NOKTA

     Somut olayları ya da olguları kendi sınırları içinde değerlendirmekte zorlanıyoruz. Lakin bu gidişe olumlu bir ivme kazandırmak şart. Çünkü gerçekler, soyut boyutun gizeminde kaybolup giderken, bize kalan, yüzeysel çıkarımlar oluyor.

     Nitekim soyut bir olguya “Evrenin sırrı Kuran’da, onun sırrı başındaki Fatiha’da, onun sırrı başındaki Besmele’de, onun sırrı başındaki B’de, onun sırrı altındaki noktadadır” sözüyle değinen Hz. ALÎ, noktanın biçimlerine, en etkili olanına çok özel olarak işaret etmekle kalmamış, aynı zamanda bir silsileyi, içsel bir açılımı da vurgulamıştır.

     Biz buna istinaden Bde başlayan serüvenin bir anlamda B de tamamlanacağını düşünüyoruz.

     Şimdi bunun açılımını yapalım:

     Hakikat ilminde (zati ilimde) dikey bir çizgi olarak sembolize edilen Elif, Ehadiyyet’i, hiçliği işaret eder.

     Zatın bu hüviyeti; Gizli hazine, Mutlak Gayp, kavranılamaz-algılanılamaz boyut olarak tanımlanır.

     “Boyut” kelimesi ile dahi ifade edemeyeceğimiz bu yerin tecellileri, kendinden kendinedir. Bu anlamda dışarı bir yansıma olmadığı içindir ki besmele çekilmez, ancak yaşanır. Çünkü olay Elif’te başlamış, Elif’te bitmiş, Rahman ve Rahim sıfatları dışarıda kalmıştır.

     Kur’anı Kerim’de; “Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin… Lakin Allah, dilediğini hidayete erdirir” (Kasas /56 ) diye tanılanan yerdir burası.

     Elif’te görünür bir âlem yoktur. Orda tecelliler, ilminde başlar ilminde biter.[Zati ilmi kast ediyorum]

     B ise her şeyin kaynaklandığı dışa vurum yapan ilk tecellidir. B de yatay istikamette uzanan bir eliftir aslında. Ama altına bir nokta almıştır. O noktayla B’ ye dönüşür. Bu şekilde Elif, B olur.

     Bu her şeyin Elif’ten bir hüküm olarak kaynaklandığına işarettir.

     Böylece hükmün Ehadiyetle ya da aynı anlamı ihtiva eden B ile başlaması mukadder olur.

     Hz. Ali, “Ben B’nin altındaki noktayım” deyişi ile buna, esma bilincine, noktaya-kuantum boyutuna işaret eder.

     Yeni dille ifade etmek gerekirse; Hiç’liğe en yakın data [bilgi kaynağı] burasıdır denebilir.

     B ise altındaki noktayla hissedilir hale gelir dedik. “Hissedilir” derken, şartlanmaların çizdiği bir his değil, özden, kalpten gelen bir aklın üst seviyesinde algılama sonucu değerlendirilen bir oluş gibi anlaşılmalıdır.

     İşte Elif, böylece B olur. Bu takdirde her şey kavranamaz, kavranması mümkün olmayan Elif’le başlar, B’ de Be’nin altındaki noktada biter.

     Haliyle B’nin altındaki noktadan, B’nin dikey çizgi haline yani Elif’e uzanan yol, hidayeti getirecektir. Yukarıda bahsettiğimiz gibi bu hidayet, orijin olanıdır.

     Bilinmeli ki Elif’te; ne şahadet ne daimi namaz, ne de hidayet vardır.

     Ama ‘Hidayet’ kaynağı, Elif’tir demek doğru olur.

     Kur’anı Kerim bu oluşu “Ol” hükmüyle açıklamıştır.

     Olan biten her şey ise, bahsini ettiğimiz nokta, yani esma ilminde, günümüz pozitif bilimi açıklaması ile Kuantum boyutunda var olmaktadır.

     Sonsuz ve sınırsız boyuttur bu anlatmak istediğim.

     B’ nin sırrı, noktasında saklı derken, bu hususa işaret edilmiştir.

     Ezel ve Ebed (Geriye doğru sonsuz bir öncelik- geleceğe doğru sonsuz sonralık), Zahir ve Batın, (Görünene-görünmeyene göre), Kıdem ve Hüdüs (Bir görevde eskilik- sonradan olma hali), Vücüp ve İmkân (Varlığı gerekli olma- oluşu da olmayışı da eşit düzeyde bulunma), Kendi özüne göre yok oluşu- Başkası için mevcut oluşu gibi vasıflar ilmi suretler olarak B’nin altındaki noktada bulunur.

     Ol emrinin dışa vurumu, yani sanal âleme yansıması, algıladığımız şekillerde gelişir. “Ol” der yağmur yağar. “Ol” der ağaçlar çiçek açar. “Ol” der, deprem olur.

     Özetlemek gerekirse “maksimum boyuttan minimum boyuta kadar”, tanımlayabildiğimiz ya da algılayamadığımız tüm âlemler, ‘Ol’ hükmüyle var olmuştur.

     İlminde, ilminin seyri sonucudur bu anlattıklarım.

     Madde ve ışınsal bedenden kurtulan, kendini bir frekans yapı gibi kabul eden, “Ol hükmünü” içsellikteki boyutta, yani ilminde yaşar.

     Dışa vuruma itibar etmez.

     Allah ehlinden beklenen de budur.

     Şayet Allah’ın ahlâkı ile ahlâklandığı söylenenler”, sürekli dışsallıkla ilgili kelamda bulunuyorsa bilin ki bu tutumunu; henüz o toplumun, B’nin altındaki noktanın mahiyetini kavrayamamış olmasından ötürü sürdürüyordur.

     İnsanların ekseriyetinin gelişen huyu, her fikre karşı olumsuz bakmaları, kimseyi beğenmemesi ve özellikle maddede çakılı kalması dikkate alındığında bu idrakin-yaşamın açığa çıkması beklenemez.

     Böyle insanlar sunulan ilginç fikirlere tepki göstermekte, itirazlarını haksız noktalara! dayandırmaktadır.

     Ama bütün bunlar dahi bahsini ettiğimiz Nokta boyutunda [İlimİNde] mevcuttur.

 
 
 

 

 
 
Bodrum - 11.08.2010
sufizmveinsan@gmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com