Hikaye bir zamanlar diye başlıyor;
Bir zamanlar tüm varlığı, bir oğul ve bir eşek olan
fakir bir karı koca varmış. Oturdukları köyde olanakları
kısıtlı olduğundan, oğullarına iyi bir gelecek
sağlayabilmek umuduyla köylerini terk etmeye karar
vermişler. Amaçları şehir şehir dolaşıp kendilerine iş
bulabilecekleri bir yere yerleşmekmiş. Bu rüyayla küçük
oğullarını eşeklerinin sırtına bindirip yolculuklarına
başlamışlar. İlk geldikleri köyde insanların
arkalarından; "Şu şımarık çocuğa da bakın! Kendisi
eşeğin sırtında rahatça yolculuk ederken, zavallı anne
ve babası kan ter içinde yürüyorlar!" dediklerini
duymuşlar. Baba eşine dönmüş "Biricik oğlumuzun
şımarıklıkla suçlanmasına izin veremeyiz, en yaşlı ben
olduğuma göre eşeğe ben bineyim siz ana-oğul yürüyün"
demiş. Baba eşeğin üstünde giderken bir başka köye
gelmişler. Bu ikinci köyde ilerlerken insanların; "Şu
ahlaksız adama da bakın, kendisi eşeğinin sırtında
yolculuk ederken zavallı oğlu ve karısı yürümek zorunda
kalmış!" dediklerini duymuşlar. Ahlaksız biri olmayı
kendine yakıştıramayan baba, bu kez de karısını eşeğin
sırtına bindirmiş ve baba-oğul onların yanında yürürken
üçüncü köye gelmişler. Üçüncü köyde insanların
arkalarından: "Kendisini prenses sanan şu kadına bir
bakın. Bütün gün eşek gibi çalışan kocasının hem de
ufacık oğlunun yanında yürümesine aldırış etmiyor.
Zavallı adam, Allah bilir çocuk da üvey çocuktur"
dediklerini duymuşlar. Bunun üzerine tüm aile eşeğin
üstüne binmişler ve dördüncü köye ulaşmışlar. Dördüncü
köyde insanların "Şu canavar insanlara bakın! Zavallı
eşeğin belini kıracaklar, böylede insafsızlık olur mu?"
dediklerini duymuşlar. Bunun üzerine hepsi eşekten inmiş
ve hayvanın yanında yürüyerek kan ter içinde beşinci
köye ulaşmayı başarmışlar. Ulaşmışlar ulaşmasına da bu
kez de duyduklarına inanamamışlar: Köylüler gülerek "Gelin
gelin şu üç salağa bakın kendilerini taşıyacak bir
eşekleri olduğu halde yürüyerek yolculuk yapıyorlar. Hiç
akılları yok bu insanların!"
Sevgili okurlar! Sonuçta, tüm yolculuk boyunca ne
yaparlarsa yapsınlar, her yerde kendilerini eleştirecek
birisi veya birileri olmuş. Gerçek yaşamda da böyle
değil mi? Ne yaparsanız yapın, ne kadar iyi olursanız olun, insanlar sizi eleştirmek, hayatınızı yorumlamak
için her zaman bir eksiğinizi/yanlışınızı/hatanızı
bulmayı başaracaktır. Yaşamın boyunca kimse seni olduğun
gibi kabul etmeyecek bu haliyle benimsemeyecek ve her
zaman seni değiştirmeye çalışacaktır. Bu yüzden doğru
bildiğimiz şekilde yaşamamız çok önemli.
Şurası muhakkak ki; Bildiklerimizi, öğrendiklerimizi,
gerçekleştirme paylaşma yolunda giderken bizi
engellemeye, moralimizi bozmaya çalışanlara karşın
duyarlı olmayı öğrenmemiz gerek. Unutulmaması gereken
bir şey daha var; Hepimiz kendi yaşamlarımızdan ve kendi
kararlarımızdan sorumluyuz. Kendi yaşamımızın başkaları
tarafından şekillendirilmesine ve yönetilmesine asla
izin vermemeliyiz. Şayet buna izin veriyorsak, o zaman
da eleştirilerden asla şikâyet etmeye hakkımız olmaz.
Yaşam “bizim yaşamımız, karar bizim kararımızdır”
başkasının değil, unutmamak gerek. |