Negatif ve Pozitif

    

     Şartlanmalar, değer yargıları ve yorumlar… Aslına bakarsanız her zaman duyduğumuz, hayatımızı yönlendiren, karmakarışık hale getiren öğeler bunlar.

     Bu kavramların bireyler üzerinde kurduğu mekanizma, bir anlamda disiplin ve kontrol düzeyi her geçen gün gelişiyor, bununla kalmayıp mevcut ananelere bir yenisi ilâve edilir hale geliyor. Bütün iyimserliğime rağmen bende bıraktığı izlenim; kalıpçı halde yaşayanı, mental konuma getirmesi şeklinde. Sonuçta, çözünürlüğü zor bir durum çıkıyor ortaya.

     Bu korkunç zavallılık nerden kaynaklanıyor, diye sorabilirsiniz. Herhalde, çapsızlıktan, ileriyi göremezlikten, çaresizlikten olsa gerek.

     Buna göre, cemiyet hayatında bu benzerlikleri, ortak noktaları aramak, bütün insanların uğraş verdiği konular haline geliyor.

     Çünkü toplum, genelde şiddet, ayrılıklar ve farklılıklar” gibi yandaş kavramları konuşuyor.

     Böyle olduğu için, geçinemiyoruz, sürekli gerginlikler içinde mutsuz oluyoruz, diye şikâyette bulunuluyor.

     Negatif sözcüğü, yüzeysel bir hal üretmek için; bir şeyleri temel açıdan değerlendirememek, sonuç çıkaramamak, biçimlendirememek, birbirine tutunmalarını sağlayamamak ve hükümlere uymamak anlamında kullanılır. Bir diğer adı ise ‘Günah’tır.  Negatif, yani günah olarak tanımlanan her şey genelde, yetersizliğin sonucu yaşanır veya direkt hükümlere ters gelme şeklinde temayüz eder.

     Pozitif görüntü, eski dille sevap kavramı olarak, mana bütünlükleri, beraberlikler, güzellikler ile tanımlanır. Ancak bu kadardır, diye düşünüp peşini bırakmak yeterli olmaz. En önemlisi, pozitif sayılanı, “mekarimi ahlak” sahibi olmaktır. Bunu devamlı kılan ve bir hayat tarzı gibi kabullenilen duruma getirilmesi zorunludur.

     Sonuç da budur zaten, amaç da.

     Pozitif kimlik yapısını taşıyanların doğal halidir anlattıklarım. Bizler günlük hayatımızda bir “takva” ehli ile karşılaşırsak, kendimizde nedenini çıkaramadığımız bir rahatlama hissederiz. Şayet bu kişi daha yüksek düzeyde bir idrak sahibi ise, bu kez, beraber olduğumuz sürece Allah’ı anmaktan bir an olsun geri durmayız. Ayrıca kötü, olumsuz düşünceler aklımıza gelmez. Sigara tiryakisi isek, o anda kesinlikle bu mereti tüttürme fikrini unuturuz.

 

 

 Bahsettiğim bu olayı yaşayanlarımız çoktur. Ve bu durum hayretler içinde böyle ifade edilir.

     Ancak, pozitif koşullar, kimlik kültleşmiş hale dönüşürse, insanın deruni algılamalarını önleyebilir. Yani kimi zaman bu güzel hasletlere hazımsızlık-ego karışırsa bu kez, yerini “huy ve alışkanlıklara, hırçınlık, iticilik ve anlamsız bir mücadeleye” bırakabilir. Eskiye dönüş, bireyi hâkimiyeti altına alır. Bu ayrıntılar kademeli biçimde gerçekleşir.

     Siz, ahlâken farklılaşıyoruz, kapasitemiz genişliyor düşüncesi içindeyken birden kendinizi beşeriyet boyutunda bulur, hatta eski halinizi mumla arar hale gelebilirsiniz.

     Çünkü yaklaşımlarda tam bir olgunluk gerçekleşmemiş, yönlendiğiniz konu bilgide kalmış, sözde pozitif konum perdelenerek, sizdeki eski negatif değerleri aratır hale getirmiştir.

     Negatif teşebbüsler, otokontrolsüzlükten kaynaklandığı için, kimse bunun farkına varamaz.

İnsanın negatif olmasında da hep bu koşullar vardır. Normalleşebilmesi ise, onları tedavülden kaldırmaktan geçer. Birey her şeyden önce kendine bulaşan bu garabetten kurtulmalıdır. Zira söz konusu aşamada gerçekleşen her türlü işlev normalmiş gibi gelir. İnsanlar benliğini ve çıkarını koruma kaygısını, tutkusunu öne çıkarır. Bu hal bireyin üstüne öyle siner ki; yolda yürürken yahut bir yerde otururken bile, halk ondan uzaklaşmak, yanından ayrılmak ister.

     Bu tiplere ancak “sanal bir sevgiyle, sempatiyle” yaklaşılır. Sosyal yaşam gereği birliktelikler, kısa sözlerle gerçekleştirilir ve anında onların yanlarından ayrılma ihtiyacı hissedilir. Çünkü kendileri ile diyalog kurulamaz. Eleştirmeye kalkarsanız, umulmadık biçimde karşılığını verir. Bu kimi zaman insanı incitir. Negatif birini tanımak, bir yerde bu şekilde de mümkündür.

     Pozitif hal, daha ziyade bahsini ettiğimiz şekilde, tümüyle kemale ermiş bir insanın vasfıdır. Çünkü onların söylevlerinde her ne kadar sertlik bulunsa da, akıl da vicdan da vardır.

     “Küntü kenzen mahfi” (Ben gizli bir hazine idim bilinmek istedim) Kutsi Hadisi, sufi düşüncenin etrafında döndüğü mihveri verir. Çünkü sufi bilir ki pozitifle yakalanan aşk, vuslatı getirir.

     Onun varlığı ise, aşk olmaksızın kolaylıkla anlatılamaz.

 

Please select a language

 
 

 

 
| More
Londra - 25.02.2010
sufizmveinsan@gmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com