Kendin olmak iyidir; ama aslını bulmak isterken kendini
yitirmek de var. Bu kargaşada bazı şeyleri unutmak hiç
de iyi değil. Örneğin ‘keşke’ kelimesinin
kullanılması ve bu kavramın bizi nerelere götürdüğünün
fark edilmemesi gibi.
Belki farkında olamıyoruz, ama hayatımız pişmanlıklarla
dolu. Dilimizle söylemesek de hep bu hal içinde yaşar
gideriz. Çoğumuzun gündelik yaşamında: “Keşke yanımda
bir ses alma cihazım olsaydı da, senin sözlerini kayda
alsaydım, işte o zaman nasıl yalan söylediğin
ortaya çıkar, haklı olduğumu bütün âlem bilirdi.”
ya da ‘Keşke gelmeseydin. Onunla karşılaşmayacaktın,
başına da bu haller gelmeyecekti.” gibi hiçbir
değeri olmayan, varsayımlara dayalı, açık yakınmaları/iç
geçirmeleri olmuştur.
Çoğu
kez beğenilmemek, yanlış anlaşılmak gibi durumlarda,
kendimize haksızlık edildiğini belirtmek ya da kasten
çarpıtılmak suretiyle, kaldığımız zor anlarda,
cevaplarından hoşlanmadığımız durumlarda, nereye
varacağını akla getirmeden, muhtemelen bu sözcüğü
kullanmaktan hiç çekinmeyiz.
Gerçekten bu kavramı kullanmanın sakıncalarını anlayan
var mı bilemiyorum. Ama insanın hayatını kararttığı ve
görünmez kıldığı ortada. Sırf bu nedenle Allah Rasulü,
bu tür boş hayallerdeki iç geçirmeye karşı -dengesizlik
demek daha doğru olacak- nasıl bir tavır
takınılacağını belirtmiş, bu sözü
yasaklamış, kesinlikle kullanılmaması gerektiğini,
ortaya konulan bir eylemde bir daha geriye
dönülemeyeceğini sahih biçimde vurgulamıştır.
Hayatımızın her anının fotoğraflandığı, boş hayallere
yer bulunmadığı, asıl olanın temel gerçekler
olduğu ortadadır. Ancak, duyguları istikametinde
yaşamaktan bir an olsun vazgeçmeyen insanoğlu bunu kabul
etmediği için, söz konusu lafzı kullanmaktan geri
durmamakta ve aleni bir şirk/küfür içine girmektedir.
Buna göre, bir süre önce söylediğini kabul etmek
istemiyor, kendi yaptığı iş bile kendini rahatsız
edebiliyor, ama şaşkın bir şekilde bu ifadeyi
kullanmakta bir beis görmüyor. Bazen bu ve benzeri
durumlarda ‘keşke’nin’ işe yaramayacağını düşünüp
farklı yollara sapıyor, gözü kara insanların hışmından
korunabilmek için olmadık yalanları uydurabiliyor.
Herhalde zahiri bir sebeple bile ‘keşke’ demenin
ne kadar manasız olduğunu anlayabilmek için yeterli bir
neden. Öyle değil mi?
Bu
kelime kullanıldığında meydana gelen açmazların boyutu
da büyük oluyor ve ucuz pişmanlıklar bir fayda temin
etmiyor.
Oysa
insan ‘Ben nerede hata yaptım?’ dese, bir anlamda
kilitlenmese, en azından kendi evrimsel sürecinde
varacağı aşamada, bir özeleştiri yapmayı akıl edebilse,
hatalarını gözden geçirerek yeniden yapılanmayı
becerebilse, herhalde çok daha mantıklı, olumlu bir iş
yapmış olur.
Hafif veya pahası ağır dramatik olaylar sonucunda ‘keşke’nin
kullanılması belki bir zorunluluk/pişmanlık
ifadesi olarak ortaya çıkmış olabilir, ama var oluş
gayesi ve sistemi içinde yeri olmadığı kesindir.
Bir
vakit olmuş şeylerin daha sonraki oluşumlarda
istediğimiz oranda biçimlenmesi beklenemez.
Anlaşılan şu ki; insan olmak isteyenin böyle bir şiarı,
bir söylemi, tavrı olmamalı. Ayrıca, bu handikapın
farkında olmadan dile getirildiğinin ifade edilmesi de
pek inandırıcı olmayacaktır.
Ne
var ki bizler bunu pekiştiren bir eğitim sistemi içinde
yetişiyoruz. Bu koşullar değişirse, umarım bu kelimeyi
kullanma durumu ortadan kalkar. Olanlardan ders
almak, ana prensipleri hatırlamak bile bu türdeki
yoğunluğu hafifletecek sebeplerden biri olarak bizlere
ışık tutar.
Son olarak şunu söylemek gerekirse: İnsan keşkelerle
yaşarsa vesvese ve vehmin etkisinden kurtulamadığı
gibi, kişilik zafiyetine de uğrar. Stratejisini
kaybederken farkına varamadığı bir çöküntü içine girer.
Kendi olmaktan çıkar. Sonuçta kilitlenir, yaşamı zehir
olur.
Sizlere ‘keşke’ siz bir yaşam temenni ediyorum ve
yazımı noktalıyorum.
Sevgi ile kalın. Allah’a emanet olun
Bu yazı Akşam gazetesinde 11.10.2007 tarihinde
yayınlanmıştır. |