Bu eylemin, yerinde kullanıldığı takdirde, şaşmaz bir
biçimde 'insanın önünü' açtığı muhtelif
şekillerde dile getirilmektedir. Nitekim, Allah Resulü
Hz. Muhammed (s.a.v): ‘Bana kolay ve zor olan
iki seçenek sunulsaydı kolay olanı seçerdim’ derken
bu noktaya atıfta bulunmuştur.
Toplum içinde 'kolay anlaşılır' olmanın
tartışmasız, öngördüğü üstünlük ve öncelikler vardır.
Yani hemen herkesin deruni bilgileri/lisanı
bilmesine imkân yoktur. Böyle bir özelliğe sahip
olmasını bekleyemeyiz, talep de edemeyiz.
Bu açıdan bakıldığında sözgelimi, olağanüstü bir konuyu,
bir metni ya da üzerinde durulan felsefi bir görüşü
açıklarken, tarihi akışının yanı sıra günümüz
bilimi/dili üzerinden anlaşılabilir bir düzey
oluşturmayı becerebilmek, bizler için büyük bir kolaylık
sağlar. Ayrıca, çetrefilli sorunların üzerine giderken
çok basit ve anlaşılacak somut örneklerle açıklamak
fevkalade önemlidir.
Burada gözden kaçırılmaması gereken bir husus var: Bir
olayı ya da fikri, anlaşılır bir hale getirmeye
çalışırken, ana hatlardan kopmak, uzaklaşmak ya da
saptırmak, asla kolaylaştırmak anlamına gelmiyor.
Aksine, anlaşılmaz hale getiriyor.
Demek istediğim, bilhassa çok özel, önemli şeyler
yansıtanların bu yolu seçerken, karşısındakinin ya da
toplumun genel kültür seviyesini, algılama kapasitesini
düşünmesi, çaba göstermesi, kısacası dikkâtli olması
gerekiyor. Aksi takdirde, tabir yerindeyse ‘kaş
yapayım derken, göz çıkarma’ durumları oluşuyor.
Oysa bazı konular, herhangi bir şekilde ‘asla
kolaylaşamayacak’ özelliktedir.
Buna göre, bilinmesi gereken bir ilahi emri/bir
kavramı sırf kolaylık olsun diye subjektif bir
anlayışla yansıtmaya kalkmak, yukarıda benzer örneğini
verdiğim gibi ‘Bir çuval inciri berbat etmekten’
başka bir işe yaramaz. Bunları kolaylaştırmaya
kalkıştığınızda, özünüzü/kaynağı sulandırmaya/bulanık
hale getirmeye başlıyorsunuz demektir.
Örneğin, yasaklanmış içki hususunda ‘madem
yapamıyorsun o halde sen de az iç’ dercesine fetva
vermek, müptelanın işini kolaylaştırmak değil, göz
göre göre harama davetiye çıkartıp o kişiyi ateşe atmak
anlamına
gelir.
Sigara için de aynı şeyleri söylemek mümkün. Tiryakiye “günde
şu kadara kadar düşür “ anlamında ki tavsiye, bu
eylemi kolaylaştırmak değil, adeta o kişiye
zulmetmektir. Asla bir yararı da olmaz.
Ne var ki, topluma şöyle bir baktığımızda, her şeyi
çarçabuk halledip içine sindirmiş, her işi bilen,
üstünden kalkamayacağı sorun yok gibi görünen ve bu
halleri ile herkese, her mahalle aklına gelebilen
tavsiyelerde bulunan, üstelik baskın bir şekilde
etrafındakilere egemen olma zorunluluğunu hisseden
birçok insan görüyoruz.
İnsanın ‘yahu bu kadar kolay mı bu?’ diyeceği
geliyor. Birçok şeyi, zorluğunu göğüslemeden, zahmetine
katlanmadan, ağırlığını sırtlanmadan, alışılmış bir
biçimde 'yaparmış/bilirmiş ' gibi görünmek,
uyarılarda bulunmak da neyin nesi?
Bu kişisel davranışlar, istenmediği halde başkasına
karışmalar nereye kadar gidebilir, haberiniz var mı? Ama
bu kişilerin değişmeleri, objektif bakış açılarına
kavuşmaları o kadar kolay değil.
Bir başka önemli ayrıntı
ise şu: İşin
kolayını seçip, her şeyin çözümünü başkalarından
bekleyerek bir yaşam tutkusunu oluşturmak.
Bu asla doğru bir düşünce değil. Doğrusu, biraz üzerinde
durmak, tefekkür etmek gerekiyor.
Nitekim, Allah Rasulü bu konuda bakın ne diyor:
‘Bir
anlık düşünce, bir gece sabaha kadar yapılan ibadetten
üstündür.’ |