Kimin kararı olabilir?
Ahmet F. Yüksel
 

Hikaye bir zamanlar diye  başlıyor; 

Bir zamanlar tüm varlığı, bir oğul ve bir eşek olan fakir bir karı koca varmış. Oturdukları köyde olanakları kısıtlı olduğundan, oğullarına iyi bir gelecek sağlayabilmek umuduyla köylerini terk etmeye karar vermişler. Amaçları şehir şehir dolaşıp kendilerine iş bulabilecekleri bir yere yerleşmekmiş. Bu rüyayla küçük oğullarını eşeklerinin sırtına bindirip yolculuklarına başlamışlar. İlk geldikleri köyde insanların arkalarından; "Şu şımarık çocuğa da bakın! Kendisi eşeğin sırtında rahatça yolculuk ederken, zavallı anne ve babası kan ter içinde yürüyorlar!" dediklerini duymuşlar. Baba eşine dönmüş "Biricik oğlumuzun şımarıklıkla suçlanmasına izin veremeyiz, en yaşlı ben olduğuma göre eşeğe ben bineyim siz ana-oğul yürüyün" demiş. Baba eşeğin üstünde giderken bir başka köye gelmişler. Bu ikinci köyde ilerlerken insanların; "Şu ahlaksız adama da bakın, kendisi eşeğinin sırtında yolculuk ederken zavallı oğlu ve karısı yürümek zorunda kalmış!" dediklerini duymuşlar. Ahlaksız biri olmayı kendine yakıştıramayan baba, bu kez de karısını eşeğin sırtına bindirmiş ve baba-oğul onların yanında yürürken üçüncü köye gelmişler. Üçüncü köyde insanların arkalarından: "Kendisini prenses sanan şu kadına bir bakın. Bütün gün eşek gibi çalışan kocasının hem de ufacık oğlunun yanında yürümesine aldırış etmiyor. Zavallı adam, Allah bilir çocuk da üvey çocuktur" dediklerini duymuşlar. Bunun üzerine tüm aile eşeğin üstüne binmişler ve dördüncü köye ulaşmışlar. Dördüncü köyde insanların "Şu canavar insanlara bakın! Zavallı eşeğin belini kıracaklar, böylede insafsızlık olur mu?" dediklerini duymuşlar. Bunun üzerine hepsi eşekten inmiş ve hayvanın yanında yürüyerek kan ter içinde beşinci köye ulaşmayı başarmışlar. Ulaşmışlar ulaşmasına da bu kez de duyduklarına inanamamışlar: Köylüler gülerek "Gelin gelin şu üç salağa bakın kendilerini taşıyacak bir eşekleri olduğu halde yürüyerek yolculuk yapıyorlar. Hiç akılları yok bu insanların!"                                                     

Sevgili okurlar! Sonuçta, tüm yolculuk boyunca ne yaparlarsa yapsınlar, her yerde kendilerini eleştirecek birisi veya birileri olmuş. Gerçek yaşamda da böyle değil mi? Ne yaparsanız yapın, ne kadar iyi olursanız olun, insanlar sizi eleştirmek, hayatınızı yorumlamak için her zaman bir eksiğinizi/yanlışınızı/hatanızı bulmayı başaracaktır. Yaşamın boyunca kimse seni olduğun gibi kabul etmeyecek bu haliyle benimsemeyecek ve her zaman seni değiştirmeye çalışacaktır. Bu yüzden doğru bildiğimiz şekilde yaşamamız çok önemli.

Şurası muhakkak ki; Bildiklerimizi, öğrendiklerimizi, gerçekleştirme paylaşma yolunda giderken bizi engellemeye, moralimizi bozmaya çalışanlara karşın duyarlı olmayı öğrenmemiz gerek. Unutulmaması gereken bir şey daha var; Hepimiz kendi yaşamlarımızdan ve kendi kararlarımızdan sorumluyuz. Kendi yaşamımızın başkaları tarafından şekillendirilmesine ve yönetilmesine asla izin vermemeliyiz. Şayet buna izin veriyorsak, o zaman da eleştirilerden asla şikâyet etmeye hakkımız olmaz.

Yaşam “bizim yaşamımız, karar bizim kararımızdır” başkasının değil, unutmamak gerek.

 

 

 
 
İstanbul - 17.08.2008
sufizmveinsan@gmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com