‘Uzatmaları
oynamak’
deyimi ile ‘Yaşı olmamak’ kavramı arasında
bir hayli ince gibi görünen çizginin getirdiği mana
farkı vardır.
Şöyle ki;
birincisinde istemediğiniz halde bir çöküş, beklenen
sona adım adım yaklaşmanız, ikincisinde ise bu sonucu
değiştirmeye yönelik bir idrak, güç kazanma; kaygısız,
beklentisiz bir yaşam tarzının benimsenmesi söz
konusudur. Bendeniz, ikincisini tercih ederek iman
yoğunluğu içinde Medine ve Mekke kıyılarına
ulaştım. Bu beldelerde tüm insanoğluna sunulandan, çok
şükür, nasibimi aldığımı düşünüyorum.
Neler
olduğunu merak ettiğinizi biliyorum. Yazacaklarım öyle
olağanüstü şeyler değil. Ama söylemek, sizinle paylaşmak
istediklerim var.
Bu yıl
umrede Medine’de Abdülkerim Ceyli Hazretlerinin,
Mekke’de ise Muhittin-i Arabi Hazretlerinin
görüşlerinin yoğunluk kazandığını belirtmek doğru
olur kanaatindeyim.
Bütün
zamanım bu güzide iki velinin insanlığa ışık tutan
açıklamalarıyla daha doğrusu bunları deşifre etmekle
geçti. Ben onların himayesinde/tasarrufu altında
olduğumu, en azından ellerinin üzerimde bulunduğunu
düşündüm. Zaten aşağıda okuyacağınız açıklamalardaki
temel eksen onların müşahedeleri üzerine kuruludur.
Umre
anekdotlarında yanıtlamadığım bazı ibareleri tefekkür
etmeniz ve sonuçlandırmanız maksadıyla size bıraktım.
Nasip olursa, bunları yeni düzenleyeceğim bir platformda
‘Bana sorulanlar‘ köşesinde yayımlamayı
düşünüyorum. Şimdi izninizle konulara geçelim:
Medine
anekdotları:
*
Cennet
tabakaları sekizdir. Ancak, iki tanesi diğerlerine göre
önem taşır.
1) Mücazat
cenneti (1. tabaka)
İnsan için yaptığı çalışmaların karşılığı vardır.(Ayet). Bu cennete
Salih ameller ile girilir.
2) Mevhibe
cenneti (3. tabaka)
“Yüsrayı (kolaylık) ona nasip ederiz.” (ayet). “Oraya kimse ameli ile
giremez” denilen cennet. “Siz de mi ya Resulullah?”
“Evet, ben de”. Bu cennet mevhibe cennetidir.
*
Astrolojiyi
kabul, dinde kırılma noktalarından en önemlisidir. Çünkü
bu bilim, teklik - kader ve sistemi bütün çıplaklığı ile
ortaya koyarken tanrıya geçit vermez. Astroloji,
Meleki yapı ile İnsan arasında bir aracı
katıdır. Soyut varlıkların/bilgilerin somuta dönüştüğü
sınır gibidir.
*
Bais
isminin manasını ortaya koyan Mufassil isimli
melek, Azrail isimli meleği üretmiştir.
Azrail, varlığını bu melekten alır.
*
Nun
isimli
melek, ilahi isimlerin haznedarı, saklayıcısı ve
koruyucusudur.
*
Muid ile
mumit
isimleri arasındaki fark şudur: İlki yaratılmışları
yok ettikten sonra yeniden var eden yani terkibiyet
değişikliğini yapan, ikincisi ise, ölümü tattıran,
ama yaşamına aynen devam ettiren anlamını taşır.
*
Hz.
Resulullah’ın
kabrinin bulunduğu yer ve bu koridor, baştan sona
olumsuz bütün düşünceleri kilitler. İnsan istese de bu
alanda menfi bir düşünce oluşturamaz.
Mescid-i Haram’ın kapısı üstünde yazan dua:
Üd hulûha bi
selâmîn eminîn
(Hicr 15 /46. ayet)
Anlamı: Oraya emniyet ve selametle girin (denilir onlara).
Ancak Kâbe böyle değil, farklıdır. Orada aklınıza her türlü şey
gelebilir.
*
Hacı olup
Arafat’ ta ölen bir insan cehenneme gidebilir. Ne var ki
Medine’de ve Mekke’de ölüp cenaze namazı adı
geçen mescitlerde kılınan kimse cennete gider.
