Öğretmen ve öğrenci
 

 

Öğretme ve öğrenme insanın temel içgüdülerindendir diyebiliriz.

Bir bireyin veya toplumun bir kesiminin kendini bir başka kesimiyle 'bilgi yanıyla' değerlendirebilmesi, aralarındaki farkı görebilmesi, ancak sahip olduğu kültür birikimiyle mümkün olur.

Bilinmeli ki,  kendilerini görmezlikten gelen, hayatla ilgili seçimlerine lakayt kalan, istek ve arzulara kulak tıkayan kimse, aynı zamanda güvenleri boşa çıkarmış, düş kırıklığı yaratarak cahil sınıfında yerini almıştır.

Bu açıdan bakıldığında Öğrenme ve Öğretme duygularının ön plânda ele alınması gerekir.

Şimdi dilerseniz, önce Öğretmen’ den başlayarak iki kavramın nasıl olması gerektiği ve ilişkileri hakkında ufak çaplı araştırmalarda bulunalım.

Öğretmen, bilgi ve teknolojik verilerle donanımlı bir boyutta yaşamalı, öğrencinin soru ve sorunlarını en iyi şekilde bilen, zayıf taraflarını hisseden özelliğe sahip olmalı. Öğrencisinin taklitten, ezbercilikten ziyade,  zihinsel gelişim içinde olmasına dikkat etmeli, kendini de sürekli geliştirmelidir. Zira, her türlü davranışı ve bilgi birikimi, öğrencisinin veri tabanında önemli bir yer tutar. Çünkü onun idolü olma durumundadır. Bu nedenle kendini devamlı yenilemeli, yapıcılık, üretkenlik ve yaratıcılık vasıflarını taşımalıdır. Ortaya koyduğu bilgilerin güncel kullanımlı olması yanı sıra daima ileriye dönük konular içermesine dikkat etmelidir.

Ben yenileşmeci yapı ile öğretmen olabilme vasfına sahip olunduğunu düşünüyorum. Öğrencilerine özgüven kazandıran, yaşamlarına heyecan katan bir öğretmen çağdaş duruşu ile bunu hak eder. Ayrıca düzgün, akıcı, düzeyli, kafaları çalıştırıcı soruları ile örnek olur, dikkat çeker. Göreceli bir kavram olan ‘sevgi’ sözcüğünü ve ‘muntakim’ isminin manasını yerine

 

 

göre kullanmalı, paylaşan, nifak tohumları ekmeyen, ‘hoş görülü’ sevecen biri olarak göze batmalıdır.

Söylemleri ile küfürbaz tarzdan uzak bir anlayışla yaşamasını bilmelidir. Bildiğiniz gibi dil, düşüncenin yansıtıcısı konumundadır. Değeri olmayan abuk sabuk sözler öğretmene hiç yakışmaz. Aynı zamanda, yanlış anlaşılmalara sebep olur. Öğretmeni ile bilgi ilişkisine girmiş, ama bir süre sonra bunun sonuçsuz kaldığını fark eden talebe bir bunalımın içine sürüklenebilir. En tehlikeli durum da budur.

Öğretmen, toplumsal kaynaşmada asla kadın-erkek ayrımı yapmaz. Hak edenin hakkını verir. Bilincinin algılayamadığı şeyleri aktarmaz. Ve her zaman böylesine donanımlı bir öğretmenin özlemi duyulur.

Öğrenciye gelince;

Güçlü, ne yapıp ne yapmayacağı belli olan, güvenilmez davranışlarda bulunmayan, düşüncelerini ve duygularını kontrol edebilen, kurallara uymadığı takdirde başına gelebilecekleri çok iyi bilen, yalan söylediği zaman öğretmeni tarafından karşılıksız bırakılmayacağını düşünebilen, öğretmeninin arkasından konuşmayan, değer yargıları ile hareket etmekten uzak, bilimi önder yapan, olaylara ortamına göre nesnel bakabilen, öğreticisine saygılı olan ve ukala tavırlar sergilemeyen niteliklere haiz olmalıdır.

Bilinmeli ki, öğrencinin hedefi, ( tasavvufi anlamda söylüyorum) mana âlemine dalmak, âlemlerin aslının hayal, hatta hayal içinde hayal olduğunu kavrayabilmek olmalıdır.  Ne var ki bu arzular, sayılan hususlar ile netlik kazanır.

Sevgi ile kalın. Allah’a emanet olun.

 

 

 
 

 

İstanbul - 22.03.2007
sufizmveinsan@gmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com