Kurban,
hükümlere
uymak
için,
dinen
zengin
sayılan
Müslümanların
belli
günlerde
(Hac
bayramının
ilk üç
gününde)
yerine
getirdikleri
bir
vecibedir.
Kendini
tanıma
olgunluğuna
ulaşan,
bu
özelliğinden
dolayı
da
“ilk
insan-halife”
olduğu
kabul
edilen
Hz.
Âdem
(a.s.)
devrinden
beri var
olduğu,
Kuran’ın
şu
âyetlerinden
anlaşılmaktadır:
Onlara
Adem'in
iki oğlunun
haberini,
Hak
olarak
anlat...
Hani
ikisi de
birer
kurban
takdim
etmişlerdi
de
birinden
kabul
olunmuş,
diğerinden
kabul
olunmamıştı...
[5/27]
Hz.
İbrahim
(a.s.)’ın,
oğlu Hz.
İsmail
(a.s.)
ile
aralarında
geçen
“rüya ve
kurban”
olayı
Saffat
(37)
Sûresinde
tüm
açıklığıyla
anlatılmaktadır:
-(Oğlu
İsmail)
Onunla
birlikte
yürüme
olgunluğuna
ulaşınca,
(İbrahim)
dedi ki:
"Ey
oğulcuğum!
Muhakkak
ki ben
seni
uykuda
görüyorum
ve ben
seni
kurban
ediyorum...
Bak
bakalım
sen ne
dersin
bu
işe?"...
(Oğlu)
dedi ki:
"Ey
babacığım...
Emrolunduğun
şeyi yap
İnşâAllah
beni
sabredenlerden
bulacaksın."
[37/102]
Yine
Kuran’da
Hz. Musa
(a.s.)
zamanındaki
bir
olayın
kurbanla
ilişkilendirilerek
sonuca
ulaştırıldığı
zikredilmektedir.
[Bkz:
Bakara
(2)/67…71]
Bütün
yaşamı
Kuran’ın
uygulaması
olan ve
“Canlı
Kuran”
olarak
anılan
Allah
Rasulü
(s.a.v.)’e
ise
Kevser
Sûresi
(108)/2.
âyetinde:
O hâlde
Rabbin
için
salâtı
yaşa ve
kurbanı
(benlik)
kes!
[108/2]
diye
hitap
edilmektedir.
Buraya
kadar
yazılanlar;
“Kurban
İslâmi
mi
yoksa
Şaman
kültürünün
bir
kalıntısı
mı?
Yoksa
Kuran’a
ve
Rasûlullah
Efendimize
uzanan
sağlam
kaynaklara
mı
dayanmakta?”
sorusuna
bir
yanıt
niteliğindedir.
Ayrıca
akıllara
takılan,
“Hacca
gidenler,
bu
ibadetin
bir
rüknü
olarak
mı
kurban
keserler
yoksa
Hacca
gitmeyenler
de keser
mi?”
karmaşasına
açıklık
getirmektedir.
Şu
Hadisler
de
konuya
ışık
tutuyor:
Hz. Aişe
(r.a.)
anlatıyor:
Rasûlullah
(s.a.v.)
buyurdular
ki:
-Hiçbir
kul,
kurban
günü,
Allah
indinde
kan
akıtmaktan
daha
sevimli
bir iş
yapamaz.
Zîra
kesilen
hayvan,
kıyamet
günü
boynuzlarıyla,
kıllarıyla,
sınnaklarıyla
gelecektir…
(Kütüb-i
Sitte
-1146)
Hz. Enes
(r.a.) :
"Rasûlullah
(s.a.v.),
ayakta
olduğu
halde,
yedi
deveyi
kendi
eliyle
kesti.
Medine'de
ise
boynuzlu
ve
alacalı
iki
koyun
kurban
etti.
Rasûlullah
(s.a.v.)
keserken
tekbir
getiriyor,
besmele
çekiyor
ve
ayağını
hayvanların
boyunlarının
üzerine
koyuyordu."
(Kütüb-i
Sitte
-1453)
Yine Hz.
Câbir
(r.a.)
anlatıyor:
-Hz.
Rasûlullah
(s.a.v.)
ile
musallâda
hazır
bulundum.
Hutbesini
tamamlayınca
minberinden
indi.
Kurbanlık
koçuna
gelip
kendi
eliyle
kesti.
Keserken:
"Bismillahi
vallahu
ekber.
Bu benim
adıma ve
ümmetimden
kurban
kesmeyenlerin
adınadır!"
dedi.
(Kütüb-i
Sitte
-1474)
Şu
hadisi
ile
Efendimiz
ne büyük
bir
müjde
veriyor:
-Ya
Fatıma,
kurbanının
yanına
git!
Kesilirken
orada
bulun!
Yere
akacak
ilk kan
damlası
ile
geçmiş
günahların
affedilir[İbn-i
Hibban]
Öte
yandan,
Hacca
gitmesine
rağmen
Hz.
Rasûlullah’ın
her yıl
kurban
kestiği
düşünülürse
bir
kısım
insanların:
“Hacca
gitmeyenlerin
kurban
kesmesine
gerek
yok…”
savının
hiç de
tatminkâr
olmadığı
anlaşılıyor.
Efendimizin
“kurbanlarını
bizzat
kendisinin
kestiği”
göz
önüne
alındığında,
ayrıca
bu
eylemde
duygusallığın
kesinlikle
bir yeri
olmadığı
görülüyor.
Nihayetinde
her
hayvan
bir
şekilde
kesilerek
insanların
istifadesine
sunulacaktır.
Yalnız
şu
hususlar
göz ardı
edilmemelidir:
Bu işe
özünden
karşı
olanlara
koz
vermemek
amacına
matuf
bir
şekilde
değil,
gerçekten
kurban
kesimi
için
olması
gereken
kurallar
ne ise
ona özen
gösterilmeli,
ehil
olmayanların
verdikleri
çirkin
fotoğraflar
olmamalı,
olay
işin
ruhuna
uygun
bir
biçimde
neticelendirilmelidir.
Kurban,
dinen
zengin
sayılanlar
için bir
vecibe
olduğuna
göre
mümkünse
kendisine
hiç
ayırmadan
ihtiyaç
sahiplerine,
özetle
fakirlere
dağıtılmalıdır.
Bütün bu
anlatılanların
yanında
“bir
de
manevi
kurban
var!”
ifadesi
bulunmaktadır.
Manevi
kurban,
“Nefsini
kurban
etmektir.”
“Nefsini
kurban
et Allah
yolunda!”
Bu söz
ile,
aslında
anlatılmak
istenen
şudur:
“Bedeninin,
istek,
arzu ve
zevklerinden
arın!
Bedenini
kurban
et!.”
Bedenini
kurban
etmekten
kasıt,
herhalde
kafayı
gövdeden
ayırmak
değil;
bedenin
aşırı
istek ve
hırslarını
frenlemektir!
İşte bu
açıklamalara
istinaden,
zahiri
manada
kurban
kesimi
ile
beraber,
orijin
mahiyetteki
kurbanı
da
gerçekleştirmek,
bir
anlamda
izafi
‘benliği’
Allah
için
kurban
etmek
gerekiyor.
Ehli,
bunu
“anlayıp
idrak
etmek
suretiyle
‘ben’
kavramından
kurtulmak”
şeklinde
tarif
ediyor.
Tüm İslâm âleminin ve sufizmveinsan.com okuyucularının Kurban bayramını kutluyorum.
Sevgi ile kalın.
|