Her ne kadar birbirine zıt gibi görünse de, yaşadığımız
olayların kaynağinda hep duygular bulunmaktadır.
Bizler, duygularımızı tanımakta zorluk çekebilir veya
belli olanlarını adlandırmaktan ya da görmekten
kaçınabilir, kimilerinin ise birbirine dolaşmasına,
işlerimize karışmasına engel olmak isteriz.
Duyguların benzerlik taşıyanları ve farklı olanları da
mevcuttur.
İnsanın bu açıklarını bilmesi, kabullenmesi, aynı
zamanda bir sorumluluğu da getirir.
Ama sorumluluk duymak kimsenin pek aklına gelmez. Böyle
bir eylem için bilinç, inanç ve geniş ufuk ister.
At gözlüklerinden bunları görecek, değerlendirecek hal
var mıdır ki?
Kimileri bir biçimde yeri belirsiz bir rahatsızlığı
hissetse de, yine de bu hali, karnı tok sırtı pek
olmanın verdiği hoşnutlukla yaşar durur.
Oysa duygularına isim koymanın dışına çıkmadığı için
bireysel yaşamı artık betonlaşmış, “kendini kandırma
eylemleri hız tutmaya” yüz tutmuştur.
Bir yandan tasavvufi/mistik bilgiler etrafında
dolanıp bunları seçerek güya yaşam yoluna adım attığını
kabul ederken, diğer yandan duygularını/hatalarını
gizlemeye kalkışmak, buna rağmen kendini “bir
yerlerde/mertebelerde görmek” gerçekten çok hazin,
telafisi mümkün olmayan sonuçları ortaya koyar.
Ancak üstü
ne kadar örtülürse örtülsün, ehli bunu bilir.
Ayrıca sistem, “kimseyi ayırt etmeksizin”
yaptıklarını, zafiyetlerini bir gün ortaya koymada çok
mahirdir.
Bu, herkesin göze alamadığı sistemden kopma veya farkına
varıp da üstünü örtme şekli, bir anlamda “kendini
kandırma durumları” liberal bir
anlayışı kabullenmekten ziyade, bedene-duygulara
tutsaklığın açık işareti sayılır.
Bu basit eylemler;
gizlice âşık olmaktan
ya da yakıştıramamaktan tutun, yanlış olan ama doğruluğu
ispat edilmeye çalışılan bir fikir, bir futbol takımına
gösterilen azami özenin şu veya bu nedenle üstünün
örtülmesi, illa ki ilim sahibi olma ve -hangi akla
hizmetse- velilik beklemeye girmek gibi bir çabanın
varlığı,birini düşman bellemek, varlığın tekliğini
dilinden düşürmezken, nefret için nedenler bulmak, kin
ve kıskançlık duygularını gizlerken samimi görünmeye
çalışmaya kadar hemen her şeyi kapsar.
Ne var ki, ‘göze batmaması’ bu duyguların
olmadığı anlamına gelmez.
Bir bütün olarak hissetmediği halde, varlığı kelama
getirirken “tümel bir yapıyı anlatmanın heyecanı”
içinde olmak, sonra “kallavi bir birim” gibi
yaşamak, ne yazık ki kendini kandırmanın/aldatmanın
açık adresi olur.
Oysa ayeti kerime bu hususa:
“Semavat’ta ne var ve Arz’da ne var ise Allah’ındır...
Nefislerinizde
(enfüsünüzde) olanı açıklasanız da gizleseniz de
Allah sizi onunla hesaba çeker/çekiyor...
İstediğini mağfiret eder(yakiyn nasip eder) ve
istediğine de azab eder... Allah her şeye Kadiyr’dir.
“(Bakara/284) şeklinde değiniyor.
Bu yazılanlar sizlere bir şeyler anlatıyor mu?
Kendini aldatmak nasıl bir ruh halidir bilinmez, ama
insanın bu olumsuz yanlarını sumen altında tutması için
düşündüğü bir yığın sebep var herhalde.
Kaynağı ise vehmi benliğe dayanır!
Mesela, önceleri kıskançlık, haset gibi duygular aile
içinde kalır veya en yakın arkadaş-dost çevresinde
paylaşılırken, şimdi hemen herkes birbirinden korkar
oldu ve hataların örtülmesi değil, ama kapalılık hali
ön plâna çıktı.
Siz hiç, bir birimin olumsuz bir huyunu arkadaşına
anlatırken gördünüz mü?
Telafisi için bir yardım talebiniz oluştu mu?
Ne dersiniz?
Belki de dünyamız ‘global bir köy’ haline gelip,
buna paralel olarak telekomünikasyon alabildiğine
gelişme gösterdiğinden bir tedirginlik hissedilmekte, en
basit şeylerin dahi üzeri örtülmektedir.
İşin ilginç yanı bir süre sonra değişik yanlı
olumsuzlukları bünyesinde barındıran birey, böyle bir
yanlışlığın olmadığı kanaatine varmakta ve haliyle
kendini kandırmaktadır.
Ayrıca biliniyor ki; gizli bir olay anında duyuluyor ve
çenesini tutamayanlarca hemen her tarafa dağılıyor.
Hatta dinde çok kesin bir şekilde “dedikodu yasak”
dendiği halde, gereği yapılamıyor.
Veya biraz maddi imkânlara kavuşmuş iseniz, hayranlıkla
birlikte “kin ve garez” etrafınızda
dolaşıyordur.
Bu gibi özelliklere sahip olanların dünyalarını
örtmesinde bir mahzur yok diye düşünen olabilir.
Ayıbın, bilinçli şekilde örtülmesinin bir başka yanı da
bu olsa herhalde.
Ancak ne olursa olsun bir kötü sonu engelleyecek tek
şeyin gerçeklerle bağlantısını ortaya koymak yani
‘açık olmaktır’ diye düşünüyorum. |