Şayet siz din ile dünya işlerini ayıran, dünya işinin
din işleri ile alakası olmadığına inanan ve bunu
belirtmekten kaçınmayan biri iseniz; bir spor
müsabakasında açık bir şekilde, dudaklarınızı
kıpırdatarak bildiğiniz duaları okuyamazsınız. Şayet
böyle bir işe girişirseniz, bu kendinize olan saygınızın
olmadığını gösterir.
Pozitif bilimin
dinle bağlantısının bulunmadığını söyleyenlerin de,
bilimin ulaşmadığı, örneğin cidden aciz kaldıkları bir
noktada duaya sarılmaları hiç hoş bir durum
yaratmaz. Diğer yandan bulunduğu konum itibarı ile çok
tehlikeli işler yapan yüksek düzeyde bir din
adamının ise kasıtlı, kin ve nifak dolu sözleri sarf
etmesi din anlayışı ile bağdaşamaz.
Din
felsefesini insanların akılları istikametinde
öğretemezseniz, var oluşu sadece eksi ve artı
değerler üzerine kurarsanız, amaçtan uzaklaşıp
rotayı şaşırmış olursunuz. Bu halinizle bir karış dahi
yol alamazsınız. Aksine, varlık bir bütündür sloganı
ile yola çıkıp tüm kazanç ve kayıpları yok
sayar, cennet ve cehennem ile ilgili hususları es
geçer, hatta inkâr yoluna girerseniz, o dilinizden
düşürmediğiniz bütünlük kelamı da kaybolur gider.
İnsanlara Ahadiyet vasfının ne olduğu öğretmez bu
kavramla ilgili olarak bireyi eğitmezseniz, ‘Allahu
Ekber’ lafzının ne manaya geldiğini
anlatamaz, ayrıca dini kuralları yeterince ifade
edemezsiniz. Dolayısıyla cahil kimseler meydanı boş
bulur; ağzı olan, ekranlarda, sokaklarda ilim-din
adına yapılan seminerlerde dilediklerini konuşur… Bunun
vebali size aittir. Böyle
bir ortamda doğal olarak, Müslüman-Hıristiyan,
Şii–Sünni, Nakşibendi – Kadiri ayırımı çıkar ve
taraf olurlar.
Dinimiz ne der?
‘İsraf haramdır.’
‘Komşun açken tok yatma.’
‘La
ilahe illallah’
(ilahlar yoktur sadece Allah vardır).
‘Kur’an-ı Kerîm
tüm kitapları içerir. ‘
Bu
sözlere itibar etmez, kendi bilgilerinize göre hareket
eder, ona buna savurduğunuz küfürlerle karşınızdakini
itham ederseniz, dinlerin verdiği kardeşlik mesajlarına
uymazsanız, dini bir kural olan zekât işini savsaklar,
gelirinizin kırkta birini vermeye tahammül edemezseniz,
sadece bu düzenin nimetlerinden yararlanırsanız, din ne
için ve nasıl gelmiştir bunu algılayamaz ve
değerlendiremezseniz, bu konularda A harfini, ilk
defa gören İlk Çağ adamı konumuna düşersiniz.
Şayet, Allah Rasulu Hz.
Muhammed’in (s.a.v): ‘Ümmetim
yetmiş üç fırkaya bölünecektir, sadece biri kurtuluşa
erecektir.’
şeklindeki sözünü hiç algılayamazsanız, eğitilmemiş, öze
dönmemiş bir insan gibi ahirete göçer gidersiniz.
Unutmadan söyleyeyim; belki takdir sizi cennete
seçebilir. Ancak bu ortamdan, ‘bühller’ yani
‘ahmaklar sınıfından kopup’ nadide insanların
arasında, onların yaşadığı değişik boyutlarda kendinize
yer bulamazsınız.
“Mecellede kaide var”
deyip Kuran’da bahsi geçen diğer konuları dikkâte
almazsanız, eşinize zevce olmayı reddeder ya da emanet
olarak görmeniz gereken hanımınıza yersiz ve gereksiz
şekilde haşin davranırsanız Rabbinizi tanıyamaz,
emanete ihanet etmiş olursunuz.
Çok
basit gibi görünen olayları dahi zora sokarsanız, Hz.
Muhammed’in ‘kolaylaştırın, zorlaştırmayın’
prensibine aldırmamış, onu da hiç
duymamışsınızdır.
Şayet...
Sevgi ile kalın. Allah’a emanet olun. |