*
Cenneti üst
mertebede olan, alt mertebedekini istediği anda ziyaret
edebilir.
*
İmama uyma
tam manasıyla gerçekleşince, özellikle onun dış yapısı
(yükselen burcu) hakkında fikir sahibi olabilmek
mümkündür.
*
Cennette
insan ve melek ayrımı, İnsani kemalat göz önüne alınarak
yapılır.
*
Mekke
(Kâbe) ve Medine (mescit) imamları Salih
kimselerdir. Büyük ihtimalle şeriat velisi olma
durumları vardır. Aksi halde imamlık yapamaz, orda
barınamazlar.
*
Bir şeyin
tek oluşu ile sayısal çokluğu aynı şeydir.
Ahmet F Yüksel
*
Ey gafil,
neyi reddediyorsan onunla Allah’tan perdelenmektesin.
Ahmet F Yüksel
*
Bühller
cenneti, Mücazat cenneti diye isimlenen
cennettir.
Ahmet F. Yüksel
*
Hz.
Muhammed’in
(s.a.v) cennetteki yeri makamı Mahmud’ dur.
İfadelerinden böyle anlaşılmaktadır. Bu açıkça belli
olduğu halde Mevhibe cennetinden ‘ben dahi
ibadetlerimle bir yere varamam’ şeklindeki beyanı,
esasen kendisi ile ilgili değildir. Böylesi bir açıklama
bize irade-i cüz’iyenin olmadığını, varlığın tek ve
parçalanmaz bir bütün olduğunu gösterir. Önem taşıyan
yeri de burasıdır.
*
Allah Rasulü
ve Kâbe,
kendisine hangi maksatla olursa olsun geleni boş
çevirmez. O şekilde geri göndermez. Bu onların şanına
yakışmaz.
*
Sıtma, her
müminin cehennemden hazzıdır (Hadis) (Orada açıklandı)
*
Allah her
güçlüğün arkasından bir kolaylık verir. Bu dua niçin
yapılır? (Orada açıklandı)
*
Rahman’ın
arşı istiva etmesi, ne demektir? (Umre sohbetinde
açıklandı)
*
İman aklın
eseri midir? (açıklandı)
*
Akıl, vehmi
etkisi altına alır mı? (açıklandı)
*
İlahi
manadaki kitapla, beşeri manadaki kitap arasında ne fark
vardır? Hangisi üstündür? (Umre sohbetinde açıklandı.
Velayet Kemalatı ile ilişkisi anlatıldı)
*
İlahi kitabı
okuyana ne isim verilir? (U.s. açıklandı)
*
Zaman zaman,
cenaze namazlarını kılmadığım için doğal olarak bana şu
soruyu yönelttiler: Neden?
Yanıt olarak
şöyle dedim: “Hz. Muhammed (SAV) intihar edenin
namazını kılıyor muydu?”
*
Edepsiz
olmak, mekarimi ahlak sahibinin bir faziletidir.
Ahmet F. Yüksel
*
Vahâbilerin
davranışları, tutumları size ters gelmesin. Onlar
varlığı enfüste bulabilmek için bize yol gösteriyorlar.
*
Muttakiler
mevhibe cennetindedirler. Çünkü infak etmedeler.
Mekke
anekdotları:
*
Allah Resulü
Hz. Muhammed der ki: “Mezarları sık sık ziyaret edin,
orası size ölümü hatırlatacaktır.” Bilgisizliğime verin,
cehaletimi bağışlayın ben de âcizane diyorum ki;
insanoğlu gücü yettiğince Umreye-Hacca gitsin.
Kendisi için gerekli dersleri alsın. Onurlu ve kararlı
şekilde bireysel ilişkilerde Evrensel bir ahlak sahibi
olarak ödün vermesin, hak ettiği itibarını korusun,
Hafid olmasın. Allah ve Rasulullah sevgisini
kaybetmesin. Ama lütfen KORUMA DUALARINI OKUSUN bu
panayırda üzerine fark edemediği bir yük almasın ve
mübarek beldeleri de bir ticarethane havasına sokmasın.
*
Hz. Muhammed
diyor ki: Kıyamete yakın zamanda Kâbe, bir zenci
tarafından yıkılacaktır. Acaba neden bir zenci
tarafından! Bunu hiç düşündünüz mü?
*
Âşık olmayı
mı aşk olmayı mı istersiniz?
*
Tavaf
sırasında duaların yanı sıra mutlaka Kul Eüzuleri
de okuyun.
