Şayet!
Ahmet F. Yüksel
 

Şayet siz din ile dünya işlerini ayıran, dünya işinin din işleri ile alakası olmadığına inanan ve bunu belirtmekten kaçınmayan biri iseniz; bir spor müsabakasında açık bir şekilde, dudaklarınızı kıpırdatarak bildiğiniz duaları okuyamazsınız. Şayet böyle bir işe girişirseniz, bu kendinize olan saygınızın olmadığını gösterir.

Pozitif bilimin dinle bağlantısının bulunmadığını söyleyenlerin de, bilimin ulaşmadığı, örneğin cidden aciz kaldıkları bir noktada duaya sarılmaları hiç hoş bir durum yaratmaz. Diğer yandan bulunduğu konum itibarı ile çok tehlikeli işler yapan yüksek düzeyde bir din adamının ise kasıtlı, kin ve nifak dolu sözleri sarf etmesi din anlayışı ile bağdaşamaz. 

Din felsefesini insanların akılları istikametinde öğretemezseniz, var oluşu sadece eksi ve artı değerler üzerine kurarsanız, amaçtan uzaklaşıp rotayı şaşırmış olursunuz. Bu halinizle bir karış dahi yol alamazsınız. Aksine, varlık bir bütündür sloganı ile yola çıkıp tüm kazanç ve kayıpları yok sayar, cennet ve cehennem ile ilgili hususları es geçer, hatta inkâr yoluna girerseniz, o dilinizden düşürmediğiniz bütünlük kelamı da kaybolur gider.

İnsanlara Ahadiyet vasfının ne olduğu öğretmez bu kavramla ilgili olarak bireyi eğitmezseniz, ‘Allahu Ekber’ lafzının ne manaya geldiğini anlatamaz, ayrıca dini kuralları yeterince ifade edemezsiniz. Dolayısıyla cahil kimseler meydanı boş bulur; ağzı olan, ekranlarda, sokaklarda ilim-din adına yapılan seminerlerde dilediklerini konuşur… Bunun vebali size aittir.                             Böyle bir ortamda doğal olarak, Müslüman-Hıristiyan, Şii–Sünni, Nakşibendi – Kadiri ayırımı çıkar ve taraf olurlar.

Dinimiz ne der?

‘İsraf haramdır.’

‘Komşun açken tok yatma.’

‘La ilahe illallah’ (ilahlar yoktur sadece Allah vardır).

‘Kur’an-ı Kerîm tüm kitapları içerir. ‘

Bu sözlere itibar etmez, kendi bilgilerinize göre hareket eder, ona buna savurduğunuz küfürlerle karşınızdakini itham ederseniz, dinlerin verdiği kardeşlik mesajlarına uymazsanız, dini bir kural olan zekât işini savsaklar, gelirinizin kırkta birini vermeye tahammül edemezseniz, sadece bu düzenin nimetlerinden yararlanırsanız, din ne için ve nasıl gelmiştir bunu algılayamaz ve değerlendiremezseniz, bu konularda A harfini, ilk defa gören İlk Çağ adamı konumuna düşersiniz.

Şayet, Allah Rasulu Hz. Muhammed’in (s.a.v):  ‘Ümmetim

yetmiş üç fırkaya bölünecektir, sadece biri kurtuluşa erecektir.’ şeklindeki sözünü hiç algılayamazsanız, eğitilmemiş, öze dönmemiş bir insan gibi ahirete göçer gidersiniz.

Unutmadan söyleyeyim; belki takdir sizi cennete seçebilir. Ancak bu ortamdan, ‘bühller’ yani ‘ahmaklar sınıfından kopup’ nadide insanların arasında, onların yaşadığı değişik boyutlarda kendinize yer bulamazsınız.

“Mecellede kaide var” deyip Kuran’da bahsi geçen diğer konuları dikkâte almazsanız, eşinize zevce olmayı reddeder ya da emanet olarak görmeniz gereken hanımınıza yersiz ve gereksiz şekilde haşin davranırsanız Rabbinizi tanıyamaz,  emanete ihanet etmiş olursunuz.

Çok basit gibi görünen olayları dahi zora sokarsanız, Hz. Muhammed’in ‘kolaylaştırın, zorlaştırmayın’ prensibine aldırmamış, onu da hiç duymamışsınızdır.                                                         
Şayet...

Sevgi ile kalın. Allah’a emanet olun.

 

 
 
İstanbul - 30.11.2007
sufizmveinsan@gmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com