Rüyada Ölüm
 
Ahmet F. Yüksel
 

Rüya tabirinde, herkesin yorum getirebilmesi beklenmemelidir. Rüyayı gören ve rüyada görülen oldukça önem taşır. Ayrıca her ikisi için de mesajlar bulunur. Örneğin, rüyada ölüm, halk arasında ‘ömrün uzaması’ biçiminde anlatılırsa da böyle bir değerlendirme doğru olmaz, yapay olur. Ve büyük bir olasılıkla tabir edildiği gibi çıkmaz. Herhangi bir kişinin öldüğünü görmek, genelde görülen kişinin beşeri bazı noksanlıklarının giderileceğine işaret sayılır. Bu, onun yaşamı için oldukça önemli ve pozitif bir durumdur.

Bu bağlamda, geçtiğimiz aylarda genç bir kızın öyküsünü basında ilginç bir haber olarak okumuşunuzdur. İstanbul' da yaşayan on dört  yaşında bir kız, rüyasında öldüğünü ve annesi tarafından gömüldüğünü görür. 'Dur anne, ben ölmedim' dese de annesi sesini duymaz.  Üç gün aynı rüyayı görerek uyanır.
Arkadaşlarına, "Ben yakında öleceğim" der.Vasiyeti "beni alkışlarla gömün!" şeklindedir.

Kardeşiyle birlikte Edirne'de bulunan annesini alıp getirmek için babasına rica eder, arabayla gidip onları alırlar, dönüşte yolda babası kaza yapar ve bir kamyona arkadan çarparlar. Genç kız, kardeşiyle birlikte yaşamına veda eder! Daha sonra da vasiyeti üzerine alkışlarla gömülür. Bu olayın önem taşıyan yanı, aynı rüyanın üç kez arka arkaya görülmüş olmasıdır.

Bu durum, misal âleminde vuku bulan bir olayın çok açık ve net bir şekilde kısa zamanda ortaya çıkışını göstermektedir.

Ayrıca bu örnek; rüya âleminde görülen her ölüm olayının, kişideki beşeriyet artıklarının yok olması anlamına gelmediğini de vurgular.

Belki çok ilginç ve tuhaf gelebilecek bir başka yorum örneği de şöyledir: Bir çocuğun annesi ile cinsel temasta olduğunu görmesi, edep dışı bir eylemin aksine, aktif durumda olanın diğerine yoğun bir şekilde faydası olacağının işaretidir. Ve bu rüya bizatihi gündelik yaşamda ortaya çıkar.

Zaman zaman yaşadığımız bu tür hadiseleri 'bilim dışı' olarak kabul edip “safsata” diye  nitelendirerek karanlıkların ardına atmak doğru olmaz. Rüya somut bir olaya dönüştüğüne göre, genç kızın başına gelen kazanın veya mantıksız gibi görünen olayların izahının bir şekilde mutlaka yapılması gerekir.

İşte bu noktada din devreye girer.

Hadislerde “Rüya vahyin kırk altı parçasından biridir” denmektedir. Anlaşılacağı üzere vahiy, ilk altı ay rüya şeklinde zuhur etmekteydi. Bu da konunun önemini bizatihi ortaya koyar.
Rüyaların net bir şekilde gündelik hayata yansıması, Rahmani ve Şeytani rüyalar şeklinde değişik türlerinin olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla, her rüyanın çıkması beklenemez. Çünkü şeytani rüyalar sınıfında yer alır. Çok ters ve insanı tereddütler içinde bırakan bir rüya sonrasında efendimiz rüyayı gören birimin sol tarafına üç kez tükürmesini ikaz eder. Böylece o kişi başına gelecek olumsuz olayların etkisinden kurtulmuş olur. Bunun teknik izahı şöyledir; gaye sol tarafa tükürerek negatif şeyleri sıfıra indirmektir. Zira insanın sol tarafı da eksi konumdadır.

Bu söylenenler, insanın 'ölüm' gibi bazı özellik arz eden durumları önceden bilme yeteneğine sahip olduğunu da ortaya koymaktadır. Evliya zümresinin uhdesinde bulunan ve gayba vakıf olma anlamına gelen bu niteliğe tasavvuf âleminde ‘keşif’ adı verilir.

Keşfin dahi türleri vardır. Onun bir üst kademesi ise fetih sahibi olmaktır. Mutlak yaratıcı tarafından dünyada bir insana verilecek en önemli/kıymetli hediye de budur. Çalışmakla elde edilemez. Ancak, makalenin ana teması dışında olduğu için bu noktalara girmeyeceğiz. Dileyen, tasavvuf kitaplarında bu hususları bulabilir okuyabilir.

Diğer yandan, bilinen fizik yasalarına aykırı bir konuyu araştırmaya kalkmak, belki bir bilim adamına pek uygun düşmeyebilir, ama bazı şeyleri de izah edememesi kendisini gülünç durumlara düşürebilir.

Anlaşılan şu ki bu tür ve benzeri konuları görmezlikten gelmek ve sadece 'bilimsel' takılmak hiçbir yarar sağlamıyor.
 

Bu yazı Akşam gazetesinde 30.09.2007 tarihinde yayınlanmıştır.

 

 

 
 
İstanbul - 30.09.2007
sufizmveinsan@gmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com