Mesajları fark edebilmek

     Herkesin ahkâm kestiği konulardaki bir verinin, diğerinden farklı oluşunu ayırt edebilmek ve üzerinde durmak, pek kolay bir iş gibi görünmüyor.

     Zira algılama ve fikir düzeyinin gelişmesini sağlamayan ucuz nitelemeler daima göz önünde duruyor.  

     Hemen her kesimden kimseler, konuştukça konuşuyor, yazdıkça yazıyor. Ancak halka ne tür mesajın verildiği bir türlü anlaşılamıyor.

     Tarihi bir örnek verelim:

     Mesela, Galileo çok önemli beyanlarda bulunarak dünyanın yuvarlak olduğunu belirtmişti.

     Ama ne oldu?

     O günün yönetimi basiretsiz (uzağı göremeyen) bir tutum izleyerek Galileo’yu suçlama yoluna gitti.

     Mevcut düzenin temel taşlarının oynayacağı gerekçesiyle bu kararı aldı.

     Bunlar birbirini dışlayan, ön yargılı ortak değerlerdi. Bağlantı noktaları çok zayıftı.

     Ama bugün dünyanın düz bir tepsi gibi olmadığı, uzaydan çekilen fotoğraflarla anlaşıldı.

     Günümüzde de ileriye dönük benzeri mesajların verildiğine ve bunların gerçek olduğuna sonradan tanık olunacaktır.

     Bundan hiç şüpheniz olmasın

     Benim bahsini ettiğim türdeki mesajları fark etmeye yardımcı olacak iki görüşüm var:

     İlki, mukayese yolu ile bir şeyi diğerinden ayırt edebilme özelliği.

     Bu husus, bir metin içeriği olduğu gibi, gidip görülen bir yer de olabilir. Veya oyuncuların üstlendikleri rol, bir anlamda konu itibari ile ön plâna çıkmayı başarabilen bir film, ya da henüz seyrek de olsa adından bahsettirmeyi başarabilen bir sporcunun dikkat çekici, aydınlatıcı sözleri olabilir.

     Yani bazı meziyetleri olanlar, değişim amaçlı, kafa karıştırıcı mesajları verebilirler.

     Yoksa benzer zihniyetlerin yapageldiği açıklamalar bir fark oluşturmaz.

     Oysa bireyler, değişik mesajları algıladığında insanlara sevgi ile bağlanabilir. Bu sevgi iyiden iyiye artar, zamanla bir tutku haline dönüşür.

     Örneğin, doğduğu yere veya “sevdiği kente” yılda bir iki kez gitmek, orada gezip tozmak isteyebilir.

     Fırsatını bulup o yörenin insanları ile ilişki kurup görüşme, konuşma olanağını yakalar, sıkı dostluklar edinir.

     Okuduğu bir yazarı yakından görme, onunla tanışma isteği duyar. Bu fırsatı yakalamaya özen gösterir.

     Demek ki, önemli sayılabilecek etkinlikler, bazı şeylerin farkında olmak, aynı zamanda olumlu mesajları almakla ilgili.

     Ve bütün bunlar, insanoğluna pek çok şey kazandırır.

     Dikkat çekici durum, davranışları asla anlaşılmayan insanların verdikleri sinyallerdir.

     İkinci görüşüm ise, mesajın sahipleri ile ilgili.

     Kimin kim olduğunun anlaşılması için, öneride bulunacakların, yeri geldiğinde telaşa kapılmadan, sıradan değerlerin dışına çıkabileceğine inanılması ve ince figürlerle satır aralarına serpiştirdiği görüşlerinin bizlerce algılanabilmesi gerekir.  

     Eğer mantık buysa, o zaman, özel anlam taşıyan ve ancak erbabınca değerlendirilebilecek şifreli verileri fark edebilmek mümkün.

     Ancak, az da olsa bu kişiye itimat edilmesi gerekir.  

     Şayet bu yönlenişte birey samimi ise onu tanıyabilir ve ‘kimi zaman açık, kimi zaman da üstü kapalı, çok değerli mesajları’ yakalayabilir.

     Tabii durumları çok farklı olanlar, yani hiç bir şeyden anlamayanlar da var.

     Onların düşündükleri ne acaba?

     Ne var ki, bu tuhaf çelişkilerinin tek nedeni kuşkusuz, meselelere kayıtsız kalışlarıdır. Ayrıca bu bağlantıları kurmak, konuları çözebilmek için epey zamana ihtiyaçları vardır.

     Ben her şeyden önce insan olduğumuzun bilinci ile evrensel değerleri tartışıp fark etmeye özen gösterirken, mesajların değerlendirilmesi için yapılacak ilk işin; tabular, dogmalar ve içgüdü haykırmalarıyla kuşatılmış akli fonksiyonların, hemen harekete geçirilmesini sağlamaktan başka bir yol olmadığını düşünmekteyim.

 
 
 

 

 
 
İstanbul - 12.05.2010
sufizmveinsan@gmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com