Meczup
lügat itibariyle “deli, divane, mecnun” anlamına
gelir. Toplumsal yaşamda zaman zaman
akla/mantığa/davranış kalıplarına aykırı hareketlerde
bulunan bu nitelikteki şahıslar içimize öylesine olumsuz
biçimde işlemiştir ki, onlardan bahsederken ‘bırak şu
meczubu’ der, yaka silkeriz.
Çünkü acayiplik, bu yapıdaki kişilerin iliklerine kadar
yer etmiştir. Onlara herhangi bir konuda ne kadar dil
dökseniz, ‘hayır bu böyle değil, şöyle olması
gerekir’ de deseniz fayda temin etmeyecek, yine
bildiklerini okumaya devam edeceklerdir.
Meczubun
göstergesi şudur: Konuşulan, bahsi geçen her şeyin
farklı bir yanı olması keyfiyetini, aldatılmak anlayışı
ve telaşı ile karşılar. Tepkiyi/ tepkisizliği
ayırt edemez. Mantık/ akıl yönlü eylemi “delilik”
şeklinde değerlendirir.
Halk, bu tür
insanları gerçek anlamıyla değerlendirmeden, evliya gibi
kabul edip peşlerinden koşar durur. Hâlbuki yapı
itibariyle İslâmî kuralların egemen olacağı bir sisteme
yatkınlıkları bulunmamaktadır.
Buraya kadar
anlattıklarım, meczupluğun basit anlamda ele alınması
ile ilgili idi. Şimdi orijin olanı üzerinde duralım.
Gerçek anlamdaki meczup; Hak Aşığı olup akıl ve
mantık ölçülerinde konuşmayı yeğler. Davranışları
sözleriyle paralellik içindedir.
Sorunlara
yaklaşımı, akıl ve bilimsel yöntemlerle olur. Üstün
niteliklerine karşın yine de kasım kasım kasılmazlar. Ve
kendilerini hiçbir zaman bir kurtarıcı veya Rasul
gibi algılamazlar. Yeteneklerinden bahsetmeyi, ön plâna
çıkmayı sevmezler. Halk arasında sevilir, sayılır ve
saygı görürler.
Bu sınıftaki
insanların etrafında onlarca/yüzlerce kişinin
bulunması doğaldır. Zira hep verici olur, yol
gösterirler, yol kesen olmazlar. Menfaat duygusu ile
yaşamazlar. Onlara gereken saygıyı göstermek zorunluluğu
vardır. Ne var ki meczuplara dokunmadan yaşamak, pek
sevdiğimiz, becerebildiğimiz hünerler arasında yer
almaz.
Sonuç olarak
şunu söyleyebiliriz: Gerçek anlamdaki meczupluk, yalan
ve safsata ile gerçeği ayırma özelliğini taşır.
Bu iki grup
insan dışında bir başka grup daha bulunmaktadır. Belki
adını ilke defa duyduğunuz bir grup.
Ukela-i Mecanin!
Bu sınıf
insanlarının söylemleri son derece ilginçtir. Mana
âleminden yoksun bireylerin onları algılamaları
beklenemez. Kelamlarından, yaptıkları hareketlerden
mesul değildirler. Kırılgan, nazlı bir çiçek gibidirler,
bazen de ne yapacağı belli olmayan bir sevgili. Kendi
başına buyruk yaşarlar. “Yapma” denilen şeyi mutlaka
yapma eğilimleri vardır. Ağzından, beklenmeyecek sözler
dökülebilir. O tuhaf lafları nasıl söylediği pek
anlaşılmaz. Onunla iyi bildiğiniz konuları
paylaşırken kendinizi bir anda aptal hissedebilirsiniz.
O zaman, böyle insanlarla kurduğunuz ilişkiler,
istediğiniz gibi tecelli etmeyebilir. Bu durum
sinirinize dokunmasın. Önemli olan, bireysel ilişkinizde
bu faktörü akıldan çıkarmamanızdır.
Duygu, düşünce
ve davranış kalıpları bize uymayan ve halk tipi
meczuplukla hiçbir alakası bulunmayan, gerçek
meczupluğun dahi daha üst konumunda olan, bizim gibi
etten, kemikten, sinirden, tuzdan, ama farklı bir
şuurdan imal edilmiş bu sınıfı/insanları algılamak ve
onlara rastlamak gerçekten zordur.
Ben geride
bıraktığımız yıllarda böyle birini tanıdım. Dostluğunu
sevdim ve keyif aldım.
Allah muininiz
olsun |