Bireylerdeki ‘Nafile ilim’ geninin araştırılması
Ahmet F. Yüksel
 

İlmi konuların tartışıldığı sohbet ortamları; bireye bilgilenme, sağlıklı düşünme, karar verme ve konuşma hakkını verirken, özgür düşünmede kafa karışıklığına, baskın anlayışlara, yönlendirmeye izin tanımaz.                                                                                   Zira insanın gelişmesini engelleyen olası bir çarpıklık, bilgilendirme aşamasının uzağında kalır. Ancak bu şekilde tartışma ortamı popüler bir hale gelebilir, gerçek amacına ulaşır, maksimum seviyeye gelir.

Pek tabi ki, herkes kendi bakış açısı, inancı-bilgisi istikametinde hünerlerini gösterecektir. Ancak, bunu dile getirenlerin konuyu amaç doğrultusu dışına taşırmak, yanıt arayan soruları –bilmeden dahi olsa-ilmi tedirgin edecek seviyelerle açıklamak gibi bir girişimi olamaz, olmamalıdır.

Söz söylemeye hiç de hakkımızın olmadığı bir soruya kalıtsallık ve önyargılarla, içerik dışına çıkarak yanıt verme histerisine kapılırsak bunun sonucunun ne olacağı bellidir.

Birey olup biten üzerinden söz söyleme hakkına sahip iken ayrıca ortama ağırlık koymak ve tartışmayı sulandırmaya gitmek durumunda kalmamalıdır.                                                              O haliyle konuyu yüzüne gözüne bulaştırmış olur. Bu girişimlere direkt olarak ‘çevre tahribatı’ diyebiliriz.

Yanlış anlaşılmasın, ben bilgiye karşı değilim. Belki tüm boyutları okumak mümkün olmayabilir, ama ortaya dökülecek olanın minimum şartlarda toplumsal/dinsel sorunların üstesinden gelebilecek durumda bulunmasını ararım. Bu açıdan bakıldığında doğal olarak bireylerin, sağduyulu, çözüm üretici yaklaşımlar yapmasını, kararlarını düşünerek dile getirmesini bekleme hakkım doğar.

Oysa, herkes asli olanın ne olduğunu iç dünyasında bir tartışsa, kendi konumundan veya davranış biçiminden farklı bir niteliğe/kişiliğe bürünmese, hem bir uzlaşma zemini oluşturacak hem de verimlilik alanını yükseltecektir. Gücünü tüketmiş ve ruhunu yitirmiş olmaktan da kurtulmuş olacağı gibi bu geleneksel davranış biçimlerinin (her zamanki ruh halinin), kendisine engel teşkil ettiğinin farkına varacaktır.

Neticede söz konusu olan şey; referans olarak kabul edilen ilmi reddetme zorunluluğuna düşmeden, tüm engelleri,  yani bireysel düşünce ve hareketleri aşmak ve ilme teslim olmaktır. Tabii bu aşama, önce kapsamlı bir eğitim, anlatılanları dinleme yetisi, kelimelerin gerçek anlamlarını bilmek ve düzgün konuşmakla elde edilir.

Aksini iddia ederek ‘ben de biliyorum, ne var ki’ havalarına girmek hiç kimseye, özellikle de Allah ehli adayına uyan bir nitelik değildir. Üstelik hiç de yakışık almaz.

Allah Rasulü Hz Muhammed (s.a.v) bu tür ilmi/uygulamayı başaramayanların bilgileri için “nafile ilim” tanımlaması yapmış ve bu gerçeği yansıtmayan dökümandan süratle kaçınılması gerektiğini vurgulayarak ‘Nafile ilimden Allah’a sığınırım’ demiştir.

Bir şeylerin gerçekten olumlu yöne doğru somutlaşmasını istiyorsak, hiç korkmadan gerçekçi çıkış noktalarını bulmak zorunda olduğumuzu akıllardan çıkarmayalım..

Sevgi ile kalın. Allaha emanet olun.

 

 
 
İstanbul - 14.12.2007
sufizmveinsan@gmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com