Korkuyu beklerken

 

     Kimi korkular vardır, hayata aynadır. “Kimseden korkmuyorum” diyenlerin dahi bastırılmış korkuları vardır. Serüvenden serüvene koşarken, entrikalarla dolu, atılganlık isteyen işlere gözünü budaktan sakınmayacak şekilde dalanlar bile korkarlar. Korku; kolaylıkla pek anlatılamaz, ifade edilemez, yaşanır.

     Korkunun ardı arkası kesilmeksizin toplum içinde ve bireylerde devamlılık gösterdiğine, yayıldığına, sanki beş duyuya ilave edilen altıncı bir duyu haline geldiğine tanık oluyoruz.

     Aşağıda dilimiz döndüğünce bazılarını zikredeceğiz. Nasıl olur da bu kadar korku çeşidi varmış diyebilirsiniz.

     Şimdi sizlerle bu kavramın getirilerini paylaşmak istiyorum.

     Geçmiş korkusu, bekleyip de gelmeyeni, ha geldi ha gelecek olanı, etrafa dehşet saçanı, ruhları kâbusa döndüreni, usul usul geleni, önden ve arkadan bulanı gibi.

     Ayrıca gözden kaçanı, burnumuzun dibinde olup da fark edilmeyeni, gaflete dalana merhamet edeni de söz konusu. Hatanın, günahın yanılgının peşinde koşmaktan bu nitelik sayesinde kurtulan da var.

     İflah olmaz dedirteni durduran korku gereklidir. Külfetle yaşıyorum diyenin aklını başına getireni, nimetle yaşayanın eziyete dönmesine mani olanı, gerekmedikçe hatırlanmayanı, gerektiğinde unutulmayanı, ufukta görüneni, işte geliyor dedirteni, vaat edildiği halde verdirmeyeni, insanın üstüne dalga dalga geleni, belleğe yerleşip de bir türlü gitmeyeni, vesvese-evham oluşturanı, benlik duygusuyla yaşamayı sağlayanı, ikan haline geçirmeyeni söz konusu.

     Devam ediyorum!...

     Sevgiye iteni, sevgiden kaçıranı, Hata yaptıranı, hatadan alıkoyanı, ahiret olgusunu hatırlatanı, kan davası ile yaşatanı, yarı yolda bırakanı, olumsuzluklar peşinde koşanı durduranı,

 

 

bir bakıma günahtan alıkoyanı, Allah’tan perdeleyeni, imana sevk edeni var.

     Fark ettiğiniz gibi, korku kendi içinde tezat oluşturmuş; kâh bireyi iyiye sevk ederken, kâh cehennemini yaratıyor. Bir bakıma, korku ile ilgili daha çok şey bilmemiz gerekiyor. İflah olmaz sevgiye dur diyen korku, ateşte yanma, selde boğulma, cehenneme gitme korkusu, evlat kaybetme, çocuk sahibi, adam olamama korkusu, imtihan korkusu, asansöre binememe, kapalı alanda kalma, parasız kalma, izini kaybetmenin korkusu, sevilmeme, hayal kırıklığına uğrama korkusu, hayalleri gerçekleştirememe, üniversite sınavlarını kaçırma, sınava girip kazanamama, iş bulamama, para kazanamama veya kazancını kaybetme korkusu… saydıklarımızın en önemlileri arasında.

     Yaşlılık-bunama, elden ayaktan düşme, ele güne muhtaç olma korkusu, ameliyat korkusu, sağlık durumunda endişe yaratan korku, kadro dışı kalma, gol yeme-atamama, son saniyede bir üçlük yeme, transfer yapamama veya yapılan transferlerin iyi çıkmaması korkusu, yalnızlık korkusu, terk edilme, dışlanma, tard edilme, baş belası, uçak, düşman korkusu da sayamadıklarımıza nispetle sayabildiklerimizi göstergesidir.

     Burada, bir an durup şöyle bir soru sorabiliriz:

     Korkmadan, korkuyu beklemeden yaşamak mümkün mü?

     Çok zor derken, bu kavram için yine de “sınırlıdır” ifadesini kullanabiliriz.

     Çünkü bir boyutta korkunun esamisi okunmuyor. Dikkat edin, ayeti kerimede “Allah’tan ancak âlim olanlarınız haşyet duyar” diyor, “korku duyar” demiyor.

     Kuran’da evliyaullahın korku kavramından münezzeh olduğu bildiriliyor.

     Ve haliyle KORKMAYAN, mahzun da olmuyor.

 

Please select a language

 
 

 

 
 
| More
İstanbul - 29.01.2010
sufizmveinsan@gmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com