıcı durumlar karşısında ayakta kalabilmek bir hayli zor olur.
Esasen, toplum yaşamının hangi dalını ele alırsanız alın, uzun süren bir kaos ortamı var. Basit bir örneği; sınır boylarında şu veya bu nedenle istikrar bir türlü sağlanamıyor. İnsanoğlu farklı şeylerde şaşkınlıktan kurtulamıyor, dağılıyor. Belli ki rahat değiller, sıkıntı içindeler. Her gün huzur bozucu olaylara şahit oluyorlar.
Genellersek; mevcut bazı dengesizlikler var ki yenilir yutulur lokma değil. İstikrar olmayınca bunlar düzelmez, kaybeden yine toplum olur. Kusura bakmayın, ama kanayan yaranın başında (bana göre), hiç kuşkusuz biraz iman eksikliği var gibi.
Bunları dile getirmek zorundayım.
Şu hususu iyi bilmemiz gerekir:
Eğer bir toplum kalben rahatsa, sıkıntısız bir yaşam sürecek, başarılı olabilecektir. Ve istikrar içinde yaşarken ayrıca istikrar ortamı da yaratılacaktır.
|