Karmaşık analizler

    

     Perspektif, Fransızca kökenli bir kelime (Perspective). Eşya ve nesnelerin uzaktan görünümü anlamına geliyor. Türkçede “bakış açısı” anlamında da kullanılabiliyor.

Nüans da öyle, Fransızca kökenli.

     Nakış işleyenlerin kullandığı bir fiilden türetilmiş bir isim.     Özelliği, bir rengin açık tonlu olanından tutun en koyu olanına kadar farklılık gösteren bir durumu yansıtan bir kelime olması.

     Bir bakıma, duyarlılığın hassas noktaya dayandığına işaret ediyor.

     Ama aynı gibi kabul edilirken ayrıntılara girildiğinde belirgin farklılıkların olduğu gözleniyor.

     Bundan ötürü, insan daha doğru ve somut değerleri yakalayabiliyor. Belirsizlikten çıkarıyor.

     Anlaşılacağı üzere, Perspektif içinde nüansların olması çok önemli. O halde böyle durumlara alabildiğince dikkat etmek gerekiyor diyebiliriz.

     Bir diğer önemli ayrıntı ise “üretmek ve ezbercilik” üzerine yoğunlaşıyor.

     Ezberci bir yaklaşımın, üretici bir tutuma ne kadar ters düştüğünü söylemeye gerek bile yok.

     Daha ziyade tuzu kuru insanların iyi yaşama arzusu içinde olmalarından ve belirsiz hareketlerinden kaynaklanıyor üretimsizlik. Yeter ki onların ihtiyaçları karşılansın. Böyle bir dünyayı değiştirmek pek akıllarına gelmiyor.

     Birbiri ile ilintisiz, belirli süreçler içinde birbirinin üstüne binen, zaman zamanda dağınık görünen, öyle olmadığı halde başkasının yerine geçip öyleymiş gibi gösteren ve anlamsız şekilde birbirini besleyip basitçe ortaya konan şeyler için, insan yoruma dahi girmek istemiyor.

     Çünkü üretimden yoksun fikirler, bariz bir şekilde belli olurken, dinleyenin bir kulağından girip diğer kulağından çıkıyor.

     Bu perspektiften bakıldığında ezberciliğin taklit aşamasında, belirleyici olmadığı, tahkike asla yanaşamadığı, bunun yanı sıra ezberci bir kişinin “eleştiri yönünün de” çok zayıf olduğu izlenimi ortaya çıkıveriyor.

     Çünkü taklit ehli-ezberci olanlarda “eleştirel düşünme potansiyeli” gelişmiyor, güdük kalıyor.

     Aslına bakarsanız, bu yeteneksizliğin altında yatan nedenlerin başında; şartlanma, değer yargıları, önyargı, şekil ve yetişme tarzlarındaki noksanlık olduğu hemen fark ediliyor.

     Dikkat edin, bir çözüme sırt çevirenler,  ya da savsaklayanlar hep bu saydığım nitelikleri taşıyanlardan çıkıyor.

     Özetlemek gerekirse bugün karşı karşıya olduğumuz sorunların temelindeki yoğunluk bu.

     Ve nihayet meseleye teknik bir yaklaşımda bulunmak istediğimizde bunun genetik bir özellikten kaynaklandığını söyleyebiliriz.

     Bazı istisnaları dışında durum budur!   

     Açık olduğu üzere, bu sadece geçmişi ve günümüzü değerlendirmek için değil, geleceğin parlak dönemi olması bakımından da zorunlu bir yaklaşım olacaktır.

     Sevgili dostlar! Hangi konu olursa olsun, bireyin sürekli bir değişim içinde olduğu, aksine yerinde sayanların buna devam etmekte olduğu görülüyor.

     Dikkat edildiğinde olumlu bir bakış açısına kavuşanlar, söylenenleri ciddiye alarak değerlendirmelerde bulunanlardır.      Genç kuşaklar buna hazır. Ama betonlaşma devrinde yani yaşlanma sürecinde, düşünülen bu husus kolaylıkla gerçekleştirilemez.

     Önemli olan, ağaç yaşken eğilir misali, gençlik dönemlerinde bireylere bu aşının yapılmasıdır, sonrasında keyif içinde somut değerlerin görülebilmesi için bu, önem taşır.

     Bu takdirde karmaşık analizler çözülür.

     Hayat yaşanacak hale gelir.

     İnsanoğlu “aşağılık maymunlardan” olma özelliğinden kendini kurtarır.

     Genetiğine mahkûm olmaz.

     Çünkü o en değerli varlıktır.

     Allah, ona kendi ruhundan üflemiş ve anlamlı kılmıştır.

     Bu tutkuyla yaşayacak insan, bakış açısına kavuşmuş, bütünlük idrakini, nüansları yakalayabilmiş, üreten olmuş, evrensellik basamağında hızla tırmanmaya başlamıştır.

Arkadaşına gönder 

 

 

Paylaş