Keşke!...
 
Ahmet F. Yüksel
 

Kendin olmak iyidir; ama aslını bulmak isterken kendini yitirmek de var. Bu kargaşada bazı şeyleri unutmak hiç de iyi değil. Örneğin ‘keşke’ kelimesinin kullanılması ve bu kavramın bizi nerelere götürdüğünün fark edilmemesi gibi.

Belki farkında olamıyoruz, ama hayatımız pişmanlıklarla dolu. Dilimizle söylemesek de hep bu hal içinde yaşar gideriz. Çoğumuzun gündelik yaşamında: “Keşke yanımda bir ses alma cihazım olsaydı da, senin sözlerini kayda alsaydım, işte o zaman nasıl yalan söylediğin ortaya çıkar, haklı olduğumu bütün âlem bilirdi.” ya da ‘Keşke gelmeseydin. Onunla karşılaşmayacaktın, başına da bu haller gelmeyecekti.” gibi hiçbir değeri olmayan, varsayımlara dayalı, açık yakınmaları/iç geçirmeleri olmuştur.

Çoğu kez beğenilmemek, yanlış anlaşılmak gibi durumlarda, kendimize haksızlık edildiğini belirtmek ya da kasten çarpıtılmak suretiyle, kaldığımız zor anlarda, cevaplarından hoşlanmadığımız durumlarda, nereye varacağını akla getirmeden, muhtemelen bu sözcüğü kullanmaktan hiç çekinmeyiz.

Gerçekten bu kavramı kullanmanın sakıncalarını anlayan var mı bilemiyorum. Ama insanın hayatını kararttığı ve görünmez kıldığı ortada. Sırf bu nedenle Allah Rasulü, bu tür boş hayallerdeki iç geçirmeye karşı -dengesizlik demek daha doğru olacak-  nasıl bir tavır takınılacağını belirtmiş, bu  sözü yasaklamış, kesinlikle kullanılmaması gerektiğini,  ortaya konulan bir eylemde bir daha geriye dönülemeyeceğini sahih biçimde vurgulamıştır.

Hayatımızın her anının fotoğraflandığı, boş hayallere yer bulunmadığı, asıl olanın temel gerçekler olduğu ortadadır. Ancak, duyguları istikametinde yaşamaktan bir an olsun vazgeçmeyen insanoğlu bunu kabul etmediği için, söz konusu lafzı kullanmaktan geri durmamakta ve aleni bir şirk/küfür içine girmektedir.

Buna göre, bir süre önce söylediğini kabul etmek istemiyor, kendi yaptığı iş bile kendini rahatsız edebiliyor, ama şaşkın bir şekilde bu ifadeyi kullanmakta bir beis görmüyor. Bazen bu ve benzeri durumlarda ‘keşke’nin’ işe yaramayacağını düşünüp farklı yollara sapıyor, gözü kara insanların hışmından korunabilmek için olmadık yalanları uydurabiliyor.

Herhalde zahiri bir sebeple bile ‘keşke’  demenin ne kadar manasız olduğunu anlayabilmek için yeterli bir neden. Öyle değil mi?

Bu kelime kullanıldığında meydana gelen açmazların  boyutu da büyük oluyor ve ucuz pişmanlıklar bir fayda temin etmiyor.         

Oysa insan ‘Ben nerede hata yaptım?’ dese, bir anlamda kilitlenmese, en azından kendi evrimsel sürecinde varacağı aşamada, bir özeleştiri yapmayı akıl edebilse, hatalarını gözden geçirerek yeniden yapılanmayı becerebilse, herhalde çok daha mantıklı, olumlu bir iş yapmış olur.

Hafif veya pahası ağır dramatik olaylar sonucunda ‘keşke’nin kullanılması belki bir zorunluluk/pişmanlık ifadesi olarak ortaya çıkmış olabilir, ama var oluş gayesi ve sistemi içinde yeri olmadığı kesindir.

Bir vakit olmuş şeylerin daha sonraki oluşumlarda istediğimiz oranda biçimlenmesi beklenemez.

Anlaşılan şu ki; insan olmak isteyenin böyle bir şiarı, bir söylemi, tavrı olmamalı. Ayrıca, bu handikapın farkında olmadan dile getirildiğinin ifade edilmesi de pek inandırıcı olmayacaktır.

Ne var ki bizler bunu pekiştiren bir eğitim sistemi içinde yetişiyoruz. Bu koşullar değişirse, umarım bu kelimeyi kullanma durumu ortadan kalkar. Olanlardan ders almak, ana prensipleri hatırlamak bile bu türdeki yoğunluğu hafifletecek sebeplerden biri olarak bizlere ışık tutar.

Son olarak şunu söylemek gerekirse: İnsan keşkelerle yaşarsa vesvese ve vehmin etkisinden kurtulamadığı gibi, kişilik zafiyetine de uğrar. Stratejisini kaybederken farkına varamadığı bir çöküntü içine girer. Kendi olmaktan çıkar. Sonuçta kilitlenir, yaşamı zehir olur.

Sizlere ‘keşke’ siz bir yaşam temenni ediyorum ve yazımı noktalıyorum.

 

Sevgi ile kalın. Allah’a emanet olun

 

Bu yazı Akşam gazetesinde 11.10.2007 tarihinde yayınlanmıştır.

 

 

 
 
Medine - 11.10.2007
sufizmveinsan@gmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com