*
İlk defa
burada “Kulaklarımın çok da küçük olmadığını”
fark ettim.
*
Mekke ve
Medine’ de
eksik-kusurlu yanlarınız defolarınız ortaya çıkar,
sizden karmakarışık düşünceler, hareketler görülebilir.
Ancak insanoğlu burada -yoğun enerji dolayısıyla- bu tip
hareketlerinden sorumlu değildir.
*
Bir toplumun
baskın anlayışı ne durumda ise hitabınız buna göre
olmalıdır.
Ahmet F. Yüksel
*
Kâbe’den;
Evet, Ben bir meleğim. Samanyolu’nda Ruh adlı Meleğin
temsilcisiyim. Tarih boyu sesimi ve gücümü duymayan
kalmamıştır. Bu itibarla karşıma dağınık, temel
esaslardan ve stratejiden yoksun bir şekilde gelmeyin.
Yaşam boyu kin kusup düşman olmayın. Zira bunu yapanların çoğu sonunda
helak olur. Geriye kalanları ise kendilerini yönetemez
duruma düşer. Egemenliklerini kaybeder.
Tüm Nebi
ve Rasuller, velayet Kemalatına sahip
olanlar, misafirlerimdir. Unutmayın misafirlerin
namazı iki rekâttır. İsteyenin sorusunu yanıtlarım.
Ama sesimi duyması gerekir.
Miskin Yunus der ki: ‘Ete kemiğe büründü, Yunus gibi göründü.’
Ben de ‘Taşa toprağa büründüm’. Aslımı,
bulunduğum makamı, orijinimi bilin. Öğrenmeye çalışın.
Terkibiyet’den, noksan sıfatlardan münezzehim. Bu nedenle insanlar
BANA tavaf ederler. Vasıflarımla vasıflanırlar. Çok
uzaklardan müşkülatlı yolculukları göze alıp gelirler.
Kurulduğum mekâna Allah’ın evi denilmesi bir
simgedir. Kim ki beni bir taş yığını gibi görürse
bilmeli ki o Gafil ve Allah’ tan perdelidir. Bu
halde iken duvarları kalkmaz. Vuslatı gerçekleşmez.
Tek çıkış
yolunuz, kurtuluşunuz ömrü hayatınızda bir kere buraya
gelmenizdir. Bana süfli yaklaşımlarda bulunmayın.
Tavaflarda insanın aklına (+) ve (-) düşünceler gelir
geçer. İsteseniz de bunları önleyemez, tedbirini
alamazsınız. Bu benim şanımdandır.
*
Zatın ile
zatını bil ve yaşa.
*
Ey beni
gören ve benim kendisini göremediğim! Ne kadar O’nu
görsem, o beni görmüyor.
M. Arabî
(Sohbet ortamında açıklaması yapıldı)
*
Allah’ı
tesbih ederim ki icat ettiği eşyanın aynıdır.
M. Arabî
(Sohbet ortamında açıklaması yapıldı)
*
Allah’a
davet, çağrılan ilk tuzaktır.
M. Arabî
(Açıklaması özellikle yapılmayan bir söz bir ayet bu. Sırrı ifşa eden
küfürdedir mantığı ile)
*
Bu ilim
yalnız resuller hatemine ve velilerin hatemine nasip
olmuştur. Diğer peygamberler ve resuller bu ilmi
resuller hateminin fenerinden aldılar. Veliler de bunu
veliler hateminin fenerinden aldı. Hatta resuller hatemi
bile bu ilmi gördüğü zaman veliler hatemi fenerinden
görürdü. Demek ki peygamberler velayetleri itibariyle
bunu veliler hatemi fenerinden görür. O halde resuller
hateminin velayet bakımından veliler hatemine oranı,
resul ve nebilerin hatemine oranı gibidir.
M. Arabî.
Arabî’nin bu sözü tartışmaya açıktır. İlginç bir şekilde tüm Nebi ve
Rasullerin velayetini ayrı bir kategorinin en yüksek
düzeyinde olan Hatemül Evliya’dan alır demeye getiriyor.
Ayrıca, onunla kalmıyor, zirve makamın da kendisine ait
olduğunu ifade ediyor. Buna göre şahsını Efendimizden
yüksek görüyor.
