Mevlana Haketmiyor

   

    

     Son zamanlardaki toplumsal gidişat üzerine bunu hatırlatmakta yarar görüyorum!.. Bizlere bir şeyler oldu!.. İlginç bir sürece girdik. Önümüzü göremez, günümüzü kestiremez bir hale geldik. Herkes istediği şeyi söyleyebilir; ama bizler, toplum olarak dedikoduculuk, iftiracılık bir yana; kolay kolay yetişmeyen mana erlerine, akılcı ve inandırıcı olamayan yorumlarla, marifetmiş gibi, yersiz korku ve kuruntularla donanmış bir kişilikle saldırır olduk... Hem de paranoyaklık derecesinde!..
     Kendi adıma konuşuyorum !..  Bunu yapanlar, Allah’ın sistemiyle değil, bireysellik bulguları ile donanmış olanlar.      Hepsinin ortak özelliği de sancılı ve ürkütücü olmaları. Ne yazık ki huzursuzluk, kargaşa ve acıdan başka hiçbir şey getirmiyorlar. Topluma yararlı bilgilerin verilmesi için, bunların cesurca ayıklanması şart... Uzun süre önce Mevlâna’ya yapılan amansız saldırılardan bahsediyorum!.. Bunlarla uğraşıp durmak, hem yorucu hem üzücü.
     Yeryüzünde manâ aleminin sarrafı olarak bilinen ve yüreği insan sevgisi ile dolu bu Zât’ı, hileyle karalamak, adını olmayacak konulara karıştırmak, kör olan yaşantımızda neleri değiştirecek, ne fayda getirecek acaba ?O’nun büyüklüğünü ve paha biçilmez zenginliğini göremeyip, sadece kendi kısıtlı kapasiteleri ile değerlendirenler, hatalı olduklarını bir şekilde anlayacaklar; ama o zaman iş işten geçmiş olacak. Aslında bunu yapanların kafasında yenilikle, değişimle, doğrulukla ilgili bir olgu yok. Makul olanı bulmak gibi bir düşüncelerinin olduğunu da sanmıyorum. Zira, olumsuzluk beyinlerinde öylesine kök salmış ki, anlatılması mümkün değil. Ağızlarında evrensellik teraneleri, ancak kafa yapıları molla.
     Kendi kendisiyle çelişkiye düşen bu kişilere göre Mevlâna normal değil, anormaldir. Ve toplum dışı kalmaya mahkûmdur. O ise gerçekte, yaşamı boyunca; yoldan çıkmış olanı düzeltmiş, olumsuzluktan kurtararak, doğrulara yaklaşım yapmasını sağlamıştır. Bir bakıma, sağlam olmayan ayakkabılara ökçe olmuştur. Mevlâna, toplum içinde herkesin dostu olarak bilinir, öyle tanınır... Yaşamı; düşünmeyi, araştırmayı, eleştiriyi, soruşturmayı, anlamayı, anlatmayı, alternatif görüşleri ortaya koymakla geçmiş, bir gönül eridir     Mevlâna Hazretleri...

     İnsanı alçaltan, karamsarlığa götüren biri değildir. Her zaman dürüst olmuş, insanın hücrelerinde yer almış, sinir sisteminin dengesini oluşturmuştur. Kısacası; insanın içine, iliklerine işlemiştir. Benliği yoğrulmuş, doğru bilgi ile donanmış, hayatı güçleştirmemiş, aksine kolaylaştırmıştır. Hiçbir zaman kendisi için yapılan ve dalga dalga yükselen kışkırtmalara kulak asmamıştır. İnsanın O’nun yanında kendini güvende hissetmesi bu nedenlere dayanır. 
     Mevlâna'yı kimin ne kadar içine sindirdiği, neden sindiremediği düşüncesine karışamam. Asıl korkum, yapılanların amacı aşması ve bu tür tutumların bir alışkanlık haline gelmesidir. Yazımı onun anlam taşıyan sözleri ile noktalamak istiyorum :“Herkes kendi anlayışına göre benim yârim oldu. İçimdeki esrarı araştırmadı. Ben mi ? Sırrım, feryadımdan uzak değildir. Lakin her gözde onu görecek nur, Her kulakta onu işitecek kudret yoktur."

 

Arkadaşına gönder 

 

 

Paylaş