Kadını 'kadın' gibi görmemek

 

     Doğru olduğuna inandığı bir şeyin olmadığını görünce, iki gözü iki çeşme ağlayarak ters kararlar alan, bunları bizzat uygulayan birçok kadın tanıyorum.

Bunların bir kısmı, önce bir güzel dağıttıktan sonra kendine gelebiliyor maalesef.
     Bir kısmı ise ne yazık ki gelemiyor bile.
     Mistik yaklaşımlarda kadının “Kudret sıfatı” ile zahir olduğu, daha açıkçası kudretin ağır bastığı, “bir erkeğin kırk yılda ulaştığı bir şeyi, bir kadının kırk günde yakaladığı”, bütün bunlara karşın, kadında akıl ve mantık yanının pek işlemediği görülür.  Gerçekten kadın, dengesini bir anda kaybederek, kazandıklarını heba edebilir. Sebebi çok net bir şekilde söylüyorum, duygusallığıdır. Etrafınıza bakın, bu tip olayları görürsünüz.
 
     Derler ki: “Kadını anlamayan bir insan, Allah’ı hiç algılayamaz.” Bütün bu yaklaşımlardan sonra, aradaki münasebetin ne olduğunu bulmakta zorluk çekmeyeceğinizi umuyorum.
 
     Kadın narin bir varlıktır. Bir kadının gözyaşları, yaptığı işe duygusallıkla baktığının delilidir.
Konumu itibariyle bu hali, aldığı kararların başarısına, hedeflerine ulaşmasına engel olmaktadır.
     Dolayısıyla, stratejilerini kestirebilmek oldukça zordur.
     Ama bunun yanı sıra, kendisinden umulmadık fedakârlıkların çıkması da söz konusu olabilir. Bazen varlığı için gerçekten elzem olan bir şeyde-menfaatte tercih hakkını başkaları için kullanabilir. Bu kararı alırken asla düşünmeyi beklemez, çünkü samimidir.
 
     Öte yandan, kadınların liderliği, -sistemin bizleri şu ana kadar nereye getirdiğini dikkate alırsak- pek de doğru bir düşünce olarak görünmez.
Kadının bolca olduğu yerde, kararlılık, somut yaklaşımlar net biçimde düşer.
‘Erkek gibi ol’ şeklindeki bir baskının kadınları çok ciddi oranda bir değişime uğratmayacağı kesindir.Bu yüzden bu tip kadınların en tepe noktalara ulaştığına neredeyse hiç şahit olmuyoruz.
 
     Bazısı için “erkek gibi bir hanım” derken, ne derecede soğukkanlı olduğuna ve bazı erkeklerden beklenmeyen davranışlar içinde bulunduğuna değiniyoruz, mecazen.
 
     En ciddiyetsiz yaklaşım, onları insan yerine koymayarak, sadece yapıları gereği ‘yumuşak yetkinlikleri’ ile takdir edebilmemizdir. Buna göre düşüncelerimiz; kadınları bir mal gibi görmenin dışına taşmalı, becerileri, düşünme yetenekleri, yapısal durumları, insani tarafları vb. özellikleri ile daha çok beğeniliyor şeklinde olmalıdır.
     Araştırmalar gösteriyor ki “çok güzel bir kadın”, en çok beğenilen-takdir edilen değildir.
     Kadının hayatımıza katacak çok ama çok şeyi var.
     Bu yüzden de zekâ fışkıran fikirlerine ihtiyaç duymamız gerektiğini kabullenmeliyiz.
     Örneğin, bize açılan ve “saçma sapan” gelebilen bir hareket veya konu, onlarla paylaşıma girildiğinde daha bir hoşgörü le kabulleniliveriliyor.
 
     Ama bu türlü yaklaşımlar, bizim kör bir feminist olduğumuzu göstermemeli. Şayet kadına sadece “KADIN” gözüyle bakabilmeyi bırakabilirsek, pozitif bir iş yapmış, kendimizi geliştirmekte daha da önemli mesafeler almış oluruz.
     Kuşkusuz bu türlü eylemler, ön yargı kalıplarını yıkmak, akıllıca ve stratejik davranmakla ilgilidir.
 
     Yukarıda bahsettiğim faktörleri de dikkate alırsak, kadınların erkeklerin hayallerini süslemekten başka bir işe yaramadıklarını düşünerek yapılan yaklaşımların doğru olmadığını görürüz. Öyle olmasaydı Allah Rasulü illa ki “Ya Ayşe” demezdi.
 
     Ne dersiniz?
 
Arkadaşına gönder 

 

 

Paylaş