Burada bir ayrıntıya değinmeden geçemeyeceğim. Yaşam boyu pek çok
kariyer sahibi insanın hali bizi güldürüyor. Tuhaflık
salt onlara özgü bir şey değil, sokaktaki insanın da
bize tuhaf, ters gelen ve tuhaf geldiği için de
güldüğümüz davranışları var. İşte bu açıdan bakıldığında
Arabî’ de bu koşulları kabul etmek ona yakıştırmak
mümkün değil. Ben yine de bir açık kapı bırakarak,
farklı şeyler söylediğine inanıyorum. Çünkü o bir veli.
Allah’ın seçilmiş bir kulu. Zahir ehli onu anlamıyordur
diye düşünüyorum. Çünkü Arabî, sistemin durağanlaştığı
dönemlerde üzerine düşen görevi yerine getirmiş,
tasavvuf alanındaki yapıtlarıyla kendi başına adeta bir
eğitim seferberliğini başlatmıştır. Altını çizerek
söylemek istiyorum: Ehline bir tasavvuf bilinci, bazen
ayakları yere basan, bazen de kesen bir sufi kültürü
verdiği muhakkak. Enerjisini asla tüketmeyen ‘esas
meseleye’ odaklanan, ‘derdini sıradan insanlara değil’
kendini bilme aşkıyla yanan, uyanmak, olmak, ermek
isteyenlere duyuran, fikrine/davasına güvenerek
ilişkilere girmekten çekinmeyen ‘olurunu bulmaya
çalışan’ bir Allah ehlidir. Toplum da bu çabalarına
kayıtsız kalmayarak çevresinde hiç azalmayan bir sevgi
halkası oluşturmuştur.
Ayrıca ilave ederek şunu söylemeliyim: Ben bir Arabî fanatiği ve
hayranıyım. Vahdet-i vücutçuyum. Allah, kalbimi bu
anlayışla mühürlemiştir. Beni tanıyan -yazılarımı
okuyan, sohbetlerimi takip edenler- Muhiddin
Arabî’nin tesirinde kaldığımı ve onun felsefesinden
‘bir gram dahi olsa’ taviz vermediğimi bilirler.
Sevgili dostlarım! Hayat değişik olaylara gebedir. Bakarsınız bir adam
A ekolünü benimser. Ama bir sebeple B
formatına geçebilir. Ben bunlardan değilim. Orası
olmazsa başka kapı başka bir tez bulurum anlayışı
defterimde yoktur.
*
Eğer Nuh,
teşbih ve tenzih arasını birleştirip ve kavmini buna
çağırsaydı kendisine uyarlardı. Fakat O, açıktan
teşbihe, gizlice de tenzihe çağırdı ve “Ben kavmimi
gece teşbihe gündüz tenzihe çağırdım” dedi.
M. Arabî
Arabî, değerlendirmesinde Nuh Nebi’nin teşbih ve tenzih anlayışlarını
kavmine eşit düzeyde yansıtamamasından yakınıyor. Gece
ve gündüz kavramlarını da bu nedenle kullanıyor. Arabî,
yine alternatif düşünceler yaratıp sinizme kaymadan,
koskoca bir nebiyi bile eleştiri yağmuruna tutabiliyor.
*
Bizim
vücudumuz Hakk’ın gıdasıdır, O da bizim gıdamızdır.
M. Arabî
(Sohbet ortamında açıklaması yapıldı)
*
Herkes
birbirinin Rabbi’dir. Bu bakımdan eksik, hata ve
kusurlu görme yerindedir.
Ahmet F.
Yüksel
*
Bir kişiyi
katledebilirsiniz, ama ilmi asla katledemezsiniz.
Ahmet F.
Yüksel
*
İstiğfar
eden kimse günde yetmiş kere de tevbesinden dönse
günahta musır sayılmaz. (Hadis) Ebu Davud, Salat 361.
Bu hadisle istiğfarın önemine binaen sonuçta arzu
edilene ulaşılacağı bildiriliyor.
*
Müsavvire
gücünü kuvveden fiile çıkaramayan, olayları tasvir
edemediği gibi, ayetler ve hadisler arasında da bağlantı
kuramaz.
Ahmet F.
Yüksel
*
Kâbe neden
sol tarafa alınarak tavaf yapılıyor? (Soru açıklaması
yapıldı)
*
İstiğfar ve
tövbe aynı şey değildir. Tövbede istiğfar kelimesini
kullanmada özen göstermek gerekir. Aynı “Selam” ve
“Merhaba” ya da “günaydın” kelimelerindeki seçim gibi.
Tahmin edeceğiniz gibi “Selamünaleyküm” demek,
diğerlerinden ağır basar.
Sevgi ile kalın. Allah’a emanet olun.
|