Hikâye bu ya, eşekler, köydeki semerciden çok şikâyetçilermiş. Semerci, onlara göre hiç de iyi semer yapamıyormuş. Eşeklerin sırtları, kanlı yaralarla doluymuş.
Eşekler, bir gece bir araya toplanıp yeni bir semercinin gelmesi için dua etmişler. Ertesi gün duaları kabul olmuş ve köye gerçekten yeni bir semerci çıkagelmiş. Ne var ki, bu semerci de bir türlü eşekleri rahatlatacak semerler yapamıyormuş, yaralar azalacakken daha da artmaya başlamış.
Eşekler, öğrendiler ya metodu, yine bir araya toplanıp köye "yeni bir semerci gelmesi için dua" etmişler.
Gerçekten bu defa da, mevcut semerci köyden ayrılmış, yerine başka bir semerci gelmiş. Eşekler, her semerci değişikliğinde olduğu gibi yine çok sevinmişler. Ama çok zaman geçmeden, yeni semercinin de çok farklı olmadığını, semerlerin gittikçe daha kalitesizleştiğini, yaralarının ise iyice kötüleştiğini ve kanadığını görmüşler. Bir semerci gitmiş, diğeri gelmiş. Her seferinde, eşekler yeni semerci gelmesi için dua etmişler.
Bu hikâye, kaç semerci değişene kadar böyle devam etmiş bilmiyorum… Nihayet, bir gün eşekler toplanıp bu defa eski semerciden kurtulmak için değil de eşeklikten kurtulmak için dua etmeye başlamışlar!..
Hikâye böyle bitiyor…
Kıssadan hisse; Kim “volümü yüksekçe olup insana batan, rahatsız eden, can sıkıcı bir şeylerden kurtulmak istiyorsa” bunu telafi etme yollarını dışarıdan beklememeli. Temcid pilavı gibi aynı şeyleri tekrar edip sızlanmak yerine, pozitif enerji ile kendi kendine motive olup çareler üretmeye bakmalı derim. Aksi kocaman bir yalan olur.
Bunun farkına varmamız için dönüp şöyle geriye bakmamız şart.
Çözümün değil de problemin parçası olanlar, olması gereken yerde değil, her an bir semercinin gelmesi ile vakit geçiriyorlar.
Çünkü öyle tad alıyorlar.
|